ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer'in makam aracı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde 1969'da yakıldı.
Ertesi gün gazeteler olayı şöyle duyurdu: "ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer'in makam otomobili dün ODTÜ Rektörlüğü önünde bir kısım öğrenci tarafından yakılmıştır."
ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş basın toplantısında olayı şöyle aktarıyordu: "Her yönü ile yerilecek bir kaba kuvvet gösterisi oldu. Rektöre bir nezaket ziyaretinde bulunan, dost bir elçinin arabası herkesin gözleri önünde gösteriler arasında yakıldı."
ABD Büyükelçisi Komer'in basın açıklamasında ise şu ifadeler yer alıyordu: "Müttefik bir ülkenin temsilcisinin, büyük bir Türk üniversitesi rektörü tarafından öğle yemeğine davet edildiği sırada, otomobilinin müfrit bir grup tarafından ateşe verilmesi üzücü bir husustur."
ODTÜ Direniş Komitesi'nin bülteninde bir başka söylem yer alıyordu: "6 ocak 1969. Öğle üzeri kalabalık büyüdü. Geri bırakılmışlığın ve bağımlılığın öfkesi gibi büyüdü. Sonra yüreklerdeki bağımsızlık ateşi gibi arabayı sarıverdi."
Komer, Türkiye'ye kasım 1968'de gelmiş ve Esenboğa'da protestolarla karşılanmıştı. Çünkü, 'Vietnam'da çalışmış, Vietkong çetelerinin pasifize edilmesi alanında ortaya attığı fikirlerle dikkat çekmiş üst düzey bir yönetici'ydi.
Bir başka deyişle, 'Vietnam'da Milli Kurtuluş Hareketi'ne karşı yürütülen sindirme hareketinin kıdemli yöneticisi, Vietnam celladı'ydı.
Komer, rektöre üç kez ODTÜ'ye gelmek istediğini söylemişti. Ancak Kurdaş, "bu fırtına estiği sürece Komer'e fazla yakınlaşamazdım. Ama üniversiteme 7 milyon 700 bin dolar yardım yapacak bir ülkenin elçisine karşı uzak da duramazdım" diyordu. Sonunda elçiyi yemeğe davet etmiş ve davet son ana kadar gizli tutulmuştu.
Öğrenciler ise bu davetin planlı olduğunu düşünüyordu: "Öğrencilerin en kalabalık olduğu saatte ve büyük bir gösteriş içinde geldi. Vietnam celladı Komer'in devrimci üniversitelilerin ocağı ODTÜ'ye gelişinin ne gibi olaylara yol açacağını tahmin etmek zor değildir."
Gerisini Kurdaş şöyle yazıyor: "Misafirlerimizi yemeğe davet ettim, masaya oturduk. Çok geçmeden öğrencilerin toplandığı ve giderek kalabalıklaştığı haberleri geldi. Arabanın etrafındalar. Arabayı devirmeye çalışıyorlar. Camını kırdılar. Devirdiler. Arabayı şişliyorlar. Arabayı yaktılar. Saat 13.15 dolaylarında…"
O sırada telefon çalıyor. Arayan İçişleri Bakanı Faruk Sükan. Rektörün ifadesi ile, 'telefonda bir bacağı kopmuş kedi gibi bağırıyor'. Aralarında şu konuşmalar geçiyor:
Sükan: "Sefiri kandırıp oraya yemeğe davet ettin, tuzağa düşürdün, arabayı yaktırdın. Bütün gücümle üniversiteye giriyorum. Karşıdaki benzin istasyonunda 250 polisim bekliyor."
Kurdaş: "Polisin üniversiteye bir adım bile atmasına izin vermiyorum. Girersen karşında beni bulursun."
Sükan: "Elçinin orada hayatı tehlikede."
Kurdaş: "Elçinin hayatı benim teminatım altında. Beni öldürmeden kimse ona dokunamaz."
Hiçbir şey olmamış gibi yemek yeniyor. Mönü etsuyu çorba, biftek, lahana dolması, salata, meyve ve Türk kahvesinden oluşuyor. Sonra rektör, elçiyi kendi arabasıyla sefarete bırakıyor: "Yola çıkmadan önce arabayla üniversite etrafında bir tur attırdım. Zorbalığa pabuç bırakmadığımı dosta düşmana karşı anlatmak istiyordum."
Öğrencilerin bir bölümü zorbalığa pabuç bırakmayacaklarını söylüyordu: "Hiçbir güç tarihin akışını durduramıyacaktır. Arkadaşlarımıza yapılacak en ufak bir haksızlık, en keskin şekilde karşılığını alacaktır. Hodri meydan."
Öğrenci Birliği yönetiminde bulunan sosyal demokrat görüşlü öğrenciler ise, 'fikir olarak sosyalistlere katıldıklarını ancak arabanın yakılmasını tasvip etmediklerini' söylüyordu. Yayınladıkları bildiride şöyle diyorlardı: "Bu anarşi ortamına katılmadan ve fanatik duygularımızın esiri olmadan antiemperyalist savaşı sürdürmek istiyoruz."
Öğrenci Birliği'ne göre, 'sorumluluk tüm olarak birkaç anarşist öğrencinin ve bunları dikkate almadan Komer'i okula çağıran yöneticilerindir'.
Kurdaş, aynı günün akşamı İçişleri Bakanı'na telefonda şunları söylüyordu: "Şu kanıya vardım ki, arabayı siz yaktırdınız. Maksadınız polisi üniversiteye sokup, bir çatışma çıkartmak, kan akıtmak, olayı büyütmekti. Tertipçisi sizsiniz."
Daha sonraki günlerde üniversite kapatıldı. Öğrencilerin başvurusu ile Danıştay üniversitenin açılmasına karar verdi. Öğrenci Birliği tutuklanan öğrencilere, kayıt harcı ödenmesi dahil katkısını sürdürdü.
Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, 'büyükelçilere ait makam otomobillerinin (henüz 1900 km'de 1968 model Cadillac) tahribi halinde bunların mahalli hükümetlerce tazmin edilmelerinin normal olduğunu' söyledi.
Savcılık, yedi öğrenci hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. 3 binden fazla ODTÜ öğrencisi imzaladıkları dilekçe ile savcılığa başvurarak, arabayı yakanların sadece dokuz kişi olmadığını kendilerinin de yakma eylemine katıldıklarını bildirdi.
Günün diğer önemli olayları
1838: Samuel Morse, kendi geliştirdiği Morse Alfabesi'ni açıkladı.
1921: Yunan birliklerinin Eskişehir ve Afyon doğrultusundaki taarruzuyla Birinci İnönü Savaşı başladı.
1938: Nazi baskısından kaçan Sigmund Freud, Londra'ya gitti.
1955: Oniki ada karasuları sınırının saptanması için, Yunanistan ile görüşmelere başlandı.
1959: Dilbilimci Baha Toven 78 yaşında öldü.
1960: Mersin Rafinerisi'nin temeli atıldı.
1963: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Siirt'te zengin bir petrol damarı buldu.
1971: İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde işten atılan 15 model, çıplak olarak protesto gösterisi yaptı.
1984: Türk Parasını Koruma Kanunu'nda yapılan değişiklikle döviz taşımak suç olmaktan çıkarıldı.
1991: İlk Türk operası 'Özsoy'un bestecisi Ahmet Adnan Saygun 84 yaşında öldü.
1993: Balet Rudolf Nureyev öldü.
1998: Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na Ahmet Necdet Sezer seçildi.
Ertesi gün gazeteler olayı şöyle duyurdu: "ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer'in makam otomobili dün ODTÜ Rektörlüğü önünde bir kısım öğrenci tarafından yakılmıştır."
ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş basın toplantısında olayı şöyle aktarıyordu: "Her yönü ile yerilecek bir kaba kuvvet gösterisi oldu. Rektöre bir nezaket ziyaretinde bulunan, dost bir elçinin arabası herkesin gözleri önünde gösteriler arasında yakıldı."
ABD Büyükelçisi Komer'in basın açıklamasında ise şu ifadeler yer alıyordu: "Müttefik bir ülkenin temsilcisinin, büyük bir Türk üniversitesi rektörü tarafından öğle yemeğine davet edildiği sırada, otomobilinin müfrit bir grup tarafından ateşe verilmesi üzücü bir husustur."
ODTÜ Direniş Komitesi'nin bülteninde bir başka söylem yer alıyordu: "6 ocak 1969. Öğle üzeri kalabalık büyüdü. Geri bırakılmışlığın ve bağımlılığın öfkesi gibi büyüdü. Sonra yüreklerdeki bağımsızlık ateşi gibi arabayı sarıverdi."
Komer, Türkiye'ye kasım 1968'de gelmiş ve Esenboğa'da protestolarla karşılanmıştı. Çünkü, 'Vietnam'da çalışmış, Vietkong çetelerinin pasifize edilmesi alanında ortaya attığı fikirlerle dikkat çekmiş üst düzey bir yönetici'ydi.
Bir başka deyişle, 'Vietnam'da Milli Kurtuluş Hareketi'ne karşı yürütülen sindirme hareketinin kıdemli yöneticisi, Vietnam celladı'ydı.
Komer, rektöre üç kez ODTÜ'ye gelmek istediğini söylemişti. Ancak Kurdaş, "bu fırtına estiği sürece Komer'e fazla yakınlaşamazdım. Ama üniversiteme 7 milyon 700 bin dolar yardım yapacak bir ülkenin elçisine karşı uzak da duramazdım" diyordu. Sonunda elçiyi yemeğe davet etmiş ve davet son ana kadar gizli tutulmuştu.
Öğrenciler ise bu davetin planlı olduğunu düşünüyordu: "Öğrencilerin en kalabalık olduğu saatte ve büyük bir gösteriş içinde geldi. Vietnam celladı Komer'in devrimci üniversitelilerin ocağı ODTÜ'ye gelişinin ne gibi olaylara yol açacağını tahmin etmek zor değildir."
Gerisini Kurdaş şöyle yazıyor: "Misafirlerimizi yemeğe davet ettim, masaya oturduk. Çok geçmeden öğrencilerin toplandığı ve giderek kalabalıklaştığı haberleri geldi. Arabanın etrafındalar. Arabayı devirmeye çalışıyorlar. Camını kırdılar. Devirdiler. Arabayı şişliyorlar. Arabayı yaktılar. Saat 13.15 dolaylarında…"
O sırada telefon çalıyor. Arayan İçişleri Bakanı Faruk Sükan. Rektörün ifadesi ile, 'telefonda bir bacağı kopmuş kedi gibi bağırıyor'. Aralarında şu konuşmalar geçiyor:
Sükan: "Sefiri kandırıp oraya yemeğe davet ettin, tuzağa düşürdün, arabayı yaktırdın. Bütün gücümle üniversiteye giriyorum. Karşıdaki benzin istasyonunda 250 polisim bekliyor."
Kurdaş: "Polisin üniversiteye bir adım bile atmasına izin vermiyorum. Girersen karşında beni bulursun."
Sükan: "Elçinin orada hayatı tehlikede."
Kurdaş: "Elçinin hayatı benim teminatım altında. Beni öldürmeden kimse ona dokunamaz."
Hiçbir şey olmamış gibi yemek yeniyor. Mönü etsuyu çorba, biftek, lahana dolması, salata, meyve ve Türk kahvesinden oluşuyor. Sonra rektör, elçiyi kendi arabasıyla sefarete bırakıyor: "Yola çıkmadan önce arabayla üniversite etrafında bir tur attırdım. Zorbalığa pabuç bırakmadığımı dosta düşmana karşı anlatmak istiyordum."
Öğrencilerin bir bölümü zorbalığa pabuç bırakmayacaklarını söylüyordu: "Hiçbir güç tarihin akışını durduramıyacaktır. Arkadaşlarımıza yapılacak en ufak bir haksızlık, en keskin şekilde karşılığını alacaktır. Hodri meydan."
Öğrenci Birliği yönetiminde bulunan sosyal demokrat görüşlü öğrenciler ise, 'fikir olarak sosyalistlere katıldıklarını ancak arabanın yakılmasını tasvip etmediklerini' söylüyordu. Yayınladıkları bildiride şöyle diyorlardı: "Bu anarşi ortamına katılmadan ve fanatik duygularımızın esiri olmadan antiemperyalist savaşı sürdürmek istiyoruz."
Öğrenci Birliği'ne göre, 'sorumluluk tüm olarak birkaç anarşist öğrencinin ve bunları dikkate almadan Komer'i okula çağıran yöneticilerindir'.
Kurdaş, aynı günün akşamı İçişleri Bakanı'na telefonda şunları söylüyordu: "Şu kanıya vardım ki, arabayı siz yaktırdınız. Maksadınız polisi üniversiteye sokup, bir çatışma çıkartmak, kan akıtmak, olayı büyütmekti. Tertipçisi sizsiniz."
Daha sonraki günlerde üniversite kapatıldı. Öğrencilerin başvurusu ile Danıştay üniversitenin açılmasına karar verdi. Öğrenci Birliği tutuklanan öğrencilere, kayıt harcı ödenmesi dahil katkısını sürdürdü.
Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, 'büyükelçilere ait makam otomobillerinin (henüz 1900 km'de 1968 model Cadillac) tahribi halinde bunların mahalli hükümetlerce tazmin edilmelerinin normal olduğunu' söyledi.
Savcılık, yedi öğrenci hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. 3 binden fazla ODTÜ öğrencisi imzaladıkları dilekçe ile savcılığa başvurarak, arabayı yakanların sadece dokuz kişi olmadığını kendilerinin de yakma eylemine katıldıklarını bildirdi.
Günün diğer önemli olayları
1838: Samuel Morse, kendi geliştirdiği Morse Alfabesi'ni açıkladı.
1921: Yunan birliklerinin Eskişehir ve Afyon doğrultusundaki taarruzuyla Birinci İnönü Savaşı başladı.
1938: Nazi baskısından kaçan Sigmund Freud, Londra'ya gitti.
1955: Oniki ada karasuları sınırının saptanması için, Yunanistan ile görüşmelere başlandı.
1959: Dilbilimci Baha Toven 78 yaşında öldü.
1960: Mersin Rafinerisi'nin temeli atıldı.
1963: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Siirt'te zengin bir petrol damarı buldu.
1971: İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde işten atılan 15 model, çıplak olarak protesto gösterisi yaptı.
1984: Türk Parasını Koruma Kanunu'nda yapılan değişiklikle döviz taşımak suç olmaktan çıkarıldı.
1991: İlk Türk operası 'Özsoy'un bestecisi Ahmet Adnan Saygun 84 yaşında öldü.
1993: Balet Rudolf Nureyev öldü.
1998: Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na Ahmet Necdet Sezer seçildi.