zeberus1234
Yeni Üye
Rumeli velîlerinin büyüklerinden. İsmi Mehmed'dir. Rumeli'de Rusçuk yakınlarında Yergöğü kasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Annesi sâliha bir hanım olup, asrının Râbia'sı diye bilinirdi. Her ikisinin de birçok kerâmetleri görüldü.
Küçük yaşta ilim tahsîli ile meşgûl olan Üryânî Dede, çeşitli dallarda ilim sâhibi olduktan sonra, aşk-ı ilâhî'nin cezbesine kapılıp kendinden geçti. Dizkapağı ile göbeği arası hâriç, diğer taraflarına bir şey giymez oldu. O şekilde etrafta dolaşmaya başladı. Mısır'a kadar gitti. Birkaç sene Kâhire çevresinde kalıp, sıkıntı ve riyâzetler çekti. Vahşîlerle birlikte nice yıllar geçirdi. Yıllar sonraKâhire'ye girdi. Gülşenî dergâhına vardı. O sırada İbrâhim Gülşenî hazretleri vefât etmiş, oğlu Emîr Ahmed Hayâlî yerine kalmıştı. Emîr Ahmed Hayâlî, Üryânî Dede'yi görünce; "Hüner, insan olmaktır, hayvan gibi ot otlamak değildir." deyip, nasîhatte bulundu. O da orada kalıp, Hayâlî'nin feyz ve himmetinden istifâde etti. Zâhir ve bâtın ilimlerinde kemâle geldi. Ahlâkı güzelleşti. İbâdet ve hâlleri düzeldi. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını,Resûl-i ekremin yolunu yaymak vazifesi ile memleketine geri gönderildi.Yergöğü'nde ikâmet edip, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin mesnevî tarzında yazdığı Mânevî adlı eserini okuyup açıkladı. İnsanlara nasîhatlerde bulundu. 1590 (H.999) senesinde Yergöğü'nde vefât edip annesinin yanına defnedildi. "Yergöğü'nün kutbu vefât eyledi." şeklinde vefâtına târih düşürüldü. Her ikisinin kabri de ziyâretgâh olup, onları vesîle ederek yapılan duâların kabul olduğu çok kere görülmüştür.
Üryânî Dede, Yergöğü'nde birçok talebe yetiştirip, güzel nasîhatleri, tatlı dil ve güler yüzü, güzel ahlâkı, faydalı ilmi ile insanlara doğru yolu gösterdi. Kendisinde görülen hal ve kerâmetler, Allahü teâlânın izniyle birçok kimsenin sâlih müslüman olmakla şereflenmesine sebeb oldu.
Talebelerinden olan, Şah-ü-Gedâ adlı eserin müellifi Taşlıcalı Yahyâ Bey, Gülşen-i Envâr adlı manzûm eserinde, hocası Üryânî Dede için ayırdığı bölümde;
"Sâlik-i meczûbların yoldaşı,
Başı kabak yalın ayaklar başı.
Zâhiri virâne ve uzletinde,
Bâtını ma'mûr Mehmed Dede."
kıtası ile söze başlayıp, şöyle anlatır: "Mehmed Dede, bizim vilâyetimizi şereflendirmişti. Yolda giderken karşılaştık. Elini göğsüme koydu. Beş parmağını kalbimin üstüne âdetâ resmetti. Bir gece önce rüyâmda beş Arabca beyit söylemiştim. Fakat hatırlayamıyordum. Mehmed Dede'nin elini göğsüme koymasıyla birlikte beyitleri hatırladım. Ondan aldığım bu feyz ve bereketle, daha birçok şiirler yazdım.
1) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.365
2) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c.14, s.193
Küçük yaşta ilim tahsîli ile meşgûl olan Üryânî Dede, çeşitli dallarda ilim sâhibi olduktan sonra, aşk-ı ilâhî'nin cezbesine kapılıp kendinden geçti. Dizkapağı ile göbeği arası hâriç, diğer taraflarına bir şey giymez oldu. O şekilde etrafta dolaşmaya başladı. Mısır'a kadar gitti. Birkaç sene Kâhire çevresinde kalıp, sıkıntı ve riyâzetler çekti. Vahşîlerle birlikte nice yıllar geçirdi. Yıllar sonraKâhire'ye girdi. Gülşenî dergâhına vardı. O sırada İbrâhim Gülşenî hazretleri vefât etmiş, oğlu Emîr Ahmed Hayâlî yerine kalmıştı. Emîr Ahmed Hayâlî, Üryânî Dede'yi görünce; "Hüner, insan olmaktır, hayvan gibi ot otlamak değildir." deyip, nasîhatte bulundu. O da orada kalıp, Hayâlî'nin feyz ve himmetinden istifâde etti. Zâhir ve bâtın ilimlerinde kemâle geldi. Ahlâkı güzelleşti. İbâdet ve hâlleri düzeldi. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını,Resûl-i ekremin yolunu yaymak vazifesi ile memleketine geri gönderildi.Yergöğü'nde ikâmet edip, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin mesnevî tarzında yazdığı Mânevî adlı eserini okuyup açıkladı. İnsanlara nasîhatlerde bulundu. 1590 (H.999) senesinde Yergöğü'nde vefât edip annesinin yanına defnedildi. "Yergöğü'nün kutbu vefât eyledi." şeklinde vefâtına târih düşürüldü. Her ikisinin kabri de ziyâretgâh olup, onları vesîle ederek yapılan duâların kabul olduğu çok kere görülmüştür.
Üryânî Dede, Yergöğü'nde birçok talebe yetiştirip, güzel nasîhatleri, tatlı dil ve güler yüzü, güzel ahlâkı, faydalı ilmi ile insanlara doğru yolu gösterdi. Kendisinde görülen hal ve kerâmetler, Allahü teâlânın izniyle birçok kimsenin sâlih müslüman olmakla şereflenmesine sebeb oldu.
Talebelerinden olan, Şah-ü-Gedâ adlı eserin müellifi Taşlıcalı Yahyâ Bey, Gülşen-i Envâr adlı manzûm eserinde, hocası Üryânî Dede için ayırdığı bölümde;
"Sâlik-i meczûbların yoldaşı,
Başı kabak yalın ayaklar başı.
Zâhiri virâne ve uzletinde,
Bâtını ma'mûr Mehmed Dede."
kıtası ile söze başlayıp, şöyle anlatır: "Mehmed Dede, bizim vilâyetimizi şereflendirmişti. Yolda giderken karşılaştık. Elini göğsüme koydu. Beş parmağını kalbimin üstüne âdetâ resmetti. Bir gece önce rüyâmda beş Arabca beyit söylemiştim. Fakat hatırlayamıyordum. Mehmed Dede'nin elini göğsüme koymasıyla birlikte beyitleri hatırladım. Ondan aldığım bu feyz ve bereketle, daha birçok şiirler yazdım.
1) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.365
2) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c.14, s.193