Tadili erkan, kavramı bir işi gerektiği gibi rükünleri ile düzgün, yerli yerinde ve düzenli olarak yapmak manalarına gelmektedir. Bir konuda tadili erkana riayet edildiği taktirde o konu hakkıyla yerine getirilmiş olur. Bu konu İslam dininde bilhassa Namaz ibadeti için çokça zikredilmektedir. Dolayısı ile biz bu konudan bahseder iken aynı zamanda namaz konusunda da bahsetmiş olacağız. Tadili erkana uyan bir Müslüman kılmış olduğu namazı üstün körü değil, “dört başı mamur” kılmış olmaktadır. Tadili erkan konusu özellik ile namaz içerisinde rükuda, rükudan doğrulurken, secdede ve iki secde arasındaki oturur iken söz konusu olan bir konudur. Tabi ki bu konu namazın her yeri için önemlidir, fakat daha çok bu örnek verdiğimiz yerlerde yanlışlıklar yapılmaktadır. Hanefi mezhebi kaynakların da yer aldığı üzere namaz içerisinde rükuda ve rükudan doğrulduktan sonra kısada olsa bir müddet ayakta beklemek ve her rekatta yapılan iki secde arasında “sübhanellâhi’l-azîm”diyebilecek kadar beklemek vaciptir.
Tadili erkan konusu, Hanefi alimlerinden Ebu Yusuf’a ve Hanefi mezhebi dışında olan diğer hak üç mezhebe göre, namazın ayrı bir rükün vede rüknün şartı olması nedeni ile farzdır. Hanefi mezhebine göre, yani Ebû Hanife ve Muhammed’e göre ise tadili erkan vaciptir. Yani Hanefi alimlerinden Ebu Yusuf her ne kadar farz demiş olsa da Hanefi alimlerinin genelinin görüşü vacip olduğu yönünde olduğundan dolayı Hanefi mezhebinde Tadili erkan vacip kabul edilmektedir.
Tadili erkan hakkında önemli bir kıssa
Bir gün bedevinin biri mescit içerisin de acele ile çok hızlı bir şekilde namaz kılar. Bu durumu gören halife Hazreti Ömer o kişiyi uyarmak zorunda kalır ve şöyle der. “Ey Allah’ın kulu, kıldığın bu namaz nasıl bir namaz böyle? Tavuğun yem yediği gibi yatıp kalkıyorsun. İyisi mi, sen şu namazını yeniden kıl”Bu sözleri işiten adam namazını yeniden kılar. Bu sefer acele etmeden ve tadil-i erkana riayet ederek namaz kıldığını gören Halife, namazdan sonra adama şöyle sorar: “Sen şimdi söyle, önceki mi, yoksa sonraki mi namazın daha güzel oldu? Adam cevaben: “İlk namazım daha güzeldi diye cevap veriri” Bunun üzerine Hazreti Ömer.“Niçin”der. Adam ise “ Çünkü, ilkini sadece Allah rızası için kılmıştım, fakat ikincisini senin rızan için kıldım da ondan!”
Kıssadan ders: Buradan Hazreti Ömer’in yapmış olduğu şeyin yanlış olduğu, adamında ilk yapmış olduğu şeyin doğru olduğu anlaşılmamalıdır. Bizler ibadetlerimizi yalnızca yüce Rabbimiz için yapmalıyız. Fakat kıssada geçen adamın ilk yaptığı gibi yanlış şekillerde yapmamalıyız ki bu aslında bizim samimiyetsiz olduğumuzu da gösterecektir. Hem usulünce yapmalıyız hemde gönülden yapmalıyız ki ilahi rızaya ulaşabilelim.
Şüphe yok ki insan ibadetlerini yapar iken yalnızca yüce Allah’ın rızasını kazanabilmek için yapmalıdır. Kesinlikle çevresini etkileme derdinde olmamalıdır. Kılmış olduğu namazın farzına, vacibine, sünnetine önemle dikkat etmelidir. Müslümanlar olarak derin gaflete daldığımız dünya hayatında her zaman ve her nerede olursa olsun çekinmeden ibadetlerimizi hakkıyla eda etmeliyiz. Eğer bizler böyle yapar isek aynı zamanda bizi görenlerin bir vicdan muhasebesi yapmalarına vesile olabiliriz.
“Ahirete inanmakta olan kimseler bu kur’an’a iman ederler ve onlar namazlarına da devam ederler” (Enam 8/92)
Tadili erkan konusu, Hanefi alimlerinden Ebu Yusuf’a ve Hanefi mezhebi dışında olan diğer hak üç mezhebe göre, namazın ayrı bir rükün vede rüknün şartı olması nedeni ile farzdır. Hanefi mezhebine göre, yani Ebû Hanife ve Muhammed’e göre ise tadili erkan vaciptir. Yani Hanefi alimlerinden Ebu Yusuf her ne kadar farz demiş olsa da Hanefi alimlerinin genelinin görüşü vacip olduğu yönünde olduğundan dolayı Hanefi mezhebinde Tadili erkan vacip kabul edilmektedir.
Tadili erkan hakkında önemli bir kıssa
Bir gün bedevinin biri mescit içerisin de acele ile çok hızlı bir şekilde namaz kılar. Bu durumu gören halife Hazreti Ömer o kişiyi uyarmak zorunda kalır ve şöyle der. “Ey Allah’ın kulu, kıldığın bu namaz nasıl bir namaz böyle? Tavuğun yem yediği gibi yatıp kalkıyorsun. İyisi mi, sen şu namazını yeniden kıl”Bu sözleri işiten adam namazını yeniden kılar. Bu sefer acele etmeden ve tadil-i erkana riayet ederek namaz kıldığını gören Halife, namazdan sonra adama şöyle sorar: “Sen şimdi söyle, önceki mi, yoksa sonraki mi namazın daha güzel oldu? Adam cevaben: “İlk namazım daha güzeldi diye cevap veriri” Bunun üzerine Hazreti Ömer.“Niçin”der. Adam ise “ Çünkü, ilkini sadece Allah rızası için kılmıştım, fakat ikincisini senin rızan için kıldım da ondan!”
Kıssadan ders: Buradan Hazreti Ömer’in yapmış olduğu şeyin yanlış olduğu, adamında ilk yapmış olduğu şeyin doğru olduğu anlaşılmamalıdır. Bizler ibadetlerimizi yalnızca yüce Rabbimiz için yapmalıyız. Fakat kıssada geçen adamın ilk yaptığı gibi yanlış şekillerde yapmamalıyız ki bu aslında bizim samimiyetsiz olduğumuzu da gösterecektir. Hem usulünce yapmalıyız hemde gönülden yapmalıyız ki ilahi rızaya ulaşabilelim.
Şüphe yok ki insan ibadetlerini yapar iken yalnızca yüce Allah’ın rızasını kazanabilmek için yapmalıdır. Kesinlikle çevresini etkileme derdinde olmamalıdır. Kılmış olduğu namazın farzına, vacibine, sünnetine önemle dikkat etmelidir. Müslümanlar olarak derin gaflete daldığımız dünya hayatında her zaman ve her nerede olursa olsun çekinmeden ibadetlerimizi hakkıyla eda etmeliyiz. Eğer bizler böyle yapar isek aynı zamanda bizi görenlerin bir vicdan muhasebesi yapmalarına vesile olabiliriz.
“Ahirete inanmakta olan kimseler bu kur’an’a iman ederler ve onlar namazlarına da devam ederler” (Enam 8/92)