Tiroid bezi, boyunda orta hatta yer alan, 20-25 gram ağırlığında ve iç salgı fonksiyonu olan bir organdır. Tiroid bezinin iyot kullanarak yaptığı hormon bütün vücut metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynar.Tiroid bezi hastalıkları toplumda çok sık (yaklaşık her 10 kişiden 3’ü) rastlanmaktadır ve genellikle belirti vermezler. Ancak tiroid bezi nodüllerinin bir kısmı kanser olarak ortaya çıkmakta veya sonradan kansere dönüşebilmektedir. Toplumda görülme sıklığı %4.2’dir. Hayat boyunca kadınlarda tiroid kanseri riski yaklaşık %0.7, erkeklerde ise %0.25’tir.
Tiroid kanseri, over kanserinden sonra en sık görülen endokrin kanser olmakla birlikte, çok sık görülen bir hastalık değildir. Ancak özellikle tiroid bezinde nodül olan hastalar, tiroid kanseri gelişebileceği konusunda uyanık olmalıdırlar. Diğer kanserlerin tersine tiroid kanseri, nerdeyse her zaman tamamen tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Tiroid kanserleri tüm kanser vakalarının %1’den azını oluşturmaktadır. Çocuklarda nadir görülmekle birlikte, yirmili yaşlardan sonra görülen kanserler içinde ilk 5 sırada yer almaktadır. Her yıl 1000 kişiden birinde tiroid nodülü oluşmaktayken, 50.000 kişiden birinde tiroid kanseri oluşmaktadır.
Tiroid nodülleri kadınlarda erkeklerden daha sıktır, ancak erkeklerde görülen nodüllerde kanser görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır.
Ultrasonografinin rutin uygulamaya girmesi ile artan tiroid nodülü tespit etme oranına paralel olarak bu nodüllere tanısal yaklaşım oranı da artmıştır. İnce iğne aspirasyon biopsisi ile daha çok tiroid kanseri teşhis edilebilir hale gelmiştir. Yapılan çalışmalarda, yetişkinlerde bu şekilde tesadüfen tespit edilebilecek tiroid kanser sıklığı %6 gibi yüksek oranlara çıkmaktadır.
Tiroid kanserlerinin sıklığının artmış gibi görülmesinin önemli bir başka sebebi ise, iyi huylu tiroid hastalıkları nedeni ile ameliyat edilen vakaların patolojik incelemelerinde ayrıntılı ince kesitli inceleme yapılmasıdır. Bu şekilde tiroid kanseri yakalama olasılığı %5’ten %13’e çıkmaktadır.
Baş ve boyun bölgesinin radyasyona maruz kalması tiroid kanseri sıklığını artırır. Çocukluğunda 200-700 rad civarında radyasyon almış kişilerde 20-25 yıl sonra tiroid kanser sıklığının arttığı saptanmıştır. Bir araştırmada 500 rad civarında radyasyon alan şahıslarda tiroid kanser sıklığının %2 civarında olduğu ortaya konmuştur. Rusya’daki Çernobil nükleer santrali kazasından sonra o bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanserinde büyük artış olmuştur. Yıllar önce akne, kafa derisinin problemleri, boyunda tüberküloz, kafa derisinin mantar enfeksiyonları, yüzün kan damarı tümörleri, büyümüş timus, tonsillit, boğaz ağrısı, kronik öksürük ve fazla saçlar gibi nedenlerle radyasyon uygulanmış olan vakalarda tiroid kanseri %30 daha sık görülmektedir. Bu tip tedaviler günümüzde artık uygulanmamaktadır.
Ek olarak baş ve boyun bölgesinde kanser saptanıp bu alana radyasyon uygulanan hastalarda tiroid nodülü ve kanseri görülme olasılığı da artmaktadır. Eğer geçmişte bu tip bir tedavi size uygulanmış ise bu durumda mutlaka doktorunuza başvurmalı ve tiroid bezinin incelenmesini istemelisiniz.
Tiroid Kanseri Tipleri
Tiroid kanserleri genel olarak dört tiptir:
– Papiller
– Folliküler
– Medüller
– Anaplastik
Tiroid kanserinin %85’i papiller, folliküler veya mikst papiller ve folliküler türleridir ve tedaviye iyi yanıt verirler. Ender görülen meduller tiroid kanserinin aksine bu tip kanserlerin aynı aile bireylerinde görülme olasılığı oldukça düşüktür. Meduller tiroid kanseri ise genetik geçişli olabildiğinden, bu hastaların aile bireylerinin tiroid bezlerinde nodül varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Medüller tiroid kanseri; diğer endokrin bezlerin, örneğin hipofiz, böbrek üstü bezi (adrenal), pankreas ve paratiroid bezlerinin de aynı anda tutulumu ile birliktelik gösterebilir. Bu tip tutulum multipl endokrin neoplazi sendromu şeklinde adlandırılır. Tiroid kanserleri içinde nadir görülen diğer bir tip de anaplastik kanserdir ve genellikle kötü seyreder.
Tiroid Kanseri Belirtileri ve Tanısı
Tiroid bezi kanseri genellikle belirti vermez. Guatr nedeniyle takip edilen hastalarda veya tesadüfen başka bir hastalık için yapılan tetkiklerde ortaya çıkabilir. Nadiren boyunda kitle, ses kısıklığı, yutkunma güçlüğü; çok nadiren de kemik kırıkları veya hipertiroidi (zehirli guatr) ile ortaya çıkabilir. Medüller kanserli hastaların %30’unda yüzde kızarma, ishal ve yorgunluk olabilir.
Kişide tiroid nodülü olup olmadığını saptamak için günümüzde kullanılan en etkili yöntem tiroid ultrasonografisidir. Daha eskiden kullanılan tiroid sintigrafisi yöntemi, günümüzde nodül tespitinde değil, daha çok aktivitenin belirlenmesinde kullanılmaktadır.
Son yıllarda tiroid hastalıklarında tanısal yöntemlerin ilerlemesi, teknik imkanların gelişmesi nedeni ile bir çok vakada tiroid ultrasonografi ve ince iğne aspirasyon biopsi yapılabilmektedir. Bu nedenle başlangıç halindeki tiroid kanserlerinin dahi teşhis edilme olanağı günümüzde çok yüksektir. Ancak şunu da belirtmekte fayda var ki, otopsi çalışmalarında %50 oranında tiroid nodülü saptanmaktadır. Yani halen toplumda ultrasonla bile tespit edilemeyen tiroid nodülleri mevcuttur.
Tiroid bezinde nodül saptandıktan sonra eğer kuşku varsa, nodülden yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile tiroid nodüllerinin kötü huylu olup olmadığı ortaya konur. İnce iğne aspirasyonu, iyi ellerde düşük riskli, hızlı sonuç veren, kolay uygulanan ve ucuz bir yöntemdir. Biyopsi sonucu iyi huylu gelirse ve hastanın başka bir yakınması yok ise, tiroid nodülleri takip edilebilir. Biyopsi sonucu kuşkulu veya kötü huylu gelirse, tedavi aşamasına geçilir.
Tiroid Kanseri Tedavisi
Tiroid kanseri tedavisinin en etkili yöntemi cerrahidir. Bazı merkezlerde tiroid kanserinde tiroid bezinin sadece bir kısmının çıkarılmasının yeterli olabileceği düşünülse de, en güvenilir yöntem tiroid bezinin tamamen çıkartılmasıdır. Bu yöntem nüks olasılığını azaltmakta ve ameliyattan sonra yapılacak radyoaktif iyot tedavisi gibi cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinin etkinliğini de en üst düzeye çıkartmaktadır. Tiroid cerrahisinde görülebilen ses kısıklığı, kalsiyum düşüklüğü gibi komplikasyonlar, ameliyat deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirildiğinde en aza inmektedir.
Olguların %80 kadarında kanser, tiroid bezinden komşu lenf bezlerine yayılabilir. Ancak bunların az bir kısmı klinik olarak bulgu verirler. Bu tür bir bulgu olduğunda, söz konusu lenf bezleri de cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Tiroid kanserli hastada klinik bulgu vermeyen lenf bezleri için boyun diseksiyonu yapmanın gereği yoktur.
Cerrahi esnasındaki bulgulara, kanserin patolojik verilerine ve total tiroidektomi sonrası yapılan tüm vücut taramaları sonucuna dayanılarak ameliyattan sonra hastalara radyoaktif iyot tedavisi uygulanabilir. Radyoaktif iyot tedavisi genellikle gereken cerrahi uygulandıktan 6 hafta sonra bir kereye mahsus olmak üzere kapsül veya sıvı formda verilir. Radyoaktif iyot tedavisinin etkili olabilmesi için hastaya ameliyattan sonra bir süre tiroid hormonu verilmez ve TSH değerlerinin yükselmesi sağlanır. Radyoaktif iyot tedavisi sonrası ise hastalara tiroid replasman tedavisi (tiroid tabletleri) mutlaka uygulanmalıdır.
Radyoaktif iyot tedavisi basittir fakat dozaja bağlı olarak hastanede belli süre kalmayı gerektirebilir. Her ne kadar boyun rahatsızlığı, azalmış tükürük salgısı ve tat duyusunda değişiklik oluşabilse de genellikle önemli sayılabilecek hiçbir yan etki oluşmaz. Bazen eğer rezidüel veya nüks tiroid kanseri saptanırsa bu tedavi yinelenebilir.
Eğer tiroid kanseri tamamen çıkarılamamışsa, özellikle Hurtle hücreli kanser, medüller veya anaplastik tiroid kanserlerinde dışarıdan kobalt ışın tedavisi gerekli olabilir. Eksternal radyasyon terapisi yaklaşık 4-6 haftalık süreç içerisinde boyun bölgesine küçük azaltılmış dozlarla tedavi verilmesini içerir ve küçük deri reaksiyonları dışında bir yan etkiye sebep olmaz.
Tedavi Sonrası İzlem
Cerrahi ve radyoaktif iyot tedavisini takiben hastalar tiroid hormon tabletleri almaya başlarlar. Ancak bu durum ameliyat olmamış ve iyi huylu tiroid hastaları için de geçerlidir. Yani tiroid hastalığı olan veya guatr nedeniyle ameliyat geçirmiş kişilerin de genellikle dışarıdan tiroid tabletleri almaları gereklidir.
Tiroid hormonu tabletleri, yalnızca vücuttaki tiroid hormonu ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda hipofiz bezini baskılar ve bu bezden tirotiropin salgılanmasını engeller. Böylece olası tiroid kanseri hücrelerinin de gelişmesine engel olur. Tiroid fonksiyonları rutin yapılan tiroid fonksiyon testleri ve klinik ve laboratuar testleri ile kontrol edilir. Tiroid kanser hastaları 6 ile 12 aylık periyotlarla nüks kanser gelişip gelişmediği konusunda araştırılır. Serum tiroglobulin seviyesinin ölçümü, nüks kanser gelişimini araştırmada en iyi yöntemdir. Ayrıca boyun ultrasonografisi ve akciğer grafisi de kanserin tekrar edip etmediği konusunda yardımcı olabilir.
Tiroid kanseri, over kanserinden sonra en sık görülen endokrin kanser olmakla birlikte, çok sık görülen bir hastalık değildir. Ancak özellikle tiroid bezinde nodül olan hastalar, tiroid kanseri gelişebileceği konusunda uyanık olmalıdırlar. Diğer kanserlerin tersine tiroid kanseri, nerdeyse her zaman tamamen tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Tiroid kanserleri tüm kanser vakalarının %1’den azını oluşturmaktadır. Çocuklarda nadir görülmekle birlikte, yirmili yaşlardan sonra görülen kanserler içinde ilk 5 sırada yer almaktadır. Her yıl 1000 kişiden birinde tiroid nodülü oluşmaktayken, 50.000 kişiden birinde tiroid kanseri oluşmaktadır.
Tiroid nodülleri kadınlarda erkeklerden daha sıktır, ancak erkeklerde görülen nodüllerde kanser görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır.
Ultrasonografinin rutin uygulamaya girmesi ile artan tiroid nodülü tespit etme oranına paralel olarak bu nodüllere tanısal yaklaşım oranı da artmıştır. İnce iğne aspirasyon biopsisi ile daha çok tiroid kanseri teşhis edilebilir hale gelmiştir. Yapılan çalışmalarda, yetişkinlerde bu şekilde tesadüfen tespit edilebilecek tiroid kanser sıklığı %6 gibi yüksek oranlara çıkmaktadır.
Tiroid kanserlerinin sıklığının artmış gibi görülmesinin önemli bir başka sebebi ise, iyi huylu tiroid hastalıkları nedeni ile ameliyat edilen vakaların patolojik incelemelerinde ayrıntılı ince kesitli inceleme yapılmasıdır. Bu şekilde tiroid kanseri yakalama olasılığı %5’ten %13’e çıkmaktadır.
Baş ve boyun bölgesinin radyasyona maruz kalması tiroid kanseri sıklığını artırır. Çocukluğunda 200-700 rad civarında radyasyon almış kişilerde 20-25 yıl sonra tiroid kanser sıklığının arttığı saptanmıştır. Bir araştırmada 500 rad civarında radyasyon alan şahıslarda tiroid kanser sıklığının %2 civarında olduğu ortaya konmuştur. Rusya’daki Çernobil nükleer santrali kazasından sonra o bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanserinde büyük artış olmuştur. Yıllar önce akne, kafa derisinin problemleri, boyunda tüberküloz, kafa derisinin mantar enfeksiyonları, yüzün kan damarı tümörleri, büyümüş timus, tonsillit, boğaz ağrısı, kronik öksürük ve fazla saçlar gibi nedenlerle radyasyon uygulanmış olan vakalarda tiroid kanseri %30 daha sık görülmektedir. Bu tip tedaviler günümüzde artık uygulanmamaktadır.
Ek olarak baş ve boyun bölgesinde kanser saptanıp bu alana radyasyon uygulanan hastalarda tiroid nodülü ve kanseri görülme olasılığı da artmaktadır. Eğer geçmişte bu tip bir tedavi size uygulanmış ise bu durumda mutlaka doktorunuza başvurmalı ve tiroid bezinin incelenmesini istemelisiniz.
Tiroid Kanseri Tipleri
Tiroid kanserleri genel olarak dört tiptir:
– Papiller
– Folliküler
– Medüller
– Anaplastik
Tiroid kanserinin %85’i papiller, folliküler veya mikst papiller ve folliküler türleridir ve tedaviye iyi yanıt verirler. Ender görülen meduller tiroid kanserinin aksine bu tip kanserlerin aynı aile bireylerinde görülme olasılığı oldukça düşüktür. Meduller tiroid kanseri ise genetik geçişli olabildiğinden, bu hastaların aile bireylerinin tiroid bezlerinde nodül varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Medüller tiroid kanseri; diğer endokrin bezlerin, örneğin hipofiz, böbrek üstü bezi (adrenal), pankreas ve paratiroid bezlerinin de aynı anda tutulumu ile birliktelik gösterebilir. Bu tip tutulum multipl endokrin neoplazi sendromu şeklinde adlandırılır. Tiroid kanserleri içinde nadir görülen diğer bir tip de anaplastik kanserdir ve genellikle kötü seyreder.
Tiroid Kanseri Belirtileri ve Tanısı
Tiroid bezi kanseri genellikle belirti vermez. Guatr nedeniyle takip edilen hastalarda veya tesadüfen başka bir hastalık için yapılan tetkiklerde ortaya çıkabilir. Nadiren boyunda kitle, ses kısıklığı, yutkunma güçlüğü; çok nadiren de kemik kırıkları veya hipertiroidi (zehirli guatr) ile ortaya çıkabilir. Medüller kanserli hastaların %30’unda yüzde kızarma, ishal ve yorgunluk olabilir.
Kişide tiroid nodülü olup olmadığını saptamak için günümüzde kullanılan en etkili yöntem tiroid ultrasonografisidir. Daha eskiden kullanılan tiroid sintigrafisi yöntemi, günümüzde nodül tespitinde değil, daha çok aktivitenin belirlenmesinde kullanılmaktadır.
Son yıllarda tiroid hastalıklarında tanısal yöntemlerin ilerlemesi, teknik imkanların gelişmesi nedeni ile bir çok vakada tiroid ultrasonografi ve ince iğne aspirasyon biopsi yapılabilmektedir. Bu nedenle başlangıç halindeki tiroid kanserlerinin dahi teşhis edilme olanağı günümüzde çok yüksektir. Ancak şunu da belirtmekte fayda var ki, otopsi çalışmalarında %50 oranında tiroid nodülü saptanmaktadır. Yani halen toplumda ultrasonla bile tespit edilemeyen tiroid nodülleri mevcuttur.
Tiroid bezinde nodül saptandıktan sonra eğer kuşku varsa, nodülden yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile tiroid nodüllerinin kötü huylu olup olmadığı ortaya konur. İnce iğne aspirasyonu, iyi ellerde düşük riskli, hızlı sonuç veren, kolay uygulanan ve ucuz bir yöntemdir. Biyopsi sonucu iyi huylu gelirse ve hastanın başka bir yakınması yok ise, tiroid nodülleri takip edilebilir. Biyopsi sonucu kuşkulu veya kötü huylu gelirse, tedavi aşamasına geçilir.
Tiroid Kanseri Tedavisi
Tiroid kanseri tedavisinin en etkili yöntemi cerrahidir. Bazı merkezlerde tiroid kanserinde tiroid bezinin sadece bir kısmının çıkarılmasının yeterli olabileceği düşünülse de, en güvenilir yöntem tiroid bezinin tamamen çıkartılmasıdır. Bu yöntem nüks olasılığını azaltmakta ve ameliyattan sonra yapılacak radyoaktif iyot tedavisi gibi cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinin etkinliğini de en üst düzeye çıkartmaktadır. Tiroid cerrahisinde görülebilen ses kısıklığı, kalsiyum düşüklüğü gibi komplikasyonlar, ameliyat deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirildiğinde en aza inmektedir.
Olguların %80 kadarında kanser, tiroid bezinden komşu lenf bezlerine yayılabilir. Ancak bunların az bir kısmı klinik olarak bulgu verirler. Bu tür bir bulgu olduğunda, söz konusu lenf bezleri de cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Tiroid kanserli hastada klinik bulgu vermeyen lenf bezleri için boyun diseksiyonu yapmanın gereği yoktur.
Cerrahi esnasındaki bulgulara, kanserin patolojik verilerine ve total tiroidektomi sonrası yapılan tüm vücut taramaları sonucuna dayanılarak ameliyattan sonra hastalara radyoaktif iyot tedavisi uygulanabilir. Radyoaktif iyot tedavisi genellikle gereken cerrahi uygulandıktan 6 hafta sonra bir kereye mahsus olmak üzere kapsül veya sıvı formda verilir. Radyoaktif iyot tedavisinin etkili olabilmesi için hastaya ameliyattan sonra bir süre tiroid hormonu verilmez ve TSH değerlerinin yükselmesi sağlanır. Radyoaktif iyot tedavisi sonrası ise hastalara tiroid replasman tedavisi (tiroid tabletleri) mutlaka uygulanmalıdır.
Radyoaktif iyot tedavisi basittir fakat dozaja bağlı olarak hastanede belli süre kalmayı gerektirebilir. Her ne kadar boyun rahatsızlığı, azalmış tükürük salgısı ve tat duyusunda değişiklik oluşabilse de genellikle önemli sayılabilecek hiçbir yan etki oluşmaz. Bazen eğer rezidüel veya nüks tiroid kanseri saptanırsa bu tedavi yinelenebilir.
Eğer tiroid kanseri tamamen çıkarılamamışsa, özellikle Hurtle hücreli kanser, medüller veya anaplastik tiroid kanserlerinde dışarıdan kobalt ışın tedavisi gerekli olabilir. Eksternal radyasyon terapisi yaklaşık 4-6 haftalık süreç içerisinde boyun bölgesine küçük azaltılmış dozlarla tedavi verilmesini içerir ve küçük deri reaksiyonları dışında bir yan etkiye sebep olmaz.
Tedavi Sonrası İzlem
Cerrahi ve radyoaktif iyot tedavisini takiben hastalar tiroid hormon tabletleri almaya başlarlar. Ancak bu durum ameliyat olmamış ve iyi huylu tiroid hastaları için de geçerlidir. Yani tiroid hastalığı olan veya guatr nedeniyle ameliyat geçirmiş kişilerin de genellikle dışarıdan tiroid tabletleri almaları gereklidir.
Tiroid hormonu tabletleri, yalnızca vücuttaki tiroid hormonu ihtiyacını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda hipofiz bezini baskılar ve bu bezden tirotiropin salgılanmasını engeller. Böylece olası tiroid kanseri hücrelerinin de gelişmesine engel olur. Tiroid fonksiyonları rutin yapılan tiroid fonksiyon testleri ve klinik ve laboratuar testleri ile kontrol edilir. Tiroid kanser hastaları 6 ile 12 aylık periyotlarla nüks kanser gelişip gelişmediği konusunda araştırılır. Serum tiroglobulin seviyesinin ölçümü, nüks kanser gelişimini araştırmada en iyi yöntemdir. Ayrıca boyun ultrasonografisi ve akciğer grafisi de kanserin tekrar edip etmediği konusunda yardımcı olabilir.