Tarikat şeyhlerinin mal varlıkları
Trilyonluk mercedes konvoyları ile gezen menzil tarikatı şeyhi Abdulbaki Erol, özel yapım vip minübüslerden inmeyen İsmailağa lideri Mahmut efendi, Trilyonluk lüks villalarda oturan, malta adasında jet ski yapan Cübbeli Ahmet, her ramazan ”Peygamberim bir lokma bir hırka yaşadı” hikayeleri anlatan ama kendisi bunları anlatmak için trilyonlar alan Nihat Hatipoğlu vs. bir tane bile mütevazı, sıradan hayat yaşayan tarikat lideri bulamazsınız. Hepsi süper lüks, israf içinde bir hayat yaşıyor. Ne gariptir hepsi sorsanız israf haramdır derler ama kendi yaşamlarında adeta israfın içinde yüzmektedirler. Tabi bu israf dolu hayatı sadece kendileri yaşamıyor. Yaşam tarzları ve giyimleri ile farklı olan tarikat şeyhlerinin modern torunları ile de sıklıkla karşılaşmaktayız.
En baştan ”müslüman hep fakir mi olsun, sürünsün mü, zengin müslüman olamaz mı, müslümanların iyi yaşamaya hakkı yok mu” diye demagoji yapacaklar için söyleyeyim bende bir Müslüman olarak elbette bütün Müslüman’ların iyi yaşamasını, helal kazandıktan sonra zengin olmalarını isterim. Burada fakirlik iyi bir şey demiyoruz. Konumuz kendini dini önder olarak tanıtarak etrafındaki insanlara kanaatkar olmayı öğütleyenlerin iş kendilerine gelince hiç de İslam’ın emrettiği şekilde lüksten kaçınarak mütevazı bir hayat yaşamamalarıdır. Şimdi bazılarının aklına parası var harcıyor, helal kazandıktan sonra kim karışır gibi şeyler gelebilir. Bu konuda Lüks Haram Mıdır? yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Soru basit: ”Türkiye’de neden bir tane bile (dikkat edin fakir demiyorum) mütevazı bir evde oturan, orta sınıf bir arabaya binen tarikat veya cemaat lideri yok?”
Hz. Muhammed vefat ettiğinde zırhının bir yahudide rehin olduğu rivayetini hiç mi duymadınız? Peki Hz. Muhammed’in yaşamı boyunca lüksten kaçındığını, her zaman kendine ve ailesine yetecek kadar mütevazı bir hayat yaşadığını hiç mi işitmediniz? Lafa gelince kıl, tüy, saç gibi şeyler konusunda bile bin türlü sünnet anlatan kişiler neden Hz. Muhammed’in takvanında gereği olan bu sünnetini görmezlikten gelirler?
Kimse Müslüman sürünsün, kuru ekmeğe talim etsin, açlıktan nefesi koksun demiyor. Acaba dindar geçinen birilerinin kafasında son model araçlara binmiyorsan, lüks villalarda oturmuyorsan fakirsin imajımı var? Yok mu bunun ortası? Ortadirek denilen halkın genelinin mensup olduğu mütevazı bir standartta yaşayanlar hiç akıllarına gelmiyor mu? Neden tarikat-cemaat şeyhlerinin hiç biri kendilerine ve ailelerine yetecek kadar mütevazı bir yaşama razı olmazlar acaba? Sonuçta aç değil açıkta değiller, bundan ne gibi bir zarar görüyorlar acaba? Son model araca binmeyip, lüks evlerde oturmayınca kendilerini ezilen, sürünen Müslüman olarak mı görüyorlar?
Tarikat ve cemaat mensupları ”peygamberim bir lokma bir hırka yaşadı” diye hikayeler anlatan ağlak suratlı hocaları dinleyip duygusallaşmaya bayılırlar. Neredeyse her gün kanaatkar olmaktan, asıl hayatın ahiret olduğundan, dünya hayatına aldanılmamasından bahsederler veya bunları birilerinden işitirler. Ama günümüzde tarikat ve cemaatlerin özellikle lider takımının yaşamı ile bu anlatılanların hiç bir alakası yok.
Lafa gelince insanlara sahabe hayatını anlatan cemaat ve tarikat liderlerinin tamamı neden iş kendilerine gelince firavun hayatı yaşıyorlar?
Madem asıl çalışılması gereken ahiret ve dünya nimetleri gelip geçici acaba neden o kapısında görebilmek için bekleştikleri, elini ayağını öpmek için birbirlerini ezdikleri, Allah, Peygamber kelimelerinden bile daha fazla adını zikrettikleri liderleri mütevazı bir dünya hayatı yaşamaz? Neden bu durumdan hiç rahatsız olmaz ve sorgulamazlar? Lafa gelince ”Mübarek ömrünü ibadet ve zikir ile geçiriyor” derler ve bunun reklamını yaparlar. Siz ”bu mübarek neden son model araba yerine normal bir araç kullanmaz, lüks villa yerine normal bir evde oturmaz” diye sorarsanız eğer ”sen fitnecisin” diye karşılık verirler.
Sadece namaz kılarak, Kuran okuyarak Müslümanlık olmaz. Müslüman yaşam biçimiyle de örnek olmalıdır. Memlekette bu kadar fakir, yetim, hasta insan varken sizin lüks harcamalar yapmanız haramdır. Bu hangi inançtan olursa olsun geçerli bir durum. Hele birde kendinizi İslam önderlerinden görüyor ve insanlara Müslümanlık öğrettiğinizi iddia ediyorsanız trilyonluk evlerde oturmak, çoğu insanın ömrü boyunca kazanamayacağı paralara satılan lüks araçlarla gezmek en başta size haram değil mi? Hatta bu durum için haram kelimesini kullanmak bile çok yetersiz kalır. Bu depedüz münafıklıktır hemde en ileri seviyede.
Maalesef Tarikat ve Cemaatlerin neredeyse bütün dini konularda olduğu gibi, gerçek bir Peygamber sünneti olan mütevazı hayat yaşamak konusunda da büyük bir münafıklık içinde olduğunu görüyoruz.
Şura 36: ”Size verilenler dünya hayatının geçimliğidir. Allah katında olan ise iman eden ve Rablerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve kalıcıdır.”
Trilyonluk mercedes konvoyları ile gezen menzil tarikatı şeyhi Abdulbaki Erol, özel yapım vip minübüslerden inmeyen İsmailağa lideri Mahmut efendi, Trilyonluk lüks villalarda oturan, malta adasında jet ski yapan Cübbeli Ahmet, her ramazan ”Peygamberim bir lokma bir hırka yaşadı” hikayeleri anlatan ama kendisi bunları anlatmak için trilyonlar alan Nihat Hatipoğlu vs. bir tane bile mütevazı, sıradan hayat yaşayan tarikat lideri bulamazsınız. Hepsi süper lüks, israf içinde bir hayat yaşıyor. Ne gariptir hepsi sorsanız israf haramdır derler ama kendi yaşamlarında adeta israfın içinde yüzmektedirler. Tabi bu israf dolu hayatı sadece kendileri yaşamıyor. Yaşam tarzları ve giyimleri ile farklı olan tarikat şeyhlerinin modern torunları ile de sıklıkla karşılaşmaktayız.
En baştan ”müslüman hep fakir mi olsun, sürünsün mü, zengin müslüman olamaz mı, müslümanların iyi yaşamaya hakkı yok mu” diye demagoji yapacaklar için söyleyeyim bende bir Müslüman olarak elbette bütün Müslüman’ların iyi yaşamasını, helal kazandıktan sonra zengin olmalarını isterim. Burada fakirlik iyi bir şey demiyoruz. Konumuz kendini dini önder olarak tanıtarak etrafındaki insanlara kanaatkar olmayı öğütleyenlerin iş kendilerine gelince hiç de İslam’ın emrettiği şekilde lüksten kaçınarak mütevazı bir hayat yaşamamalarıdır. Şimdi bazılarının aklına parası var harcıyor, helal kazandıktan sonra kim karışır gibi şeyler gelebilir. Bu konuda Lüks Haram Mıdır? yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Soru basit: ”Türkiye’de neden bir tane bile (dikkat edin fakir demiyorum) mütevazı bir evde oturan, orta sınıf bir arabaya binen tarikat veya cemaat lideri yok?”
Hz. Muhammed vefat ettiğinde zırhının bir yahudide rehin olduğu rivayetini hiç mi duymadınız? Peki Hz. Muhammed’in yaşamı boyunca lüksten kaçındığını, her zaman kendine ve ailesine yetecek kadar mütevazı bir hayat yaşadığını hiç mi işitmediniz? Lafa gelince kıl, tüy, saç gibi şeyler konusunda bile bin türlü sünnet anlatan kişiler neden Hz. Muhammed’in takvanında gereği olan bu sünnetini görmezlikten gelirler?
Kimse Müslüman sürünsün, kuru ekmeğe talim etsin, açlıktan nefesi koksun demiyor. Acaba dindar geçinen birilerinin kafasında son model araçlara binmiyorsan, lüks villalarda oturmuyorsan fakirsin imajımı var? Yok mu bunun ortası? Ortadirek denilen halkın genelinin mensup olduğu mütevazı bir standartta yaşayanlar hiç akıllarına gelmiyor mu? Neden tarikat-cemaat şeyhlerinin hiç biri kendilerine ve ailelerine yetecek kadar mütevazı bir yaşama razı olmazlar acaba? Sonuçta aç değil açıkta değiller, bundan ne gibi bir zarar görüyorlar acaba? Son model araca binmeyip, lüks evlerde oturmayınca kendilerini ezilen, sürünen Müslüman olarak mı görüyorlar?
Tarikat ve cemaat mensupları ”peygamberim bir lokma bir hırka yaşadı” diye hikayeler anlatan ağlak suratlı hocaları dinleyip duygusallaşmaya bayılırlar. Neredeyse her gün kanaatkar olmaktan, asıl hayatın ahiret olduğundan, dünya hayatına aldanılmamasından bahsederler veya bunları birilerinden işitirler. Ama günümüzde tarikat ve cemaatlerin özellikle lider takımının yaşamı ile bu anlatılanların hiç bir alakası yok.
Lafa gelince insanlara sahabe hayatını anlatan cemaat ve tarikat liderlerinin tamamı neden iş kendilerine gelince firavun hayatı yaşıyorlar?
Madem asıl çalışılması gereken ahiret ve dünya nimetleri gelip geçici acaba neden o kapısında görebilmek için bekleştikleri, elini ayağını öpmek için birbirlerini ezdikleri, Allah, Peygamber kelimelerinden bile daha fazla adını zikrettikleri liderleri mütevazı bir dünya hayatı yaşamaz? Neden bu durumdan hiç rahatsız olmaz ve sorgulamazlar? Lafa gelince ”Mübarek ömrünü ibadet ve zikir ile geçiriyor” derler ve bunun reklamını yaparlar. Siz ”bu mübarek neden son model araba yerine normal bir araç kullanmaz, lüks villa yerine normal bir evde oturmaz” diye sorarsanız eğer ”sen fitnecisin” diye karşılık verirler.
Sadece namaz kılarak, Kuran okuyarak Müslümanlık olmaz. Müslüman yaşam biçimiyle de örnek olmalıdır. Memlekette bu kadar fakir, yetim, hasta insan varken sizin lüks harcamalar yapmanız haramdır. Bu hangi inançtan olursa olsun geçerli bir durum. Hele birde kendinizi İslam önderlerinden görüyor ve insanlara Müslümanlık öğrettiğinizi iddia ediyorsanız trilyonluk evlerde oturmak, çoğu insanın ömrü boyunca kazanamayacağı paralara satılan lüks araçlarla gezmek en başta size haram değil mi? Hatta bu durum için haram kelimesini kullanmak bile çok yetersiz kalır. Bu depedüz münafıklıktır hemde en ileri seviyede.
Maalesef Tarikat ve Cemaatlerin neredeyse bütün dini konularda olduğu gibi, gerçek bir Peygamber sünneti olan mütevazı hayat yaşamak konusunda da büyük bir münafıklık içinde olduğunu görüyoruz.
Şura 36: ”Size verilenler dünya hayatının geçimliğidir. Allah katında olan ise iman eden ve Rablerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve kalıcıdır.”