Trablusgarb Ocağı Hakkında Bilgi
Trablusgarb Ocağı
Rodos 1522’de Osmanlılar tarafından fethedilince, kalede bulunan Sen Jan şövalyeleri buradan çıkarak Trablusgarb’a yerleşmişler ve burasını kendilerine üs yapmışlardı. 1551 yılında kaptan-ı derya Sinan Paşa ile Turgut Reis’in Trablusgarb’ı fethetmesine kadar sürdü.
Trablusgarb fethedildikten sonra, eyalet olarak, Turgut Reis (Paşa) idaresine verildi. Turgut Paşa Malta muhasarasında şehid düşünce, bir aralık Cezayir’e bağlanan Trablusgarb, sonra tekrar ayrıldı. Ancak 1609’da dayılık usûlünün, diğer ocaklarda olduğu gibi, Trablusgarb’da da kabûlü, beylerbeylik
sisteminin eski otoritesinin kaybına sebeb oldu. 1711 yılında Karamanlı Ahmed Bey, hem d ayı hem de paşa olarak, Trablusgarb’ın idaresini eline geçirince, bölgede Karamanlı Sülalesinin Hakimiyet devri başladı ve 1835’e kadar devam etti. Bu esnada bir beyin ölümünden sonra yenisi, ulemanın ve
halkının tasvibi de alınmak sûretiyle, askerler tarafından seçiliyor ve seçimin Osmanlı padişahı tarafından tasdik edilmesi gerekiyordu. On dokuzuncu yüzyıl başlarında aile arasında beylik çatışmaları kanlı bir safh Aya girdiğinden, Osmanlı
hükûmeti 1835 yılında müdahalede bulunarak, Trablusgarb’ı tekrar, bir eyalet olarak merkeze bağladı. Böylece kuvvetli bir idareye kavuşan Trablusgarb’ın elden çıkması, Cezayir ve Tunus kadar kolay olmadı. Ancak Sultan İkinci Abdülhamid
Hanın 1908’de tahttan indirilmesinden sonra, Osmanlı devletinin içine düştüğü bunalımlı devreden istifade ile İtalyanlar kaleyi işgal ettiler (1912). Garb Ocaklarının, 1580 yılına kadar bir mal defterdarı bulunuyordu. Cezayir’in uzaklığı sebebiyle bu
tarihten sonra or aya ayrı bir defterdar tayin olunmuştu. Garb Ocakları yıllıklı (salyaneli) eyaletlerden oldukları için her beylerbeylik masrafları çıktıktan sonra devlet hazinesine yirmi beş bin altın gönderiyordu. Garb Ocaklarının her birinin donanma kuvveti mevcuttu. Bu üç eyaletten, en kuvvetli donanmaya sahib
olan Cezayir eyaletiydi. Bunların geçimleri korsanlık ve muharebeye dayandığından mükemmel donanmaları vardı. Cezayir donanmasının faaliyeti yalnız Akdeniz’e münhasır değildi. Bunlar, Cebelitarık (Sebte Boğazını) aşarak Kanarya adaları, İngiltere, İrlanda, Flemenk, Danimarka ve hatta
İzlanda Adasına kadar donanma akınlarını uzatmışlardı. Büyük Britanya adası civarındaki Lundy Adasını zaptederek bir müddet oturan Cezayirliler, daha sonra adayı İngiliz korsanlarına yüklü bir para mukabilinde satmışlardı. Garb Ocakları donanmaları Osmanlıların bütün Akdeniz muharebelerinde Osmanlı donanmasıyla
birlikte bulunmuşlardır. Lüzûmu halinde bu üç ocağa ilkbaharda donanmaya katılmaları için padişah tarafından ferman gönderilir, onlar da gemi reisi olan ve dayı denilen başbuğları ve çeşitli kadırga ve kalyonlarıyla sefere katılırlardı. Garb Ocakları iki-üç senede bir padişaha hediyeler takdim ederler, buna mukabil tersaneden gemi
levazımı, top, barut ve hatta gemi tedarik ederlerdi. Bunların İstanbul’daki bütün işleri kaptanpaşa vasıtasıyla görülürdü. On yedinci yüzyıldan itibaren yöneticilerinin çoğu ecnebi devletlerle antlaşmalar yapar ve mektuplaşırlardı.
Trablusgarb Ocağı
Rodos 1522’de Osmanlılar tarafından fethedilince, kalede bulunan Sen Jan şövalyeleri buradan çıkarak Trablusgarb’a yerleşmişler ve burasını kendilerine üs yapmışlardı. 1551 yılında kaptan-ı derya Sinan Paşa ile Turgut Reis’in Trablusgarb’ı fethetmesine kadar sürdü.
Trablusgarb fethedildikten sonra, eyalet olarak, Turgut Reis (Paşa) idaresine verildi. Turgut Paşa Malta muhasarasında şehid düşünce, bir aralık Cezayir’e bağlanan Trablusgarb, sonra tekrar ayrıldı. Ancak 1609’da dayılık usûlünün, diğer ocaklarda olduğu gibi, Trablusgarb’da da kabûlü, beylerbeylik
sisteminin eski otoritesinin kaybına sebeb oldu. 1711 yılında Karamanlı Ahmed Bey, hem d ayı hem de paşa olarak, Trablusgarb’ın idaresini eline geçirince, bölgede Karamanlı Sülalesinin Hakimiyet devri başladı ve 1835’e kadar devam etti. Bu esnada bir beyin ölümünden sonra yenisi, ulemanın ve
halkının tasvibi de alınmak sûretiyle, askerler tarafından seçiliyor ve seçimin Osmanlı padişahı tarafından tasdik edilmesi gerekiyordu. On dokuzuncu yüzyıl başlarında aile arasında beylik çatışmaları kanlı bir safh Aya girdiğinden, Osmanlı
hükûmeti 1835 yılında müdahalede bulunarak, Trablusgarb’ı tekrar, bir eyalet olarak merkeze bağladı. Böylece kuvvetli bir idareye kavuşan Trablusgarb’ın elden çıkması, Cezayir ve Tunus kadar kolay olmadı. Ancak Sultan İkinci Abdülhamid
Hanın 1908’de tahttan indirilmesinden sonra, Osmanlı devletinin içine düştüğü bunalımlı devreden istifade ile İtalyanlar kaleyi işgal ettiler (1912). Garb Ocaklarının, 1580 yılına kadar bir mal defterdarı bulunuyordu. Cezayir’in uzaklığı sebebiyle bu
tarihten sonra or aya ayrı bir defterdar tayin olunmuştu. Garb Ocakları yıllıklı (salyaneli) eyaletlerden oldukları için her beylerbeylik masrafları çıktıktan sonra devlet hazinesine yirmi beş bin altın gönderiyordu. Garb Ocaklarının her birinin donanma kuvveti mevcuttu. Bu üç eyaletten, en kuvvetli donanmaya sahib
olan Cezayir eyaletiydi. Bunların geçimleri korsanlık ve muharebeye dayandığından mükemmel donanmaları vardı. Cezayir donanmasının faaliyeti yalnız Akdeniz’e münhasır değildi. Bunlar, Cebelitarık (Sebte Boğazını) aşarak Kanarya adaları, İngiltere, İrlanda, Flemenk, Danimarka ve hatta
İzlanda Adasına kadar donanma akınlarını uzatmışlardı. Büyük Britanya adası civarındaki Lundy Adasını zaptederek bir müddet oturan Cezayirliler, daha sonra adayı İngiliz korsanlarına yüklü bir para mukabilinde satmışlardı. Garb Ocakları donanmaları Osmanlıların bütün Akdeniz muharebelerinde Osmanlı donanmasıyla
birlikte bulunmuşlardır. Lüzûmu halinde bu üç ocağa ilkbaharda donanmaya katılmaları için padişah tarafından ferman gönderilir, onlar da gemi reisi olan ve dayı denilen başbuğları ve çeşitli kadırga ve kalyonlarıyla sefere katılırlardı. Garb Ocakları iki-üç senede bir padişaha hediyeler takdim ederler, buna mukabil tersaneden gemi
levazımı, top, barut ve hatta gemi tedarik ederlerdi. Bunların İstanbul’daki bütün işleri kaptanpaşa vasıtasıyla görülürdü. On yedinci yüzyıldan itibaren yöneticilerinin çoğu ecnebi devletlerle antlaşmalar yapar ve mektuplaşırlardı.