Özet: Bugün Türk Dünyasında tarihî ve siyasî sebeplerle ortaya çı-kan birçok Türk lehçesi veya yazı dili kullanılmaktadır. Bunlar, çeşitli yönlerden birbirlerinden az veya çok farklılık göstermekte-dir. Kelime hazinesi, bu bakımından en dikkate değer kısmı teşkil etmektedir. Türk lehçelerinin kendilerine mahsus kelime hazineleri vardır. Ancak bu kelime hazineleri, belli bir oranda “temel lehçe” düzeyinde; bundan daha az bir oranda da “Genel Türkçe” düze-yinde birbiriyle örtüşürler. Türk lehçelerinin kelime hazinelerinin örtüşmesinde, kaynak bakımından aynı gruba girmenin yanı sıra, tarih boyunca toplulukların kendi aralarında kurdukları iktisadî, kültürel münasebetlerin ve dinî, siyasî yönlerden maruz kaldıkları yabancı etkilerin de önemli rolü vardır.
“Kelime eş değerliği” terimiyle, iki ayrı lehçede bulunan kelimele-rin birbirlerine “kavram alanı” bakımından denk olma durumu ifa-de edilmektedir. Türk lehçelerinin kelime hazinelerinin tam örtüş-memesi, kelime eş değerliği konusunun önemini arttırmaktadır. Çünkü Türk lehçeleri arasında yapılacak aktarmaların başarılı ola-bilmesi, “kaynak lehçe”deki bir kelimenin “hedef lehçe”deki eş değerinin bilinmesi ve kullanılmasına bağlıdır. Kelime eş değerliği yönünden; “bire bir”, “bire çok” ve “bire hiç” durumu söz konu-sudur. Başarılı bir aktarma için bilhassa, bir kelimeye birden fazla kelimenin eş değer olduğu duruma özen göstermek gerekir; zira böyle kelimeleri aktarırken hata yapma ihtimali yükselmektedir.
Anahtar Kelimeler: Türk lehçeleri, aktarma, kelime eş değerliği
Giriş
Türk lehçeleri1 ve Kelime Hazineleri
Bugün Türk Dünyasında (“Turcia”) tahminlere göre yaklaşık yüz elli milyon insan yaşamaktadır. Bunların konuşma şekilleri, kendi içinde bir anlaşma birli-ği teşkil eden ve diğerinden çeşitli yönlerden ayrılan “dil alanları”nı, bir başka deyişle “lehçeleri” oluşturmaktadır. Asıl Türk kütlesinin yaşadığı sahalarda, dil alanlarının sınırları birbirinin içine girmiş vaziyettedir. Kaynak bakımından bu dil alanları; Uygurca, Bulgarca, Kıpçakça, Oğuzca gibi “temel lehçe”lere; bun-lar da kendi aralarında birbirlerine farklı uzaklıktaki “ikincil lehçe”lere bölün-mektedir2.
Bu dil alanlarının bir kısmı, normlaştırılarak “yazı dili” hâline getirilmiştir3; bir kısmı ise sadece konuşmada kullanılmaktadır. Yazı dili olanların bazıları, ken-di topluluğunun “ikinci dili” durumuna düşerken bazıları işlenmiş, zengin bir edebî yazı dili hâline gelmiştir.
Türk lehçelerinin kendilerine mahsus kelime hazineleri vardır. Ancak bu keli-melerin önemli bir bölümü, temel lehçe düzeyinde; bundan daha az bir bölümü de “Genel Türkçe” düzeyinde birbiriyle örtüşür. Meselâ, Oğuzcaya dayanan Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinin; Kıpçakçaya dayanan Kazak ve Karakalpak Türkçelerinin kendi aralarındaki örtüşme oranları yüksek olmasına rağmen, bu dördünün örtüşen veya ortak olan kelimeleri söz konusu olduğun-da bu oran düşmektedir. Bütün Türk lehçelerindeki örtüşen kelimelerin oranı ise daha da düşüktür.
Türk lehçelerinin kelime hazinelerinin örtüşmesinde, kaynak bakımından aynı gruba girmenin yanı sıra, tarih boyunca toplulukların kendi aralarında kurduk-ları iktisadî, kültürel münasebetlerin ve dinî, siyasî yönlerden maruz kaldıkları yabancı etkilerin de önemli rolü vardır. Meselâ, kaynak bakımından aynı temel lehçeye dayanmayan Türkiye ve Özbek Türkçelerinin örtüşme oranını, tarihî ve sosyal sebeplerle kelime hazinelerinde bulunan Arapça ve Farsça unsurlar yükseltmiştir. Yine, bir kültür muhiti olan Kazan ile İstanbul arasında Sovyet-ler Birliği öncesi dönemlerde gerçekleşen yoğun ilişkiler, Kazan-Tatar Türk-çesine bir çok “Osmanlı unsurunu”nun girmesini sağlamış; bu durum, iki leh-çenin birbirine benzeme oranını arttırmıştır. Ayrıca, Rus Çarlığı’nın ve Sov-yetler Birliği’nin siyasî hâkimiyeti altında yaşamış Türk topluluklarının lehçe-lerinde bulunan Rusça unsurlar, bir miktar benzerlik sağlamaktadır.
Kelime Eş Değerliği
Bu çalışmada, “kelime eş değerliği” (“lexikalische Äquivalenz”) terimiyle, kaynak anlaşma birliğindeki bir “kelime”nin4 “kavram alanı”yla (“Wortfeld”)5 hedef anlaşma birliğindeki bir kelimenin kavram alanının birbirlerine “eş de-ğer” veya “denk” olma durumu; bir başka deyişle birbiriyle “örtüşmesi” ifade edilmektedir. Bu terim ile “tam eş değerlik”in yanı sıra, “kabul edilebilir eş değerlik” de kastedilmektedir.
“Tam eş değerlik”; kaynak anlaşma birliğinde bir kelimenin bütünüyle, yani ses, düz anlam, çağrışım, metin türüne uygunluk, kullanım şekli vb. yönlerden, “hedef anlaşma birliği”nde bir eş değerinin (“formale, denotative, konnotative, textnormative, pragmatische usw. Äquivalenz”) olmasıyla mümkündür. İki ayrı anlaşma birliğinde sözlük karşılıkları aynı olan iki kelimenin, belirtilen yönlerden tamamen örtüşmesine “normal” şartlarda sıkça rastlanmaz. Bu hu-sus, iki yabancı dili birbirine çevirirken de başlıca zorluğu teşkil etmektedir. İki dilin dayandığı kültürlerin farklı olması durumunda ise örtüşme, hemen hemen imkânsız hâle gelmektedir. Onun için iki dilin birbirine “gerçekten” çevrile-meyeceği fikri birçok araştırıcı tarafından benimsenmiştir6.
“Kabul edilebilir eş değerlik” ise, kaynak anlaşma birliğinde bir kelimenin hedef anlaşma birliğinde bir kelimeye düz anlamı; metin bağlamında kullanılı-şı, yarattığı etki vb. yönlerden benzer olma durumudur. Elbette, hedef anlaşma birliğinde seçilen kabul edilebilir eş değer kelime, çağrışım vb. yönlerden ne kadar kaynak anlaşma birliğindekine benzer olursa o kadar başarılı bir tercüme veya aktarma söz konusudur.
Türk Lehçeleri Arasında Kelime Eş Değerliliği
Türk lehçelerinin kendilerine mahsus kelime hazineleri, belli bir oranda temel lehçe düzeyinde; bundan daha az bir oranda da “Genel Türkçe” düzeyinde bir-biriyle örtüşür. Türk lehçeleri arasındaki eş değer kelimeler, üç bölüme ayrıla-bilir:
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede bir kelime eş değer olabilir: 1 ≡ 1
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanıyla hedef lehçedeki bir kelimenin kavram alanı, tamamen veya kabul edilebilir bir şekilde örtüşebilir; bu durum-da, “bire bir” eş değerlik söz konusudur. Bu tür kelimeler kendi aralarında aşa-ğıdaki şekilde gruplanabilir:
a. Türk lehçeleri arasında eş değer olan kelimelerin pek azı; ses, anlam vb. yönlerden her bir Türk lehçesinde “aynı”dır7. Meselâ; Ttü. at = Az. at = Başk. at = Kaz. at = Kırg. at = Özb. at = Tat. at = Türkm. at = Uyg. at (LS: 32-33). Bu kelime görüleceği üzere, birçok Türk lehçesinde ses bakımından aynıdır; buna rağmen kavram, çağrışım, kullanım sıklığı vb. yönlerden tam değil, an-cak kabul edilebilir bir örtüşme söz konusudur. Çünkü, bir Türkiyelinin at ’tan anladığı ile, bu hayvanın etini yiyen, sütünü içen bir Kazak veya Kırgızın anla-dığı aynı değildir. Bir Kazak için bu kavramın çağrışımı kazı8, en lezzetli ye-mek iken, bir Türkiyeli için herhâlde9 tiksindirici bir şeydir. Yine, “atı alan Üsküdar’ı geçti” gibi bir metin üretimi, sadece Ttü. için söz konusudur. Kav-ram alanı yönünden örtüşen Ttü. bir “1” = Az. bir = Başk. bir = Kaz. bir = Kırg. bir = Özb. bir = Tat. bir = Türkm. bir = Uyg. bir (LS: 70-71) kelimesinin kullanım yönünden farkları vardır; meselâ Kırg.ndeki bir miñ toğuz cüz “1900” şeklinde kullanımı Ttü.nde yoktur.
b. Eş değer kelimelerin pek çoğu ise, aynı kaynaktan geldikleri hâlde zaman içinde belli ses değişikliklerine uğramışlardır. Anlam yönünden ise, kelimelere göre benzerliğin derecesi değişmektedir. Benzerlik oranı, bilhassa, sayılar gibi “sınırl ı ” anlamı olanlar arasında yüksektir. Bir başka deyişle, kavram alanları tam örtüşmeye çok yakındır. Örnek: Ttü. beş = Az. beş = Başk. biş = Kaz. bes = Kırg. beş = Özb. beş = Tat. biş = Türkm. beeş = Uyg. bäş (LS: 62-63).
Aşağıdaki örneklerde ise, anlam yönünden benzerliğin derecesi kelimeden kelimeye ve lehçeden lehçeye değişmektedir: Ttü. yıldız = Az. ulduz = Kaz. juldız = Kırg. cıldız = Özb. yulduz = Tat. yoldız = Türkm. yıldız (LS: 988-989) kelimesinin, düz anlamı birçok Türk lehçesinde ortak olmasına rağmen, yan anlamları veya çağrışımları ortak olmayabilir: Ttü.nde yıldız kelimesinin, İngi-lizce star kelimesinden aktarılan “sinema ve müzikhol sanatçısı” anlamı10; televole programı gibi çağrışımları diğer lehçelerde bulunmayabilir.
Tek başlarına bire bir eş değer olan kelimelerin, bir araya gelmeleri durumunda eş değerlik kalmayabilir: Meselâ; Ttü. yol = Az. yol = Başk. yul = Kaz. jol = Kırg. col = Özb. yol = Tat. yul = Türkm. yool = Uyg. yol (LS: 992-993); Ttü. baş = Az. baş = Başk. baş = Kaz. bas = Kırg. baş = Özb. båş = Tat. baş = Türkm. baş = Uyg. baş; Ttü. başla- = Az. başla- = Başk. başla- = Kaz. basta-= Kırg. başta- = Özb. båşlä- = Tat. başla- = Türkm. başla- = Uyg. başli- (LS: 52-53; 54-55) kelimeleri birçok lehçede ortaktır. Ancak, Kırg.ndeki col başta-“kılavuzluk etmek” (Taymas 1994 a: 96) veya Kaz.ndeki jol bastavşı “kıla-vuz” şekli Ttü.nde kullanılmamaktadır (LS: 474). Ttü. ağaç = Az. ağac =
Başk. ağas ≡ Kaz. ağaş ≡ Kırg. cığaç ≡ Tat. ağaç ≡ Türkm. ağaç ≡ Uyg. yağaç (LS: 8-9); Ttü. usta ≡ Az. usta ≡ Başk. osta ≡ Kaz. usta ≡ Kırg. usta ≡ Özb. ustä ≡ Tat. osta ≡ Türkm. ussa ≡ Uyg. usta (LS: 918-919) kelimeleri ortak olmasına rağmen, Kırg. cığaç usta ve Türkm. ağaç ussası kelimeleri Ttü.nde “dülger” veya “marangoz” kelimelerine eş değerdir (LS: 194-195; 560-561).
c. Ses ve yapı bakımından birbiriyle ilgisi olmayan, ayrı kaynaklardan gelen kelimeler de eş değer olabilir: Meselâ; Ttü. baş örtüsü kelimesine, Kaz. oramal ≡ Kırg. oromol ≡ cooluk (LS: 54) eş değerdir; ancak bir Türkiyelinin “üniversi-te”yle bağlantılı çağrışımları bir Kazak veya Kırgız Türkü için söz konusu değildir. Yine, Ttü. sincap kelimesinin, Kaz. tiyin ≡ Kırg. tıyın eş değeridir (LS: 782). Bu kelime aynı zamanda, “kuruş” karşılığında para birimini ifade eder (Oraltay 1984: 271; Taymas 1994 b: 735); dolayısıyla “sincap”tan farklı çağrışımları vardır. Ttü. bardak ≡ Kaz. stakan kelimeleri, kabul edilebilir eş değerdir (LS: 50); ancak bir Türkiyelinin “(küçük) çay bardağı” tasavvuru, bir Kazak Türkünde yoktur; bk. diğer örnekler: Ttü. sinek ≡ Kaz. şıbın (LS: 782); Ttü. yemek ≡ Kırg. tamak ≡ Özb. åvkat ≡ Türkm. nahar (LS: 988-982).
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede birden fazla kelime eş değer olabilir: 1 ≡ 1
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanını, hedef lehçede bir değil, ancak birden fazla kelimenin kavram alanı, tamamen veya kabul edilebilir bir şekilde örtebilir; bu durumda, “bire çok” eş değerlik söz konusudur. Bu tür kelimeler kendi aralarında aşağıdaki şekilde gruplanabilir:
a. Kaynak lehçedeki bir kelimenin, ses ve yapı bakımından aynı olan veya lehçeler arasındaki düzenli ses denklikleriyle aynı kaynaktan geldiği bilinen şekli, hedef lehçede bulunabilir. Ancak bu iki kelimenin kavram alanları birbi-riyle az bir oranda örtüşebilir. Burada, yukarıda belirtilen kabul edilebilir bir örtüşme de söz konusu değildir. Bire bir eş değer gibi gözükmelerine rağmen kavram alanları bakımından az bir oranda örtüşen kelimeler “yarım yalancı eş değer kelimeler”dir11. Dolayısıyla, bu tür kelimelerde, kaynak lehçedeki keli-menin örtülmeyen kavram alanı için, hedef lehçede en azından başka bir keli-me daha kullanılmak durumundadır. Mesela; Kaz. kol ≡ Kırg. kol ≡ Özb. kol kelimesinin kavram alanını, Ttü.nde kol + el12 kelimelerinin kavram alanları birlikte örtmektedir (LS: 208-209; 492-493). Ttü.nde bin- fiilinin kavram alanı ise, Kırg.nde hayvan için min- + vasıta için otur- fiilleri tarafından örtülmekte-dir (LS: 70-71)13. Ttü.nde evlen- fiilinin kavram alanı ise, erkek için Kırg. üylön- = Özb. üylän- = Tat. öylän- = Türkm. öylen-; kadın için Kırg. erge tiy- = Özb. turmuşgä çık- = Tat. kiyävgä çık- = Türkm. durmuşa çık- fiilleri tarafın-dan örtülmektedir (LS: 228-229). Kırg.nde cün kelimesinin kavram alanı, Ttü.nde yün14 + yapağı15 tarafından örtülmektedir (LS: 1000; 964); burada, bire iki eş değerliği söz konusudur.
Ttü.nde kardeş, “aynı ana babadan doğmuş, veya ana babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı”dır (TS: 1214). Bu kelimenin, lehçeler ara-sındaki düzenli ses denklikleriyle aynı kaynaktan geldiği bilinen şekli, Kaz.nde karındas ve Kırg.nde karındaş olarak kullanılmaktadır. Ancak bu kelime, Ttündeki kelimenin kavram alanının ancak bir kısmını örtebilmektedir. Çün-kü, Kırg.nde karındaş “küçük kız kardeş” (Taymas 1994 b: 409) demektir; yani yarım yalancı eş değerdir. Kırg.nde bundan başka en azından üç kelime daha kullanılmak durumundadır; ece “büyük kız kardeş” (Taymas 1994 a: 321); ini “küçük erkek kardeş” ve ağa “büyük erkek kardeş” (Taymas 1994 a: 369; 9)16. Burada bire dört eş değerliği söz konusudur.
b. Ses ve yapı bakımından birbiriyle ilgisi olmayan, ayrı kaynaklardan gelen kelimeler arasında da bire çok eş değerlik olabilir: Meselâ; Ttü.nde gebe keli-mesiyle “karnında yavru bulunan kadın veya hayvan” kastedilmektedir; bk. TS: 822. Ancak bunun kavram alanı, Kaz.nde insan için jükti = eki kabat = ayağı avır + hayvan için buvaz kelimeleri olmak üzere en az iki kelime tarafın-dan örtülmektedir (LS: 258). Ttü.nde olgun17 kelimesi, hem insan hem de meyveler için kullanılmaktadır; bk. TS: 1679. Buna, Kırg.nde ise insan için cetilgen + meyve için bışkan kelimeleri karşılık gelmektedir (LS: 660). Ttü.nde göbek kelimesine karşılık Kırg.nde “karnın ortasında bulunan çukurluk” anla-mında kindik; “yağ bağlamış şişman kar ı n” anlamında çoñ kursak kullanılmak-tadır (TS: 862; LS: 276); burada bire iki eş değerliği söz konusudur.
Ttünde dön- fiilinin kavram alanı, Kırg.nde “bir şeyin etrafında dönmek” için aylan- + “geri dönmek” için kayt- + “bir yere dönmek” için burıl- (LS: 188) olmak üzere en az üç kelime tarafından örtülmektedir; burada bire üç eş değer-liği söz konusudur.
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede hiç bir kelime eş değer ol-mayabilir: 1 = 0
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanını, hedef lehçede hiç bir kelime-nin kavram alanı kabul edilebilir bir şekilde örtmeyebilir. Bu durumda “bire hiç” eş değerlik söz konusudur. Bunlar genellikle, kaynak lehçeyi konuşan topluluğun, kendine has kültürünü yansıtan kelimelerdir. Kaynak lehçedeki bir kelimenin hedef lehçede kabul edilebilir eş değerinin olmadığı durumlarda aktarma yapıl ırken; ya kelime aynen alınarak dipnot vb. şekilde açıklanabilir; ya da anlamına göre aktarılabilir18.
Kaz.nde dombıra19, kelimesinin Ttü.nde eş değeri yoktur; Ttü.nde kullanılan bağlama20 kelimesinin de Kaz.nde eş değeri yoktur. Türkiyelilerin yakından tanıdığı karnı yarık, Kırg.nde ancak baklacan tamağı “patl ıcan yemeği” olarak tarif edilebilmektedir (LS: 444). Deniz kültürü zayıf olan bir Özbek Türkü için, Ttü. korsan, ancak karåkçi “haydut”; mayo21 ise, çomiliş üçün kiyilädigän kiyim “yıkanmak için giyilen elbise” olabilmektedir (LS: 500; 324; 566).
Sonuç
Sonuç olarak şöyle denebilir: Her bir Türk lehçesinin, kendisine mahsus kelime hazine-si vardır; birinden diğerine başar ılı bir aktarma yapmak, kaynak lehçedeki bir keli-menin hedef lehçedeki eş değerinin bilinmesiyle mümkündür. Kelime eş değerliği yönünden şu üç durum söz konusudur:
a. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede bir kelime eş değer olabilir.
b. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede birden fazla kelime eş değer olabilir.
c. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede hiç bir kelime eş değer olmayabilir.
Başarılı bir aktarma için bilhassa, bir kelimeye birden fazla kelimenin eş değer olduğu duruma özen göstermek gerekir; zira böyle kelimeleri aktarırken hata yapma ihtimali yükselmektedir.
Prof. Dr. Mustafa UĞURLU
Muğla Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi / MUĞLA Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor
Linki Görebilmek Için Üye Ol veya Giriş Yap
bilig ♦ Bahar / 2004 ♦ sayı 29: 29-40 © Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı
Kaynaklar
2AKSAN, D. (1978 ), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi -Ana Çizgileriyle-, (=Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları 217), Ankara.
AKSAN, D. (1982), Her Yönüyle Dil -Ana Çizgileriyle Dilbilim- III, (= Türk Dil Kuru-mu Yayınları 439), Ankara.
ARAT, R. R.- A. Temir (1976), “Türk Şivelerinin Tasnifi”, Türk Dünyası El Kitabı, (= Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları 45), Ankara, s. 305-327.
BUßMANN, H. (1983), Lexicon der Sprachwissenschaft, (=Kröners Taschenausgabe 452), Stuttgart.
ERCILASUN, A. B. (1993 a), “Türk Dünyasının Dil Birliği Mes’elesi”, Türk Dünyası Üzerine Makaleler-İncelemeler, (= Akçağ Yayınları 93), Ankara, s. 65-75.
ERCILASUN, A. B. (1993 b), “Türk Lehçelerinin Anlaşılmasında Dikkat Edilecek Noktalar”, Türk Dünyası Üzerine Makaleler-İncelemeler, (= Akçağ Yayınları 93), Ankara, s. 76-99.
JOHANSON, L. (1993), “Zur Geltung türkischer Schriftsprachen und Schriftsysteme”, Türk Kültürü Araştırmaları 30, s. 165-178.3
KOLLER, W. (1987 ), Einführung in die Übersetzungswissenschaft, (=Quelle und Meyer, Uni-Taschenbücher 189), Heidelberg-Wiesbaden.
LS = ERCILASUN, A. B. ve diğerleri (1991), Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, (= Kültür Bakanlığı Yayınları 1371), Ankara.
ORALTAY, H. ve diğerleri [Çeviren] (1984), Kazak Türkçesi Sözlüğü, (= Türk Düny-ası Araştırmaları Yayınları 8), İstanbul.
RESULOV, A. (1995), “Akraba Diller ve “Yalancı Eş Değerler” Sorunu”, Türk Dili 524 (Ağustos 1995), s. 916-924.
TAYMAS, A. [Çeviren] (19943 a), Kırgız Sözlüğü I, (= Türk Dil Kurumu Yayınları 93), Ankara.3
TAYMAS, A. [Çeviren] (1994 b), Kırgız Sözlüğü II, (= Türk Dil Kurumu Yayınları 121), Ankara.
TEKIN, T. (1991), “A New Classification of the Turkic Languages”, Türk DilleriAraş-tırmaları 1991, s. 5-18.9
TS = PARLATIR, İ. ve diğerleri (1998 ), Türkçe Sözlük, (= Türk Dil Kurumu Yay-ınları 549), Ankara.Ek
LS = ERCİLASUN, Ahmet Bican - Alaeddin Mehmedoğlu ALİYEV - Almas ŞAYHULOV - Erden Zadaulı KAJIBEK - Kadirali KONKOBAY UULU - Berdak YUSUF - Cebbarmehmet GÖKLENOV -Valeriy Uyguroğlu MAHPİR - Ali ÇEÇENOV (1991), Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, (= Kültür Bakanlığı Yayınları 1371), Ankara.
ORALTAY, Hasan - Nuri YÜCE - Saadet PINAR [Çeviren] (1984), Kazak Türkçesi Sözlüğü, (= Türk Dünyası Araştırmaları Yayınları 8), İstanbul.
TS = PARLATIR, İsmail - Nevzat GÖZAYDIN - Hamza Zülfikar - Tezcan AKSU -
9 Seyfullah TÜRKMEN - Yaşar YILMAZ (1998 ), Türkçe Sözlük, (=Türk Dil Kurumu
Yayınları 549), Ankara. 26
Uğurlu, Türkçe Lehçeleri Arasında Kelime Eş Değerliği
Açıklamalar
1. Krş. “Türk dilleri; Türk şiveleri; Tyurskie yazıki; Türksprachen; Turkic lan-guages”.
2. Türk lehçelerinin coğrafî konumlar ını, fonetik ve etnik vb. yönlerini dikkate alarak yapı lan birçok tasnif denemesi vardır; meselâ bk. Arat 1976 ve Tekin 1991.
3. Bir “dil alanı”, yani “lehçe”nin kullan ım alan ı ile kendisini temsil eden yazı dilinin kullanım alanı, birçok durumda örtüşmemektedir. Ayrıca, Sovyetler Birliği zaman ında meydana getirilen yazı dillerinin, adın ı taşıdığı lehçeleri ne ölçüde temsil ettiği tartışmal ı bir konudur; bk. Ercilasun 1993 a ve Jo-hanson 1993.
4. Bu çal ışmada “kelime” (“Wort”) terimi; ses dizgesi, kavram, mahiyet bilgi-si, çağrışımlar ı vb. yönlerini kapsayacak şekilde kullan ılmaktadır. Bu çalış-man ın konusu olmadığı için burada tartışmalara değinilmeyecektir; bk. “Wort” (Buβmann 1983: 585); “kelime” Aksan 1978: 32 vd. Ayrıca, “kav-ram”, “varlık”, “ses dizgesi” ilişkileri ve bunlarla ilgili farklı terimler için bk. Aksan 1978: 17 vd.
5. Bk. Almanca “Bedeutungsfeld, lexikalisches Feld, Sinnbezirk”; İngilizce “lexical / semantic field” (Buβmann 1983: 589).
6. Bu görüşü savunanlardan W. von Humboldt; “Alles Übersetzen scheint mir schlechterdings ein Versuch zur Auflösung einer unmöglichen Aufgabe” demektedir; bk. Koller 1987: 134 vd.
7. Krş. Ercilasun 1993 b: 90 vd.
8. Bk. “kazı: atın kaburga kısmı ve yağlı etinden yapılan sucuk” (Oraltay 1984: 154).
9. Burada, at keserken görevlilerce “yakalanan” Türkiyeli sucuk üreticilerinin, gazete haberlerine konu olması hat ırlanabilir.
10. Bk. TS: 2449.
11. Krş.: “göreceli yalancı eş değerler” (Resulov 1995: 921). Bunlardan başka, Türk lehçeleri arasında “tam yalancı eş değer kelimeler” de vardır. Bunlar, ses ve yapı bakımından ayn ı veya lehçeler arasındaki düzenli ses denklikle-riyle ayn ı kaynaktan geldiği bilinen, ancak kavram alanları bakımından hiç örtüşmeyen kelimelerdir. Ayrıca, ayn ı kaynaktan gelmeyen sesteş (“Homo-nym”) kelimeler de buraya dahil edilebilir. Bu tür kelimelerde bir “eş değer-lik”ten söz edilemez. Meselâ, Ttü. koş- x Uyg. koş- “eklemek” = Kaz. kos-(LS: 206; 207); Ttü. düşün- x Türkm. düşün- “anlamak” = Kırg. tüşün- = Kaz. tüsin- (LS: 22; 23).
12. “el: “kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü” (TS: 687),
13. Krş. Ttü. otur- = Kırg. otur- (LS: 666; 667),
14. “yün: “güzün kırkılan koyun tüyü (TS: 2480),
15. “yapağı: “ilkbaharda kırkılan koyun tüyü (TS: 2387),
16. Bu kelimelerin tuuğan, bir tuuğan vb. varyantları bulunması bu durumu değiştirmez; bk. LS: 440; (Taymas 1994 b: 765).
17. Krş. Ttü. ol- = Kırg. bol- (LS: 660).
18. Bk.: “çeviri öğeler”; “II. Cihan Savaşı sırasında Sir W. Churchill’in doğu bloku ülkeleri için kullandığı Demirperde (İng. iron curtain) deyimi hemen birçok dile çevrilmiş ve yerleşmiştir” (Aksan 1982: 35 vd.).
19. “dombıra: Kazak Türklerinin millî müzik aleti” (Oraltay 1984: 68).
20. “bağlama: 3. Üç çift telli olan ve mızrapla çalınan bir saz “ (TS: 196).
“Kelime eş değerliği” terimiyle, iki ayrı lehçede bulunan kelimele-rin birbirlerine “kavram alanı” bakımından denk olma durumu ifa-de edilmektedir. Türk lehçelerinin kelime hazinelerinin tam örtüş-memesi, kelime eş değerliği konusunun önemini arttırmaktadır. Çünkü Türk lehçeleri arasında yapılacak aktarmaların başarılı ola-bilmesi, “kaynak lehçe”deki bir kelimenin “hedef lehçe”deki eş değerinin bilinmesi ve kullanılmasına bağlıdır. Kelime eş değerliği yönünden; “bire bir”, “bire çok” ve “bire hiç” durumu söz konu-sudur. Başarılı bir aktarma için bilhassa, bir kelimeye birden fazla kelimenin eş değer olduğu duruma özen göstermek gerekir; zira böyle kelimeleri aktarırken hata yapma ihtimali yükselmektedir.
Anahtar Kelimeler: Türk lehçeleri, aktarma, kelime eş değerliği
Giriş
Türk lehçeleri1 ve Kelime Hazineleri
Bugün Türk Dünyasında (“Turcia”) tahminlere göre yaklaşık yüz elli milyon insan yaşamaktadır. Bunların konuşma şekilleri, kendi içinde bir anlaşma birli-ği teşkil eden ve diğerinden çeşitli yönlerden ayrılan “dil alanları”nı, bir başka deyişle “lehçeleri” oluşturmaktadır. Asıl Türk kütlesinin yaşadığı sahalarda, dil alanlarının sınırları birbirinin içine girmiş vaziyettedir. Kaynak bakımından bu dil alanları; Uygurca, Bulgarca, Kıpçakça, Oğuzca gibi “temel lehçe”lere; bun-lar da kendi aralarında birbirlerine farklı uzaklıktaki “ikincil lehçe”lere bölün-mektedir2.
Bu dil alanlarının bir kısmı, normlaştırılarak “yazı dili” hâline getirilmiştir3; bir kısmı ise sadece konuşmada kullanılmaktadır. Yazı dili olanların bazıları, ken-di topluluğunun “ikinci dili” durumuna düşerken bazıları işlenmiş, zengin bir edebî yazı dili hâline gelmiştir.
Türk lehçelerinin kendilerine mahsus kelime hazineleri vardır. Ancak bu keli-melerin önemli bir bölümü, temel lehçe düzeyinde; bundan daha az bir bölümü de “Genel Türkçe” düzeyinde birbiriyle örtüşür. Meselâ, Oğuzcaya dayanan Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinin; Kıpçakçaya dayanan Kazak ve Karakalpak Türkçelerinin kendi aralarındaki örtüşme oranları yüksek olmasına rağmen, bu dördünün örtüşen veya ortak olan kelimeleri söz konusu olduğun-da bu oran düşmektedir. Bütün Türk lehçelerindeki örtüşen kelimelerin oranı ise daha da düşüktür.
Türk lehçelerinin kelime hazinelerinin örtüşmesinde, kaynak bakımından aynı gruba girmenin yanı sıra, tarih boyunca toplulukların kendi aralarında kurduk-ları iktisadî, kültürel münasebetlerin ve dinî, siyasî yönlerden maruz kaldıkları yabancı etkilerin de önemli rolü vardır. Meselâ, kaynak bakımından aynı temel lehçeye dayanmayan Türkiye ve Özbek Türkçelerinin örtüşme oranını, tarihî ve sosyal sebeplerle kelime hazinelerinde bulunan Arapça ve Farsça unsurlar yükseltmiştir. Yine, bir kültür muhiti olan Kazan ile İstanbul arasında Sovyet-ler Birliği öncesi dönemlerde gerçekleşen yoğun ilişkiler, Kazan-Tatar Türk-çesine bir çok “Osmanlı unsurunu”nun girmesini sağlamış; bu durum, iki leh-çenin birbirine benzeme oranını arttırmıştır. Ayrıca, Rus Çarlığı’nın ve Sov-yetler Birliği’nin siyasî hâkimiyeti altında yaşamış Türk topluluklarının lehçe-lerinde bulunan Rusça unsurlar, bir miktar benzerlik sağlamaktadır.
Kelime Eş Değerliği
Bu çalışmada, “kelime eş değerliği” (“lexikalische Äquivalenz”) terimiyle, kaynak anlaşma birliğindeki bir “kelime”nin4 “kavram alanı”yla (“Wortfeld”)5 hedef anlaşma birliğindeki bir kelimenin kavram alanının birbirlerine “eş de-ğer” veya “denk” olma durumu; bir başka deyişle birbiriyle “örtüşmesi” ifade edilmektedir. Bu terim ile “tam eş değerlik”in yanı sıra, “kabul edilebilir eş değerlik” de kastedilmektedir.
“Tam eş değerlik”; kaynak anlaşma birliğinde bir kelimenin bütünüyle, yani ses, düz anlam, çağrışım, metin türüne uygunluk, kullanım şekli vb. yönlerden, “hedef anlaşma birliği”nde bir eş değerinin (“formale, denotative, konnotative, textnormative, pragmatische usw. Äquivalenz”) olmasıyla mümkündür. İki ayrı anlaşma birliğinde sözlük karşılıkları aynı olan iki kelimenin, belirtilen yönlerden tamamen örtüşmesine “normal” şartlarda sıkça rastlanmaz. Bu hu-sus, iki yabancı dili birbirine çevirirken de başlıca zorluğu teşkil etmektedir. İki dilin dayandığı kültürlerin farklı olması durumunda ise örtüşme, hemen hemen imkânsız hâle gelmektedir. Onun için iki dilin birbirine “gerçekten” çevrile-meyeceği fikri birçok araştırıcı tarafından benimsenmiştir6.
“Kabul edilebilir eş değerlik” ise, kaynak anlaşma birliğinde bir kelimenin hedef anlaşma birliğinde bir kelimeye düz anlamı; metin bağlamında kullanılı-şı, yarattığı etki vb. yönlerden benzer olma durumudur. Elbette, hedef anlaşma birliğinde seçilen kabul edilebilir eş değer kelime, çağrışım vb. yönlerden ne kadar kaynak anlaşma birliğindekine benzer olursa o kadar başarılı bir tercüme veya aktarma söz konusudur.
Türk Lehçeleri Arasında Kelime Eş Değerliliği
Türk lehçelerinin kendilerine mahsus kelime hazineleri, belli bir oranda temel lehçe düzeyinde; bundan daha az bir oranda da “Genel Türkçe” düzeyinde bir-biriyle örtüşür. Türk lehçeleri arasındaki eş değer kelimeler, üç bölüme ayrıla-bilir:
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede bir kelime eş değer olabilir: 1 ≡ 1
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanıyla hedef lehçedeki bir kelimenin kavram alanı, tamamen veya kabul edilebilir bir şekilde örtüşebilir; bu durum-da, “bire bir” eş değerlik söz konusudur. Bu tür kelimeler kendi aralarında aşa-ğıdaki şekilde gruplanabilir:
a. Türk lehçeleri arasında eş değer olan kelimelerin pek azı; ses, anlam vb. yönlerden her bir Türk lehçesinde “aynı”dır7. Meselâ; Ttü. at = Az. at = Başk. at = Kaz. at = Kırg. at = Özb. at = Tat. at = Türkm. at = Uyg. at (LS: 32-33). Bu kelime görüleceği üzere, birçok Türk lehçesinde ses bakımından aynıdır; buna rağmen kavram, çağrışım, kullanım sıklığı vb. yönlerden tam değil, an-cak kabul edilebilir bir örtüşme söz konusudur. Çünkü, bir Türkiyelinin at ’tan anladığı ile, bu hayvanın etini yiyen, sütünü içen bir Kazak veya Kırgızın anla-dığı aynı değildir. Bir Kazak için bu kavramın çağrışımı kazı8, en lezzetli ye-mek iken, bir Türkiyeli için herhâlde9 tiksindirici bir şeydir. Yine, “atı alan Üsküdar’ı geçti” gibi bir metin üretimi, sadece Ttü. için söz konusudur. Kav-ram alanı yönünden örtüşen Ttü. bir “1” = Az. bir = Başk. bir = Kaz. bir = Kırg. bir = Özb. bir = Tat. bir = Türkm. bir = Uyg. bir (LS: 70-71) kelimesinin kullanım yönünden farkları vardır; meselâ Kırg.ndeki bir miñ toğuz cüz “1900” şeklinde kullanımı Ttü.nde yoktur.
b. Eş değer kelimelerin pek çoğu ise, aynı kaynaktan geldikleri hâlde zaman içinde belli ses değişikliklerine uğramışlardır. Anlam yönünden ise, kelimelere göre benzerliğin derecesi değişmektedir. Benzerlik oranı, bilhassa, sayılar gibi “sınırl ı ” anlamı olanlar arasında yüksektir. Bir başka deyişle, kavram alanları tam örtüşmeye çok yakındır. Örnek: Ttü. beş = Az. beş = Başk. biş = Kaz. bes = Kırg. beş = Özb. beş = Tat. biş = Türkm. beeş = Uyg. bäş (LS: 62-63).
Aşağıdaki örneklerde ise, anlam yönünden benzerliğin derecesi kelimeden kelimeye ve lehçeden lehçeye değişmektedir: Ttü. yıldız = Az. ulduz = Kaz. juldız = Kırg. cıldız = Özb. yulduz = Tat. yoldız = Türkm. yıldız (LS: 988-989) kelimesinin, düz anlamı birçok Türk lehçesinde ortak olmasına rağmen, yan anlamları veya çağrışımları ortak olmayabilir: Ttü.nde yıldız kelimesinin, İngi-lizce star kelimesinden aktarılan “sinema ve müzikhol sanatçısı” anlamı10; televole programı gibi çağrışımları diğer lehçelerde bulunmayabilir.
Tek başlarına bire bir eş değer olan kelimelerin, bir araya gelmeleri durumunda eş değerlik kalmayabilir: Meselâ; Ttü. yol = Az. yol = Başk. yul = Kaz. jol = Kırg. col = Özb. yol = Tat. yul = Türkm. yool = Uyg. yol (LS: 992-993); Ttü. baş = Az. baş = Başk. baş = Kaz. bas = Kırg. baş = Özb. båş = Tat. baş = Türkm. baş = Uyg. baş; Ttü. başla- = Az. başla- = Başk. başla- = Kaz. basta-= Kırg. başta- = Özb. båşlä- = Tat. başla- = Türkm. başla- = Uyg. başli- (LS: 52-53; 54-55) kelimeleri birçok lehçede ortaktır. Ancak, Kırg.ndeki col başta-“kılavuzluk etmek” (Taymas 1994 a: 96) veya Kaz.ndeki jol bastavşı “kıla-vuz” şekli Ttü.nde kullanılmamaktadır (LS: 474). Ttü. ağaç = Az. ağac =
Başk. ağas ≡ Kaz. ağaş ≡ Kırg. cığaç ≡ Tat. ağaç ≡ Türkm. ağaç ≡ Uyg. yağaç (LS: 8-9); Ttü. usta ≡ Az. usta ≡ Başk. osta ≡ Kaz. usta ≡ Kırg. usta ≡ Özb. ustä ≡ Tat. osta ≡ Türkm. ussa ≡ Uyg. usta (LS: 918-919) kelimeleri ortak olmasına rağmen, Kırg. cığaç usta ve Türkm. ağaç ussası kelimeleri Ttü.nde “dülger” veya “marangoz” kelimelerine eş değerdir (LS: 194-195; 560-561).
c. Ses ve yapı bakımından birbiriyle ilgisi olmayan, ayrı kaynaklardan gelen kelimeler de eş değer olabilir: Meselâ; Ttü. baş örtüsü kelimesine, Kaz. oramal ≡ Kırg. oromol ≡ cooluk (LS: 54) eş değerdir; ancak bir Türkiyelinin “üniversi-te”yle bağlantılı çağrışımları bir Kazak veya Kırgız Türkü için söz konusu değildir. Yine, Ttü. sincap kelimesinin, Kaz. tiyin ≡ Kırg. tıyın eş değeridir (LS: 782). Bu kelime aynı zamanda, “kuruş” karşılığında para birimini ifade eder (Oraltay 1984: 271; Taymas 1994 b: 735); dolayısıyla “sincap”tan farklı çağrışımları vardır. Ttü. bardak ≡ Kaz. stakan kelimeleri, kabul edilebilir eş değerdir (LS: 50); ancak bir Türkiyelinin “(küçük) çay bardağı” tasavvuru, bir Kazak Türkünde yoktur; bk. diğer örnekler: Ttü. sinek ≡ Kaz. şıbın (LS: 782); Ttü. yemek ≡ Kırg. tamak ≡ Özb. åvkat ≡ Türkm. nahar (LS: 988-982).
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede birden fazla kelime eş değer olabilir: 1 ≡ 1
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanını, hedef lehçede bir değil, ancak birden fazla kelimenin kavram alanı, tamamen veya kabul edilebilir bir şekilde örtebilir; bu durumda, “bire çok” eş değerlik söz konusudur. Bu tür kelimeler kendi aralarında aşağıdaki şekilde gruplanabilir:
a. Kaynak lehçedeki bir kelimenin, ses ve yapı bakımından aynı olan veya lehçeler arasındaki düzenli ses denklikleriyle aynı kaynaktan geldiği bilinen şekli, hedef lehçede bulunabilir. Ancak bu iki kelimenin kavram alanları birbi-riyle az bir oranda örtüşebilir. Burada, yukarıda belirtilen kabul edilebilir bir örtüşme de söz konusu değildir. Bire bir eş değer gibi gözükmelerine rağmen kavram alanları bakımından az bir oranda örtüşen kelimeler “yarım yalancı eş değer kelimeler”dir11. Dolayısıyla, bu tür kelimelerde, kaynak lehçedeki keli-menin örtülmeyen kavram alanı için, hedef lehçede en azından başka bir keli-me daha kullanılmak durumundadır. Mesela; Kaz. kol ≡ Kırg. kol ≡ Özb. kol kelimesinin kavram alanını, Ttü.nde kol + el12 kelimelerinin kavram alanları birlikte örtmektedir (LS: 208-209; 492-493). Ttü.nde bin- fiilinin kavram alanı ise, Kırg.nde hayvan için min- + vasıta için otur- fiilleri tarafından örtülmekte-dir (LS: 70-71)13. Ttü.nde evlen- fiilinin kavram alanı ise, erkek için Kırg. üylön- = Özb. üylän- = Tat. öylän- = Türkm. öylen-; kadın için Kırg. erge tiy- = Özb. turmuşgä çık- = Tat. kiyävgä çık- = Türkm. durmuşa çık- fiilleri tarafın-dan örtülmektedir (LS: 228-229). Kırg.nde cün kelimesinin kavram alanı, Ttü.nde yün14 + yapağı15 tarafından örtülmektedir (LS: 1000; 964); burada, bire iki eş değerliği söz konusudur.
Ttü.nde kardeş, “aynı ana babadan doğmuş, veya ana babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı”dır (TS: 1214). Bu kelimenin, lehçeler ara-sındaki düzenli ses denklikleriyle aynı kaynaktan geldiği bilinen şekli, Kaz.nde karındas ve Kırg.nde karındaş olarak kullanılmaktadır. Ancak bu kelime, Ttündeki kelimenin kavram alanının ancak bir kısmını örtebilmektedir. Çün-kü, Kırg.nde karındaş “küçük kız kardeş” (Taymas 1994 b: 409) demektir; yani yarım yalancı eş değerdir. Kırg.nde bundan başka en azından üç kelime daha kullanılmak durumundadır; ece “büyük kız kardeş” (Taymas 1994 a: 321); ini “küçük erkek kardeş” ve ağa “büyük erkek kardeş” (Taymas 1994 a: 369; 9)16. Burada bire dört eş değerliği söz konusudur.
b. Ses ve yapı bakımından birbiriyle ilgisi olmayan, ayrı kaynaklardan gelen kelimeler arasında da bire çok eş değerlik olabilir: Meselâ; Ttü.nde gebe keli-mesiyle “karnında yavru bulunan kadın veya hayvan” kastedilmektedir; bk. TS: 822. Ancak bunun kavram alanı, Kaz.nde insan için jükti = eki kabat = ayağı avır + hayvan için buvaz kelimeleri olmak üzere en az iki kelime tarafın-dan örtülmektedir (LS: 258). Ttü.nde olgun17 kelimesi, hem insan hem de meyveler için kullanılmaktadır; bk. TS: 1679. Buna, Kırg.nde ise insan için cetilgen + meyve için bışkan kelimeleri karşılık gelmektedir (LS: 660). Ttü.nde göbek kelimesine karşılık Kırg.nde “karnın ortasında bulunan çukurluk” anla-mında kindik; “yağ bağlamış şişman kar ı n” anlamında çoñ kursak kullanılmak-tadır (TS: 862; LS: 276); burada bire iki eş değerliği söz konusudur.
Ttünde dön- fiilinin kavram alanı, Kırg.nde “bir şeyin etrafında dönmek” için aylan- + “geri dönmek” için kayt- + “bir yere dönmek” için burıl- (LS: 188) olmak üzere en az üç kelime tarafından örtülmektedir; burada bire üç eş değer-liği söz konusudur.
Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede hiç bir kelime eş değer ol-mayabilir: 1 = 0
Kaynak lehçedeki bir kelimenin kavram alanını, hedef lehçede hiç bir kelime-nin kavram alanı kabul edilebilir bir şekilde örtmeyebilir. Bu durumda “bire hiç” eş değerlik söz konusudur. Bunlar genellikle, kaynak lehçeyi konuşan topluluğun, kendine has kültürünü yansıtan kelimelerdir. Kaynak lehçedeki bir kelimenin hedef lehçede kabul edilebilir eş değerinin olmadığı durumlarda aktarma yapıl ırken; ya kelime aynen alınarak dipnot vb. şekilde açıklanabilir; ya da anlamına göre aktarılabilir18.
Kaz.nde dombıra19, kelimesinin Ttü.nde eş değeri yoktur; Ttü.nde kullanılan bağlama20 kelimesinin de Kaz.nde eş değeri yoktur. Türkiyelilerin yakından tanıdığı karnı yarık, Kırg.nde ancak baklacan tamağı “patl ıcan yemeği” olarak tarif edilebilmektedir (LS: 444). Deniz kültürü zayıf olan bir Özbek Türkü için, Ttü. korsan, ancak karåkçi “haydut”; mayo21 ise, çomiliş üçün kiyilädigän kiyim “yıkanmak için giyilen elbise” olabilmektedir (LS: 500; 324; 566).
Sonuç
Sonuç olarak şöyle denebilir: Her bir Türk lehçesinin, kendisine mahsus kelime hazine-si vardır; birinden diğerine başar ılı bir aktarma yapmak, kaynak lehçedeki bir keli-menin hedef lehçedeki eş değerinin bilinmesiyle mümkündür. Kelime eş değerliği yönünden şu üç durum söz konusudur:
a. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede bir kelime eş değer olabilir.
b. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede birden fazla kelime eş değer olabilir.
c. Kaynak lehçedeki bir kelimeye, hedef lehçede hiç bir kelime eş değer olmayabilir.
Başarılı bir aktarma için bilhassa, bir kelimeye birden fazla kelimenin eş değer olduğu duruma özen göstermek gerekir; zira böyle kelimeleri aktarırken hata yapma ihtimali yükselmektedir.
Prof. Dr. Mustafa UĞURLU
Muğla Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi / MUĞLA Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor
Linki Görebilmek Için Üye Ol veya Giriş Yap
bilig ♦ Bahar / 2004 ♦ sayı 29: 29-40 © Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı
Kaynaklar
2AKSAN, D. (1978 ), Anlambilimi ve Türk Anlambilimi -Ana Çizgileriyle-, (=Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları 217), Ankara.
AKSAN, D. (1982), Her Yönüyle Dil -Ana Çizgileriyle Dilbilim- III, (= Türk Dil Kuru-mu Yayınları 439), Ankara.
ARAT, R. R.- A. Temir (1976), “Türk Şivelerinin Tasnifi”, Türk Dünyası El Kitabı, (= Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları 45), Ankara, s. 305-327.
BUßMANN, H. (1983), Lexicon der Sprachwissenschaft, (=Kröners Taschenausgabe 452), Stuttgart.
ERCILASUN, A. B. (1993 a), “Türk Dünyasının Dil Birliği Mes’elesi”, Türk Dünyası Üzerine Makaleler-İncelemeler, (= Akçağ Yayınları 93), Ankara, s. 65-75.
ERCILASUN, A. B. (1993 b), “Türk Lehçelerinin Anlaşılmasında Dikkat Edilecek Noktalar”, Türk Dünyası Üzerine Makaleler-İncelemeler, (= Akçağ Yayınları 93), Ankara, s. 76-99.
JOHANSON, L. (1993), “Zur Geltung türkischer Schriftsprachen und Schriftsysteme”, Türk Kültürü Araştırmaları 30, s. 165-178.3
KOLLER, W. (1987 ), Einführung in die Übersetzungswissenschaft, (=Quelle und Meyer, Uni-Taschenbücher 189), Heidelberg-Wiesbaden.
LS = ERCILASUN, A. B. ve diğerleri (1991), Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, (= Kültür Bakanlığı Yayınları 1371), Ankara.
ORALTAY, H. ve diğerleri [Çeviren] (1984), Kazak Türkçesi Sözlüğü, (= Türk Düny-ası Araştırmaları Yayınları 8), İstanbul.
RESULOV, A. (1995), “Akraba Diller ve “Yalancı Eş Değerler” Sorunu”, Türk Dili 524 (Ağustos 1995), s. 916-924.
TAYMAS, A. [Çeviren] (19943 a), Kırgız Sözlüğü I, (= Türk Dil Kurumu Yayınları 93), Ankara.3
TAYMAS, A. [Çeviren] (1994 b), Kırgız Sözlüğü II, (= Türk Dil Kurumu Yayınları 121), Ankara.
TEKIN, T. (1991), “A New Classification of the Turkic Languages”, Türk DilleriAraş-tırmaları 1991, s. 5-18.9
TS = PARLATIR, İ. ve diğerleri (1998 ), Türkçe Sözlük, (= Türk Dil Kurumu Yay-ınları 549), Ankara.Ek
LS = ERCİLASUN, Ahmet Bican - Alaeddin Mehmedoğlu ALİYEV - Almas ŞAYHULOV - Erden Zadaulı KAJIBEK - Kadirali KONKOBAY UULU - Berdak YUSUF - Cebbarmehmet GÖKLENOV -Valeriy Uyguroğlu MAHPİR - Ali ÇEÇENOV (1991), Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, (= Kültür Bakanlığı Yayınları 1371), Ankara.
ORALTAY, Hasan - Nuri YÜCE - Saadet PINAR [Çeviren] (1984), Kazak Türkçesi Sözlüğü, (= Türk Dünyası Araştırmaları Yayınları 8), İstanbul.
TS = PARLATIR, İsmail - Nevzat GÖZAYDIN - Hamza Zülfikar - Tezcan AKSU -
9 Seyfullah TÜRKMEN - Yaşar YILMAZ (1998 ), Türkçe Sözlük, (=Türk Dil Kurumu
Yayınları 549), Ankara. 26
Uğurlu, Türkçe Lehçeleri Arasında Kelime Eş Değerliği
Açıklamalar
1. Krş. “Türk dilleri; Türk şiveleri; Tyurskie yazıki; Türksprachen; Turkic lan-guages”.
2. Türk lehçelerinin coğrafî konumlar ını, fonetik ve etnik vb. yönlerini dikkate alarak yapı lan birçok tasnif denemesi vardır; meselâ bk. Arat 1976 ve Tekin 1991.
3. Bir “dil alanı”, yani “lehçe”nin kullan ım alan ı ile kendisini temsil eden yazı dilinin kullanım alanı, birçok durumda örtüşmemektedir. Ayrıca, Sovyetler Birliği zaman ında meydana getirilen yazı dillerinin, adın ı taşıdığı lehçeleri ne ölçüde temsil ettiği tartışmal ı bir konudur; bk. Ercilasun 1993 a ve Jo-hanson 1993.
4. Bu çal ışmada “kelime” (“Wort”) terimi; ses dizgesi, kavram, mahiyet bilgi-si, çağrışımlar ı vb. yönlerini kapsayacak şekilde kullan ılmaktadır. Bu çalış-man ın konusu olmadığı için burada tartışmalara değinilmeyecektir; bk. “Wort” (Buβmann 1983: 585); “kelime” Aksan 1978: 32 vd. Ayrıca, “kav-ram”, “varlık”, “ses dizgesi” ilişkileri ve bunlarla ilgili farklı terimler için bk. Aksan 1978: 17 vd.
5. Bk. Almanca “Bedeutungsfeld, lexikalisches Feld, Sinnbezirk”; İngilizce “lexical / semantic field” (Buβmann 1983: 589).
6. Bu görüşü savunanlardan W. von Humboldt; “Alles Übersetzen scheint mir schlechterdings ein Versuch zur Auflösung einer unmöglichen Aufgabe” demektedir; bk. Koller 1987: 134 vd.
7. Krş. Ercilasun 1993 b: 90 vd.
8. Bk. “kazı: atın kaburga kısmı ve yağlı etinden yapılan sucuk” (Oraltay 1984: 154).
9. Burada, at keserken görevlilerce “yakalanan” Türkiyeli sucuk üreticilerinin, gazete haberlerine konu olması hat ırlanabilir.
10. Bk. TS: 2449.
11. Krş.: “göreceli yalancı eş değerler” (Resulov 1995: 921). Bunlardan başka, Türk lehçeleri arasında “tam yalancı eş değer kelimeler” de vardır. Bunlar, ses ve yapı bakımından ayn ı veya lehçeler arasındaki düzenli ses denklikle-riyle ayn ı kaynaktan geldiği bilinen, ancak kavram alanları bakımından hiç örtüşmeyen kelimelerdir. Ayrıca, ayn ı kaynaktan gelmeyen sesteş (“Homo-nym”) kelimeler de buraya dahil edilebilir. Bu tür kelimelerde bir “eş değer-lik”ten söz edilemez. Meselâ, Ttü. koş- x Uyg. koş- “eklemek” = Kaz. kos-(LS: 206; 207); Ttü. düşün- x Türkm. düşün- “anlamak” = Kırg. tüşün- = Kaz. tüsin- (LS: 22; 23).
12. “el: “kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü” (TS: 687),
13. Krş. Ttü. otur- = Kırg. otur- (LS: 666; 667),
14. “yün: “güzün kırkılan koyun tüyü (TS: 2480),
15. “yapağı: “ilkbaharda kırkılan koyun tüyü (TS: 2387),
16. Bu kelimelerin tuuğan, bir tuuğan vb. varyantları bulunması bu durumu değiştirmez; bk. LS: 440; (Taymas 1994 b: 765).
17. Krş. Ttü. ol- = Kırg. bol- (LS: 660).
18. Bk.: “çeviri öğeler”; “II. Cihan Savaşı sırasında Sir W. Churchill’in doğu bloku ülkeleri için kullandığı Demirperde (İng. iron curtain) deyimi hemen birçok dile çevrilmiş ve yerleşmiştir” (Aksan 1982: 35 vd.).
19. “dombıra: Kazak Türklerinin millî müzik aleti” (Oraltay 1984: 68).
20. “bağlama: 3. Üç çift telli olan ve mızrapla çalınan bir saz “ (TS: 196).