Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi - Türkçenin Tarihi Gelişimi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
56
Yaş
36
Coin
256,936
Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi bilgi - Türkçenin Tarihi Gelişimi hakkında



Türk dillerinin yazılı metne dayalı tarihleri 7.-9. yüzyıl Orhon Türkçesine kadar uzansa bile Türkiye türkcesinin Anadolu'ya göç eden Oğuzların 11. yüzyıldan sonra kendi lehçeleri üzerine kurdukları yazı dilini başlangıç saymak gerekir.'Bu madde Türkiye Cumhuriyeti'nin ve KKTC'nin resmi dili olan Türkçe üzerinedir.

15. yüzyıla kadar Eski
Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuştur. Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı.

Anadolu Türkçesi olarak adlandırdığımız bu dönemin en ünlü temsilcisi


Türk ozanı (Sarıköy, Sakarya yöresi, 1240?-Sarıköy, 1320)

Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk'ün İslam'a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır.

Anadolu Selçuklularının önce
Anadolu Selçuklu Devleti, Selçukluların Anadolu’da kurduğu devlettir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızlandı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah (I. Süleyman Şah), Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti.

Arapça'yı, sonra da
Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan. Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır.

Farsçayı resmi dil olarak kabul etmeleri nedeniyle
Kökü itibarıyla dünyanın en eski dilleri arasında yer alan Farsça, milattan yediyüz yıl öncesine ait açık tarihi ve bin yıllık yazılı eserleriyle İran’ın köklü ve sağlam kültürünü komşu ülkelere kadar tanıtmıştır.

Türkçe Anadolu sahasında 13. yüzyıla kadar gelişememiştir. 13. ve 15, yüzyıllar arasında da gittikçe artan sayıda Arapça, Farsça sözcük içeren bir dil ortaya çıkmıştır. Ancak yine de sade sayılabilecek bir Türkçenin egemen olduğu bu dönemden sonra Osmanlıca adı verilen, yoğun Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem başlamıştır.

16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar süren Osmanlıca dönemi kendi içinde Başlangıç Dönemi, Klasik Dönem ve Yenileşme Dönemi olarak üç bölümde incelenir. Bu dönemde yalnız Arapça, Farsça sözcükler değil gramer kuralları da Türkçeye girmiş, yalnız aydın kesimin okuyup yazabildiği bir saray dili ortaya çıkmıştır.

Dilde özleşme çabaları 19. yüzyılın ikinci yansında
Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.

Tanzimat dönemi ile başlamıştır. Aydınların Türkçe sözcük kullanma, Arap alfabesinde yenilikler yapma (örneğin tüm ünlüleri yazıda gösterme, normalde bitişik yazılan
Osmanlı siyasi tarihinde 1839'da Tanzimat Fermanı'nın ilanından, 1876'da 1. meşrutiyetin ilanına kadar geçen döneme verilen isimdir.

Arapça harfleri ayrı yazma gibi) çabalarıyla geçen bir hazırlık döneminden sonra Cumhuriyetle birlikte çağdaş Türkçenin temelleri atılmıştır.


Atatürk'ün özel ilgi ve çabalarıyla
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, 1881 - 1938 yılları arasında yaşamış ulusal önder. 1881 yılında Selanik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi 14-15. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleşti.
Latin alfabesine geçilmiş, tarama, derleme ve türetme yoluyla dildeki Türkçe sözcük oranı kısa sürede büyük oranlara ulaşmıştır.



Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ele geçen ilk örnekleri Orhun abidelerinin metinleridir (8.yy). Fakat bu metinler şüphesiz Türk yazı dilinin ilk örnekleri değildir.

Orhun abidelerindeki dil çok işlenmiş, ileri düzeyde bir yazı dilidir. Bu yüzden Türk yazı dili tarihinin başlangıcının 8. yüzyıldan en azından birkaç asır daha önce olduğunu söyleyebiliriz. Fakat elimizde Orhun kitabelerinde daha eski metinler olmadığı için 8. yüzyıldan itibaren Türk dilini takip edebiliyoruz.

Eski Türkçe devresi 12. ve 13. yüzyıla kadar devam etmiştir. Bu ilk yazı dili bütün Türklük'ün tek yazı dili olarak kullanılmış, Orta Asya'da geniş bir sahayı kaplayan Türklük alemi yüzyıllar boyunca hep aynı dille okuyup yazmıştır. Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük bir kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğundan bu devreye Uygur devresi yazı diline ise Uygurca da denir.

2. Kuzeydoğu Türkçe'si, Batı Türkçe'si:

Eski Türkçe'den sonraki devrede Türkçe karşımıza birden fazla yazı dili ile çıkmaktadır. Bunun nedenleri:

1. Orta Asya'daki Türklük aleminin parçalanarak büyük kütleler halinde Hazar denizi'nin kuzeyinde ve güneyinden batıya yayılması.

2. Yeni kültür merkezlerinin meydana gelmesi.

3. İslam kültürünün Türkler arasına gittikçe kuvvetli bir şekilde yerleşmesi.

İşte bu gibi nedenlerden ötürü Eski Türkçe ömrünü tamamlamış ve ayrılan Türk kollarının yeni kültür merkezleri etrafında kendi şivelerine dayanan yazı dilleri meydana getirmeleri birden fazla yazı dilinin doğmasına ve gelişmeye başlamasına neden olmuştur.

a) Kuzeydoğu Türkçe'si: 13. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde yerini Özbekçe'ye bırakmıştır.

b) Batı Türkçe'si: 13. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Batı Türkçe'si iç ve dış gelişme ve değişiklikle bakımından üç evreye ayrılır.

1. Eski Anadolu Türkçe'si

2. Osmanlıca

3. Türkiye Türkçe'si

1. Eski Anadolu Türkçe'si

13., 14. ve 15. yüzyıllardaki Türkçe'dir. Bu devreye Batı Türkçe'sinin kuruluş evresi olarak bakmak yerinde olur. Bu devir Batı Türkçe'sinin en temiz devridir. Bu devrin sonlarına doğru Türkçe'ye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamıştır bunun sonucunda da Osmanlıca denilen dil doğmuştur.

2. Osmanlıca

15. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar devam etmiş olan yazı dilidir. Dört yüz yıldan fazla kullanılan bu dil doğal olarak değişik devrelerden geçmiştir. Osmanlıca Arap harfleriyle yazılıp Türkçe okunan bir yazı dilidir. Arap alfabesinin Türk dili bakımından en büyük kusuru ünlülerin azlığı, ikinci kusuru da çoğu harflerin bitişik yazılması zorunluluğudur. Türkler Arap alfabesinin sakıncalarını çok geç fark ettiler. Türkçe, göçebe Türkmenlerinin konuştuğu kaba bir dil sayılıyordu. Edebiyat dili olarak işlenmeye değer bulunmuyordu. Edebiyat da bilim de Arapça ve Farsça'yla yapılıyordu. O dönemde bilim de, edebiyat da dinsel nitelik taşıdığı için bu çok doğal bir durumdu.

3. Türkiye Türkçe'si
Osmanlı Devleti'nde resmi dil Türkçe olduğu halde bu dil medreselerde okutulmazdı. Medreselerde öğretilen dil Arapça'ydı. 1908'de Meşrutiyet'le birlikte medreselerde Türkçe eğitim başlamıştır. Tanzimat ve 2. Meşrutiyet dönemlerinde dil üzerine büyük tartışmalar yapılmıştır. Atatürk'ün 1928 yılında "Harf Devrimini" yapmasıyla Arap harflerinin yerini Latin harfleri almıştır.
 
Üst Alt