Uşak Hakkında Bilgi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Uşak

Uşak ili, Ege Bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde, Ege Bölgesi ile İç Anadolu bölgesinin birbirlerinden ayrıldığı İçbatı Anadolu eşiğinin bat kenarında, 38 derece 13 dakika ve 38 derece 56 dakika enlemleri ile 28 derece 48 dakika ve 29 derece 57 dakika boylamları arasında yer alır. Kuzeyde Kütahya, doğuda Afyon, güneyde Denizli ve batıda Manisa illeri bulunmaktadır. 5 341 km 2 alana sahip olan Uşak yüzölçümü itibariyle iller sıralamasında plaka numarası gibi 64. sıradadır. Ülke yüzölçümünün % 0.7 lik kısmını oluşturmaktadır.
Murat Dağı, Bulkaz Dağı ve Ahır Dağı ilin kuzey, kuzeydoğu ve doğudaki doğal sınırlarını oluştururlar. İl topraklarının batısı, Gediz vadisi ile Ege Bölgesine açılır. İl toprakları bir çok vadiyle yarılmış dalgalı yaylalar görünümündedir. Bu yaylalar kuzeydoğudan güneybatıya doğru alçalarak bazı kesimlerde hafif dalgalı bir görünüş alırlar.
İl arazisi genel olarak dalgalı plato görünümündedir. Kuzey ve doğu kesimleri dağlık, güney ve batı kesimleri ise ovalar ve dalgalı arazilerden oluşmaktadır. İl topraklarının % 57,5i platolardan, % 37 si dağlardan ve % 5.5 i de ovalardan meydana gelmektedir.
Zengin bir bitki örtüsü, sıcak-soğuk su kaynakları ve doğal güzelliğe sahip olan Murat Dağının zirvesini 2309 metre yükseklikte bulunan Kartaltepe oluşturmaktadır. Zirve noktası Kütahya ili sınırları içinde bulunan Murat dağı’nın Uşak sınırları içersinde kalan tepelik alanlarının ortalama yükseltisi 1500 m. civarındadır.
Bulkaz Dağı, Sivaslı ilçesinin doğu ve güneydoğusunda bulunmaktadır. Zirve noktası 1930 m. de bulunan dağın yapısında kireçtaşları hakim durumdadır. Kabaca kuzey-güney istikametinde uzanan Bulkaz Dağı, aynı zamanda Uşak-Afyon illerinin doğal sınırını oluşturmaktadır. Zengin su kaynaklarına sahip olan dağ, bitki örtüsü bakımından fazla zengin değildir.
Uşak ve çevresinin MÖ 4000 yılından itibaren yerleşime açıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle bronz çağında yerleşimin daha yaygınlaştığı görülmektedir. MÖ.2000 de Anadolu'da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin 1000 de ise Frizlerin batı sınırını oluşturan Uşak ve çevresi bu kültürlerden ziyade İon Kültürünün etkisi altında kalmıştır.
MÖ. 7. Yüzyılda Kral Gyges'in Lidya İmparatorluğunu ele geçirmesi ile topraklarının büyük kısmı Lidya'da kalan Uşak. MÖ. 620'de tamamen Lidya'nın egemenliğine girmiştir. Dünyada ilk kez parayı basan ve kullanan, döneminin en zengin krallığı olan Lidya'nın hakimiyeti MÖ. 546 yılına kadar devam etmektedir. Bu süre içerisinde Efes'ten başlayan kral yolu yapılmış ve yol Gediz (Hermos) nehrini takip ederek Uşak ili sınırları içerisinde Güre köyü, Uşak-Keromon-Agora kentlerine uğrayarak devam etmiştir.
MÖ. 546'da Lidya'nın son kralı Kroisos ile Pers Kralı Kyros arasındaki savaşta Lidya'nın tarihten silinmesi sonucu bölge İran'dan gelen Perslerin hakimiyetine girmiştir. Pers egemenliği MÖ. 334 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Makedonya’ lı Büyük İskender' in Anadolu seferi sonucu bölge tüm Anadolu gibi Büyük İskender’ in hakimiyetine girmiş, İskender' in ölümünden sonra ise bölge, Büyük İskender' in generallerinden Antigon' un payına verilmiştir. Daha sonra bir süre Bergama krallığına bağlanan Uşak ve çevresi MÖ. 189 yılında Roma Konsülü Montius' un himayesine, başka bir ifadeyle Roma hakimiyetine geçmiş, Kavimler Göçünden sonra Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması neticesinde Doğu Roma sınırları içinde kalan Uşak, MS. 12, Yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1071'den sonra yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiş, 1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manüel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon (Kumdanlı) Savaşı sonucunda Selçuklulara geçmiştir.
Sultan II.Kılıçarslan yeni bir fetih hareketine girişerek 1182'de Uluborlu, daha sonra Kütahya civarını fethetti. Uşak yöresinin de bu sefer sırasında Selçuklu hakimiyetine geçtiği muhakkaktır. Çünkü; Selçuklu sınırları Denizli'ye kadar yaklaşmıştı. Bu arada Sultan ll. Kılıçarslan 1185 tarihinde ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırdı. Bu taksimat sonunda Kütahya-Usak-Uluborlu bölgesi Gıyaseddin Keyhüsrev' e verildi. Bu taksimattan sonra kardeşler arasında hakimiyet mücadelesi haşladı. l. Gıyaseddin Keyhüsrev 1192 tarihinde devletin başına geçmeyi başardıysa da diğer kardeşlerini bertaraf edemedi ve 1196 da II. Süleyman Şah tarafından sürgüne gönderildi. Kardeşler arasındaki bu taht mücadelesinden yararlanan Bizans Kütahya-Uşak civarını geri aldı. Bizans Hakimiyeti 1233 tarihine kadar sürdü. B u tarihten itibaren Uşak civarı artık tamamen Türk hakimiyetine geçti.
Uşak, Anadolu Selçukluları döneminde bu devletin bir anlamda sınır şehri olmuştu. Sultan Alaaddin Kevkubad zamanında, Kütahya ve Uşak civarının kesin olarak Türk hâkimiyetine girmesini takip eden yıllarda, bölgeye kesif bir Türkmen yerleşmesi olmuştur. Bundan sonra Uşak ve çevresini Germiyanoğulları Beyliği' nin hakimiyetinde görüyoruz, XIII. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Devleti'nin hizmetinde olarak Malatya taraflarında meskun bulunan Germiyan Asireti'nin, muhtemelen 1241'de Baba İshak isyanının bastırılmasından sonra II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında veya bir müddet sonra Kütahya-Uşak bölgesine yerleştirildikleri anlaşılmaktadır. Çünkü Cimri (Alaaddin Siyavuş) hadisesinde Germiyanlıların faal bir rol oynamaları bu aşiretin Cimri hâdisesinin ortaya çıkısından (1277) önce Kütahya- Uşak yöresine yerleştiklerini göstermektedir. Bu hâdise sırasında Sahip Ata Oğulları emrinde görülen Germiyanlılar, bundan sonra artık Batı Anadolu'da en kuvvetli beylik haline gelmiştir.
Beylikler döneminde Germiyanoğulları’ na tabi olan Uşak ve çevresi, 1391 de Yıldırım Bayezid' in Germiyanoğulları hakimiyetine son vermesi ile Osmanlılara dahil olmuş, Fetret Devrinde beylikler tekrar canlanmış, 1429 yılında Germiyanoğulları’ nın son hükümdarı II. Yakup Bey' in vasiyeti ile Osmanlı Devletine kalmıştır. Uşak, Osmanlı hakimiyetine girdikten bir süre sonra yapılan idari taksimata göre Anadolu Eyaletine bağlı Kütahya Sancağının bir kazasıdır. Her ne kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivindeki 16.yüzyıla ait 48 numaralı Kütahya Sancağı Tapu Tahrir Defterinde Uşak nahiye olarak geçmekte ise de Mustafa Çetin Varlık'ın "16.Yüzyılda Kütahya Sancağı" (1980) isimli kitabında, 1513 tarihinde Uşak Kütahya Sancağının kazaları arasında gösterilmektedir. Uşak bu statüsünü 1530 tarihinde de muhafaza etmektedir.
16.yüzyılda detaylı şekilde bilgi bulabildiğimiz Uşak kazası hakkında daha sonraki yıllarda belgelere dayalı fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. 17.yüzyıla ait bilgiler çoğunlukla seyahatnamelerde mevcuttur. Bu yüzyılda yaşayan Katip Çelebi’nin (1605-1658) "Cıhannüma" adlı eserinde ; "Uşak, Kütahya’dan doğuya bir merhale Murat Dağı yakınında, bir dere içinde kaleli bir kasaba, 150 adet köyü bulunan mamur bir kazadır. Kasabası geniş bir ovanın doğusuna düşüp köyleri o ovada bulunmaktadır. Seccade ve halısı meşhurdur." diye bahsedilmektedir.
Uşak hakkında aynı yüzyılda yazılmış bir diğer kaynak da Evliya Çelebi'nin "Seyahatname" adlı eseridir. Bu eser Katip Çelebi'nin Cihannüma’sından daha sonraki yıllarda yazılmıştır. Verilen bilgiler kesin olmamakla birlikle Katip Çelebi'nin anlattıklarını teyit eder niteliktedir.
Seyahatname’ye göre Uşak; Kütahya Sancağı dahilinde bulunan bir kaza olup, Gevher Sultan 'Has'sıdır. Şehir, doğuda Banaz, kıble tarafında Honaz, güneyde Komar, batıda Kule, kuzeyde Gediz olmak üzere beş kapısı olan bir kale ile çevrilidir. Eserde kalenin özellikleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Buna göre; kalenin müstahkem olmadığı, beş arşın yükseklikte , şeklinin kare olduğu, Buğday Pazarı kapısında hendek bulunduğu ve 1598 tarihinde Uşak halkının Celali İsyanlarından dolayı bu kaleyi tuğla ve taşlarla tamir ettikleri anlatılmakladır.
Uşak. Osmanlı yönetimi altında l7 ve 18. yüzyıllarda münferit olaylar hariç uzun süre barış içinde yaşamıştır. 19. yüzyılda siyasa! açıdan sakin bir dönem geçiren Uşak canlı bir ticaret şehri haline gelmiştir. Özellikle halı ve kilimleri İzmir yoluyla İngiltere ve Fransa'ya kadar ulaşmıştır. Alaşehir-Afyon Demiryolunun 1869 yılında tamamlanmasıyla İzmir Metropolü ile Uşak arasında ulaşım kolaylaşmış ve ticari hayat daha da canlanmıştır. 19.yüzyılın ikinci yarısındaki Uşak hakkında "La Turquie d'Asie" adlı eserinde bilgi veren Vital Cuinet, evlerin büyük çoğunluğunun pişmemiş tuğladan yapıldığını, 1890 da ise hem daha sağlam hem de daha zarif olan ahşap evlerin tercih edildiğini belirtmekledir.
İzmir'in işgalinden sonra Batı Anadolu’da Gediz ve Menderes vadilerinde ilerlemeyi planlayan Yunan kuvvetleri; 25 Mayısta Manisa'yı, 29 Mayısta ise Turgutlu'yu işgal etti. Bu işgaller karşısında Alaşehir'de Kuvayı Milliye teşkilatı kuruldu. Akabinde Uşak'ta da kıpırdanmalar başladı. İzmir'in işgali sırasında 17.Kolordudan ayrılarak Uşak'a gelen Selanikli Kaymakam Fuat Bey, Yüzbaşı Hakkı Bey, ve Sökeli Hilmi Bey burada gizli bir cemiyet kurdular. Ödemiş'in 1 Haziranda istilaya uğraması üzerine Uşak'a gelen Alaşehir Mevkii Kumandanı Süleyman Sururi Bey'in Teşkilatı Mahsusa ile bir irtibatı vardı. Sururi Bey'in etkisiyle bu cemiyetin adı "Müdafaa-i Hukuk Heyeti Milliyesi" şeklinde değiştirilerek Karakol Cemiyeti ile bağlantısı sağlandı. Kuvayı Milliyeye karşı olan kaymakam ve belediye reisinin bütün baskılarına rağmen Uşak'ta milli hareket sindirilemedi.
Gizli cemiyetin çalışmaları neticesinde Salihli Cephesinden ayrılan bir bölük Eşme'den takviye alarak 17 Temmuz 1919 günü Uşak'a girdi ve şehre hakim oldu. Ardından Gediz ve Simav'da Kuvayı Milliye teşkilatı kuruldu.Kuvayı Milliyecilerin Uşak'ta hakimiyeti ele geçirmesi, İstanbul ve İşgal kuvvetlerine "Kuvayı Milliyeciler hrıstiyan nüfusa saldırdı" şeklinde aksetti. Düşman kuvvetleri İstanbul Hükümetine baskı yaparak Uşak'ta asayişin sağlanmasını istedi. Hükümet, Afyonda bulunan l 500 kişilik 23. Fırkayı Uşak'a göndermek istedi. General Milne. fırkanın Kuvayı Mılliye'ye katılabileceğin i düşünerek bunu kabul etmedi.
Eski bir ittihatçı olan İbrahim Tahlakılıc (Dalkılıç) gizli bir cemiyet olan "Müdafaa-ı Hukuk Heyet-î Mılliyesi" cemiyetinin içinde yer almadı. Hatta bu cemiyetin zarar vermesinden endişe duyarak 30 Temmuz 1919 da "Redd-i İlhak" cemiyetini kurdu. İbrahim Bey'in başkanı olduğu bu cemiyet milli kuvvetlerin halka zarar vermelerini önlediği gibi Uşak’ta Kuvayı Milliye hareketini yaygınlaştırdı.
İzmir'in işgalinin ardından Uşak'ta bu gelişmeler yaşanırken, bütün Batı Anadolu’yu kapsayacak bir üst kongre niteliğinde "Alaşehir Kongresi" 15-16 Ağustos tarihinde toplandı. Kongreye; Balıkesir, Manisa-Alaşehir, Sındırgı, Buldan, Gördes, Uşak, Ödemiş, Bozdağ, İnegöl, Denizli-Nazilli, Akhisar ve Ayvalık'tan temsilciler katıldı. Kongrede Hacım Muhittin Çarıklı başkan, Uşak temsilcisi İbrahim Bey ise Başkan yardımcısı seçildiler. II. ve III. Balıkesir kongrelerinin ardından Ekim Ayı içerisinde Uşak'ta bir kongre toplandığına dair bilgiler bulunmakla birlikte oldukça sınırlıdır. Alaşehir Kongresinde kurulması kararlaştırılan "Alaşehir Heyet-i Merkeziyesi" 14 Eylül 1919’ da ilk toplantısını yaptı. Daha sonra, Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi’ nin 8. Maddesi olan "Heyet-i Merkeziye, karargahını kendisi için muafık göreceği mahalle nakil edebilir" hükmüne istinaden merkezini Uşak'a nakletti. Heyet-i Merkeziye Uşak'ta ilk toplantısını İbrahim Bey'in başkanlığında gerçekleştirdi. Sivas Kongresinde bütün cemiyetlerin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında toplanması karan alınmasına rağmen, Uşak'ta Heyet- i Merkeziye "Hareket- i Milliye Redd-i İlhak Cemiyeti Heyeti-i Merkeziyesi" adını korudu. Bu isimden daha önce Uşak'ta kurulan Redd-i İlhak Cemiyeti ile Heyet-i Merkeziyenin bütünleştiği anlaşılmaktadır. Uşak Heyet-i Merkeziyesinin görevi sadece cepheye asker göndermek değildi. Cephe gerisinde de ihtiyaçları gidermek için büyük gayretler sarf ediyordu.
Sivas Kongresinin toplanmasından sonra Yunan kuvvetlerinin harekete geçmesiyle İzmit, Eskişehir ve Konya livaları en hassas bölgeler haline geldi. İstanbul Hükümeti bu bölgelerde Kuvayı Milliye teşkilatının kurulmasını önlemeye calıştı. Heyet-i Temsiliye ise İstanbul Hükümetini istifaya zorlayarak bu bölgelerde gücünü arttırmak istiyordu. Bu karmaşa içinde Garbi Anadolu Umum Kuvayı Milliye Kumandanlığına Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Eskişehir Mıntıka Kumandanlığına Atıf Bey, 23. Fırka Kumandanlığına Ömer Lütfi Bey getirildiler. Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa, Batı Cephesinde yaptığı yeni düzenleme ile 23. Fırkayı Konya'da bulunan 12. Kolorduya bağladı. Heyet-i Temsiliye yaptığı çalışmalar neticesinde 23. Fırkayı kendi denetimi altına aldı.
23. Fırkanın 68. Alayı bir taburu eksik olarak Uşak'a yerleşti. 8 Ocak 1920 tarihinde 23 Fırkanın kumandanlığına Aşir Bey tayin edildi. Fırkanın içinde milis tümeni de vardı. İbrahim Bey'in isteğiyle kurulmuş olan Uşak Hücum Taburu Ocak 1920 tarihinde milis tümeninin içinde yer aldı.
Yunanlılar silah zoruyla Sevr Antlaşmasını Osmanlı Devletine kabul ettirebilmek için 22 Haziran 1920 tarihinde taarruza başladılar. Yunan kuvvetlerinin bir kolu Bursa tarafına, bir kolu da İzmir'in doğusuna doğru harekete geçti. 29 Ağustosta Uşak'ı işgal etti. Yunanlılar Uşak'a girdikleri zaman eşraftan ve köylülerden pek çoğunun evlerini yağmaladılar. Ayrıca işgal sırasında Yunan askerleri pek çok kişiyi öldürdü. Bu katliamda ne suç tespiti yapıldı ne de mahkeme kararı alındı. Yunanlılar işgalden sonra şehre yerleşmek için bazı evlere el koydular. Uşak'ta yerli halkı sindirmek gayesiyle nüfuzlu kişileri, Atina ve Yunan adalarındaki esir kamplarına sürdüler. Sürgüne gönderilen 300 kadar vatandaşımız 10-12 ay sürgünde kaldılar. Bunlar Kuvayı Milliyeye katıldıklarından dolayı sudan bahanelerle suçlandılar. 29 Ağustos 1920 de işgal edilen Uşak, iki yıl iki gün süren Yunan işgalinden 1 Eylül 1922 günü kurtuldu.
Milli mücadele yıllarında Uşak, maddi ve manevi bakımdan zarara uğramasına rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi’nde ilkgirişimlerle sanayi hamlesini başlatmıştır.
Osmanlı devrinde Hüdavendigar Vilayetinin Kütahya Sancağına bağlı bir kaza olan Uşak, 20 Nisan 1924 tarihli 491 Sayılı Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile yapılan idari düzenlemede yine Kütahya Vilayetinin bir kazası olarak kaldı. Türkiye Cumhuriyetinin yeni idari yapısı içinde Banaz, Sivaslı, Karahallı ve Ulubey Nahiyeleri, Uşak Kazasına bağlandı. 9 Temmuz l 953 tarih ve 6129 Sayılı kanunla vilayet haline getirilen Uşak'a . Manisa ilinden Eşme ilçesi bağlandı. Nahiyeler ilçe statüsüne getirildi.







ILIN ADI : USAK
IL TRAFIK KODU : 64

Genel Bilgiler
Yüzölçümü : 5.341 km
Genel Nüfus : 322.313
Toplam Ilçe Sayisi : 5
Toplam Belde Sayisi: 18
Toplam Köy Sayisi : 242


İlimizin M.Ö 4000 yıllarından itibaren yerleşim bölgesi olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.Hitit Krallığı egemenliğinde bulunan bölge, M.Ö. 2500’lerde Luvi istilasına uğramış, Hitit Krallığı dağıldıktan sonra, M.Ö. 1000 yıllarında Ege göçleri ile boğazlardan gelen Frigyalıların egemenliğine girmiştir. M.Ö. 7.yüzyıllarda Lidyalılar ile Frigyalılar arasında paylaşılmıştır. Dünyada ilk kez parayı kullanan Lidyalılar,Uşak’ın batısında hakimiyet sürmüşlerdir.Lidyalılar zamanında Ege bölgesini yakın doğuya bağlayan tarihi “Kral Yolu” Uşak’tan geçmiştir.M.Ö. 6.yüzyılda bütün Anadolu Pers İmparatorluğuna bağlanmıştır.
M.Ö. 4.yüzyılda Büyük İskender’in Pers İmparatorluğunu yıkmasıyla bölge önce Makedonya Devleti daha sonra Bergama Krallığı ve M.Ö.2.yüzyılda Roma İmparatorluğu, M.S.395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla 700 yıl boyunca Bizans hakimiyetinde kalmıştır.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu’nun fethi ile görevlendirilen 1.Süleyman Şah, Uşak’ı Selçuklu Devletine katmıştır.Selçukluların dağılmasından sonra ki beylikler döneminde Germiyanoğulları bölgede hakimiyet sürmüş, 1391 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanoğullarına katılmıştır. Fetret devri boyunca Karamanlılar elinde kalmış,1414’ de tekrar Germiyanoğullarına geçmiş, 1429 ‘da Osmanlı Devletine katılmıştır. Uşak’ın İstiklal savaşımızda önemli bir yeri vardır. Yunan Orduları Komutanı General Trikopis merkez Göğem Köyünde esir alınmıştır. 1 Eylül 1922 ‘de Uşak işgalinden kurtulmuş , 2 Eylül 1922 ‘de Atatürk ve İnönü şehre gelerek karargah kurmuşlar, Trikopis’in kılıcını bugün Atatürk ve Etnografya Müzesi olan evde teslim almışlardır.Kütahya İline bağlı bir ilçe iken 15 Temmuz 1953 yılında çıkarılan 6129 Sayılı Kanunla İl statüsüne kavuşmuştur.
İLİN ADININ TARİHÇESİ
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Uşak kelimesi; Çağatay Türkçe’sinde “Oğul,Torun” , Arapça’da “Aşıklar” ,halk dilinde ise “Esir,Köle” olarak üç anlam ifade etmektedir.Bir yer adı olarak Uşak, ne Anadolu’da Türklerden önce yaşayanların verdiği bir adın uzantısı,ne de Türkçe bir kelimedir.Uşak adının birden çok anlamı olmasına rağmen bir yerleşim bölgesine isim olarak verilmesi arasında bir bağlantı kurmak güçtür.Evliya Çelebi Seyahatnamesinde şeddeli olarak verdiği bu yer adını veriliş nedenini şöyle açıklamaktadır. Bazen “Uşşak” bazen de “Uşak” şeklinde yazılan şehrin adı hakkında bir takım efsanevi rivayetler bulunmaktadır.Bu rivayetlere göre şehrin güneyindeki Mende Köyü büyük bir kasabadır ve adı Menos’tur. Oğuz Türkmenleri buralara inince Menos’u istila etmişler ve adını “Mende” diye kendi hançerelerine kolay gelecek şekilde değiştirmişlerdir. O zaman Uşak’ın olduğu yer boştur ve Mende beyinin mandırasıdır. Mandıraya oğullarını oturtmuştur.Bey mandıraya her gidişinde oğullarını murat ederek “Ben Uşak’a gidiyorum” haberini bırakır. Bolca tekrarlanan bu deyim, bir semt ismi olarak buralara alem olur kalır.Başka bir rivayete göre de Mende köyü yine büyük bir şehir ve Uşak’ın olduğu yer Mende beyine ait bir mandıradır.Mende beyi buraya yedi kişilik yönetici,bakıcı bir topluluk oturmuştur.Zamanla anlar ki ,bu yedi kişinin her biri bir dalda aşık insanlardır.Kimisi işine aşık,kimisi sanatına aşık,kimisi de manevi hasletlerine,ruh yüceliğine malik aşıklar ortada bir sekizinci aşık daha vardır.O da bizzat beydir.Bey, mandıradaki bu yedi aşık’ın aşklarına aşıktır.Ve içinden biricik güzel kızını bunların en küçüğüne vermeyi geçirmektedir.Fakat kızının gönlünü bilmeden tereddüt etmektedir.Bir gün içinden geçeni kızına açar ve öğrenir ki kızı da o yedi aşıktan en küçüğüne aşık.Babanın ve kızın katılmaları ile sayıları dokuza çıkan aşıklar,mandırada dokuz gün süren düğün yaparlar.Mende’den göç ederek buraya yerleşirler.Dokuz aşıkın yerleştikleri bir yerde,yakışan ismi kendiliğinden alır.
Uşak adının konulmasının sebebi;daha kaynaklarda tespit edilememiştir.Ancak “XI.yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’ya gelen ve XII. Yüzyılın ikinci yarısından,özellikle son çeyreğinden itibaren kendi şartların yaratan Selçuklu çağının oluşturduğu bir iskan yeri,yani bir Türk şehri olsa gerektir.” 1255 tarihinde yaptırılan Çanlı köprü Uşak’ın Selçuklular devrinde meydana gelen bir tür şehri olduğu tezini güçlendirmektedir.
[/FONT]


İLÇELER:

Uşak ilinin ilçeleri; Banaz, Eşme, Karahallı, Sivaslı ve Ulubey'dir.



NASIL GİDİLİR?



Karayolu: Ankara-İzmir devlet karayolunun üzerinde yeralan Uşak, Ege Bölgesi ile İç Anadolu bölgesini birbirine bağlayan bir geçiş merkezi durumundadır. Otobüs Terminali kent merkezindedir.



Otogar Tel: (+90-276) 212 31 35



Demiryolu: Demiryolu ile Uşak'a ulaşım mümkündür.



İstasyon Tel: (+90-276) 227 39 07 - 227 39 06



Havayolu: Uşak havaalanı, kent merkezine 4 km. mesafededir. Ulaşım şehir içi minibüslerle sağlanmaktadır.



Havaalanı Tel: (+90-276) 253 37 40



GEZİLECEK YERLER



Müze ve Örenyerleri



Arkeoloji Müzesi

Adres: Kurtuluş Mah. Doğan Sok. No: 1 - Uşak

Tel: (276) 227 39 30



Etnografya Müzesi

Bozkurt Mah. Hisarkapı Sok. No: 77 - Uşak

Tel: (276) 227 39 81



Örenyerleri



Uşak Arkeoloji Müzesi

Akmoneon - Banaz - Ahat

Sebaste - Sivaslı - Selçikler

Blaumdus - Ulubey - Sülümenli

Mesotimalos - Eşme - Düzköy

Güre Tümülüsleri - Güre



Sebaste (Selcikler) : Sebaste şehri, Roma İmparatoru Augustus tarafından M.Ö. 20 yılında Sebaste adıyla kurulmuştur. Roma döneminde 12 önemli şehirden biridir. M.S. 9. yüzyılda yakın çevresindeki kentlerin piskoposluk merkezi haline gelmiştir. En görkemli çağlarını Bizans döneminde yaşayan kentte büyük ve küçük olmak üzere iki kilise bulunmaktadır.



Blaundus (Sülümenli) : Ulubey ilçesi Sülümenli köyü yakınlarında, Büyük İskender'in Anadolu seferinden sonra Makedonya'dan gelenler tarafından kurulmuştur. En önemli yapıları kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarlarıdır.



Uşak'ta gezilip görülecek ören yerleri arasında, Alaudda (Hacımköy), Mesotimolos (Düzköy), Akmonia (Ahatköy) yer almaktadır.



Karun Hazineleri



1960'lı yılların ortalarında Uşak'ın Güre Köyü yakınındaki Lidya Tümülüsünde yapılan kaçak kazılarda bulunan eserler, götürüldüğü Amerika'dan 1993 yılında mahkeme yoluyla geri alınan M.Ö. 6. yüzyıl Lidya dönemi eserleridir. Büyüklü küçüklü 450 parçadan oluşan bu hazine 1996 yılından bu yana Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.



Antik Çağda Anadolu'nun batısında yeralan, tarihçi Heredot'a göre üç ********n yönettiği Lidya İmparatorluğununun son sülalesi Mermnadlar, ülkeye yaklaşık 141 yıl egemen olmuşlar, Lidya'nın bölgede siyasi ve ekonomik yönden en önemli ülke olmasını sağlamışlardır. M.Ö. 7.y.yılın başında parayı icat ederek insanlık tarihindeki en önemli buluşlardan birini gerçekleştiren Lidya'nın, devrinin en zengin ülkesi olmasının önemli nedeni, Tmolos (Bozdağlar) dağlarından çıkan ve Hermos (Gediz) nehrine karışan Sart deresinin alüviyonları içerisindeki altındır. Birtakım entrikalarla ülkeyi ele geçiren üçüncü ********n son kralı Kroisos, M.Ö 560 yılında tahta geçmiş ve akılalmaz zenginliği ile Karun kadar zengin değimi ile ününü günümüze kadar taşımıştır.



Karun Hazineleri, M.Ö. 560-546 yılları arasında ülkesini yöneten bu kralın dönemine ait, Uşak ilinin 25 km. batısında, Uşak-İzmir karayolunun üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki Lidya Tümülüslerinden çıkan eserlerdir. Kaçak kazılarda bulunan ve yurtdışına kaçırılan eserler, mahkeme yolu ile ülkemize tekrar geri getirilmiş ve Uşak Müzesinde sergilenmektedir. Lidya döneminin en görkemli eserleri olarak bilinen bu eserler altın gümüş bronz ve mermerden meydana gelmiştir.



Camiler



Burma Cami : 14. yüzyıl Osmanlı Dönemi yapılarındandır. Yapım tarihi kesin belli değildir. 1862-1922 yıllarında yangın geçirmiş, 1988 yılında iki kez onarım görmüştür. Minaresinin yapısından dolayı Burma Cami adını alan cami iki kubbelidir.



Ulu Cami : Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapı tarzı Germiyan Beyliği Devrinin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Cami, 1 büyük 6 küçük kubbeden oluşmaktadır.



Hanlar



Paşa Hanı : 19. yüzyılda bir Fransız mimar tarafından yapılan Paşa Hanı, önceleri han olarak kullanılmış, restorasyondan sonra da otel haline getirilmiştir.



Bedesten : 1901'de İtalyan Mimar tarafından, iki katlı ve 30 odalı olarak kesme taştan yapılmıştır. Birinci katı sarraflar çarşısı olarak, üst katı ise çeşitli iş kolları için kullanılmaktadır.



Köprüler



Lidyalılar tarafından yaptırılan Cılandıras Köprüsü ile, Osmanlı Dönemişnden kalma Hacı Gedik Köprüsü, Çataltepe Köprüsü , Beylerhan Köprüsü ve Çanlı Köprüsü Uşak'ın önemli tarihi köprüleridir.



Cılandıras Köprüsü : Karahallı ilçesinde, Banaz Çayı üzerinde bulunan köprü, Lidyalılar tarafından, kral yolu üzerinde yaptırılmıştır. Kalemle işlenmiş kemerin taşları birbirine kenetlendirilmiştir.



Çataltepe Köprüsü : Gediz nehri üzerinde, Osmanlı Dönemine ait 3 kemerli bir köprüdür. Eski kervanyolku üzerinde bulunan köprü, bugün de kullanılır durumdadır.

Uşak Genel Bilgi


Ege Bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde yer alan Uşak, kuzeyde Kütahya, doğuda Afyon, güneyde Denizli ve batıda Manisa illeri ile çevrilidir. İl arazisi genel olarak dalgalı plato görünümündedir. Kuzey ve doğu kesimleri dağlık, güney ve batı kesimleri ise ovalar ve dalgalı arazilerden oluşmaktadır. İçbatı Anadolu Bölümünün orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerinde kurulmuş olan Uşak’ın kuzeyini Murat Dağı, doğusunu Ahır Dağı( 1.915 m.) ile Bulkaz Dağlarının batı uzantıları engebelendirir. İlin en yüksek noktası Murat Dağı’nda Kartaltepe’dir (2.309 m.). İl merkezindeki Elma Dağı (1.805 m), Tahtalı Tepe (1.644 m.) ve Kocatepe (1.298 m.) ilin diğer yükseltileridir. Bunlardan Elmalı Dağı’nın üzerinde geniş yayla ve otlaklar bulunmaktadır.

İl toprakları vadilerle yarılmış, engebeli yaylalar görünümündedir. Gediz vadi tabanının genişlediği alanlarda Küçük Banaz ve Uşak ovaları bulunmaktadır. Bu ovalar akarsuların taşıdığı alüvyonlarla kaplı olup, il yüzölçümünün %5,5’luk bölümünü kaplarlar. Uşak Ovası il merkezinin kenarında, deniz seviyesinden 890 m. yüksekliğinde, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Bu ovanın üzerinde yüksekliği az olan volkanik tepeler sıralanmıştır. Büyük Menderes Nehrinin önemli kollarından Banaz Çayı kenarında, kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan Banaz Ovası yer almaktadır.


İl topraklarından kaynaklanan sular Büyük Menderes Nehri ve Gediz Nehri aracılığı ile Ege Denizi’ne dökülür. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akan Banaz Çayı Ulubey’in yakınlarında Kazancı (Yavu) Deresi ile birleştikten sonra il sınırları dışında Büyük menderes Nehri’ne katılır. İl topraklarından kaynaklanan Hamam Çayı da yine il sınırları dışında Büyük Menderes Nehrine katılır. Karayol (Güre) Çayı ise kuzeybatıdaki Gediz Nehri’ne katılır. Büyük Menderes Nehri üzerindeki sulama, enerji ve taşkınları önleme amaçlı Adıgüzel Baraj Gölünün kuzey kesimi de il sınırları içerisindedir. Bunun dışında il toprakları içerisinde doğal bir göl bulunmamaktadır.

İlin yüzölçümü 5.341 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 322.313’tür.

Akdeniz iklimi ile Karasal iklim arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Sıcaklık ve yağış, Ege bölgesine göre düşük, İç Anadolu bölgesine göre daha yüksektir. Kışlar Ege’ye göre daha sert geçmektedir. Yağışlarda ilkbahara doğru bir kayma dikkati çekmektedir.
Yıllık sıcaklık ortalaması değeri 12,3 derecedir.

Uşak’ın bitki örtüsü genelde step görünümünde olup, Nehir boylarında söğüt, kavak ağaçları ve tarım alanları yer almaktadır. İlin yüksek kesimlerinde meşe, kızılçam, karaçam ve ardıç ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır.

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, dokumacılık, turizm ve sanayie dayalıdır. İlde yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; arpa, buğday, şeker pancarı, nohut, mısır, yulaf, soğan, tütün, baklagiller, armut, vişne, karpuz, üzüm, domates ve diğer sebze çeşitleri ve gelmektedir. Az miktarda da pamuk, haşhaş, anason ve susam yetiştirilir. Hayvancılıkta sığır, koyun, kıl keçisi yetiştirilir. Tavukçuluk ve arıcılık da yapılmaktadır.

Uşak ve yöresinde üretilen Uşak halıları XVI.yüzyılda büyük bir üretim merkezi konumunda idi. Burada üretilen halılar Osmanlı saray ve camilerinde kullanılmış ve aynı zamanda da ihraç edilmiştir. Eski Uşak halılarında kiremit rengi bazen de lacivert zeminli madalyonlar sonsuz sıralar halinde birbirini izlemiştir. Bu madalyonlarda mavinin çeşitli tonları, kahverengi, sarı ve beyaz renkler uygulanmıştır. Ayrıca baklava biçimli ve sekiz köşeli yıldız motiflerinin bulunduğu halılar da halı sanatı yönünden önem taşımaktadır. Kuş motifli halılar yörenin önemli halı örneklerinden olup, bunlar Türk ve İslam Eserleri Müzesi başta olmak üzere yerli ve yabancı müzelerde bulunmaktadır. XVIII. ve XIX.yüzyıllarda yan yana mihrap desenlerinin bulunduğu Uşak halılarının da ayrı bir değeri vardır.


Uşak,Türkiye’de ilk sanayi kuruluşlarının ortaya çıktığı yörelerimizden biridir. XIX.yüzyılda yabancı sermayeli Osmanlı Bankası, Uşak ve Alaşehir’de şube açmıştır. Uşak’ta imalat sanayiinin kurulmasında halı ve kilim dokumacılığının büyük payı olmuştur. Geleneksel metotlarla üretilen halılar daha sonra fabrikasyon üretime geçmiştir. İlk olarak 1905 yılında iplik fabrikası kurulmuş, bunu 1910’da açılan iplik ve şayak fabrikası izlemiştir. Türkiye’deki ilk şeker fabrikası da 1926’da Uşak’ta açılmıştır. Cumhuriyetin il yıllarında Türkiye’nin sanayileşme çalışmalarına Uşak öncülük etmiştir. Tarihi MÖ.V.yüzyıla kadar inen dericilik Uşak’ta önde gelen ve sürekli gelişen bir sanayii dalıdır. Ayrıca ilde tekstil giyim ve deri sanayii de önde gelmektedir. İlde, gıda, tütün, taş, metal eşya, makine ve teçhizatı, kereste ürünleri, kimya ve plastik sanayii dallarında faaliyet gösteren işletmeler bulunmaktadır.

İl toprakları yer altı kaynakları yönünden zengindir. Banaz’da asbest, civa, kaolin ve manganez, Eşme’de uranyum, Sivaslı’da asbest, Ulubey’de zımpara taşı yatakları bulunmaktadır. Ayrıca maden suları da değerlendirilmektedir.

Uşak yöresinde yapılan kazı ve araştırmalar yöredeki ilk yerleşmenin MÖ.4000 yıllarında Kalkolitik Çağda başladığını göstermektedir. Bu yerleşim İlk Tunç Çağında daha da yoğunlaşmış, MÖ.2000’de Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititler yöreye yerleşmiştir. Hititler Assuvalılarla savaşmış, MÖ.XII.yüzyılda yöreye yerleşen Frigler Assuvalılarla kaynaşmıştır. Friglerden sonra MÖ.676’da Kimmerler ardından da MÖ.VII.yüzyılda Lidyalılar buraya hakim olmuştur. Dünyada ilk sikke basan ve dönemin en zengin krallığı olan Lydialılar, MÖ.546 yılında Persler tarafından yıkılıncaya kadar yöre ticaretinde Kral Yolundan da yararlanarak etkili olmuşlardır. MÖ.546’da Lydia kralı Kroisos ile Pers kralı Kyros arasında Sardes’te yapılan savaştan sonra Persler yöreye egemen olmuşlardır. Bu durum MÖ.334’e kadar devam etmiştir. Makedonya kralı Büyük İskender’in Anadolu seferi sonunda da Persler Anadolu’dan çekilmiş, yöre Büyük İskender’in egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Uşak yöresi generallerinden Lysimakhos’un payına düşmüştür. Bundan sonra Pergamon Krallığı yöreye egemen olmuştur. MÖ.189 yılında Pergamon Kralı III.Attalos’un topraklarını vasiyet yolu ile Roma’ya bırakmasından sonra da Romalılar buraya hakim olmuşlardır.
Roma İmparatorluğunun 395’te ikiye ayrılmasından sonra Anadolu’nun bir bölümü ile birlikte Uşak yöresi de Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. Bizans döneminde Anatolikon Theması’nın sınırları içerisinde olan yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Selçuklu sultanı II.Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manuel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon Savaşı sonucunda yöre Selçukluların yönetimine geçmiştir. Bundan sonra Anadolu Selçukluları sınırlarını Denizli’ye kadar genişletmiştir. Sultan II.Kılıçarslan 1185’te topraklarını on bir oğlu arasında paylaştırmıştır. Bunun sonucunda da Kütahya, Uşak ve Uluborlu bölgesi Gıyaseddin Keyhüsrev’in payına düşmüştür. I.Gıyaseddin Keyhüsrev 1192 tarihinde devletin başına geçmeyi başarmışsa da bu durum fazla uzun sürmemiş, 1196’da kardeşi II.Süleyman Şah tarafından sürgüne gönderilmiştir. Selçuklu sultanlarının aralarındaki bu mücadeleden yararlanan Bizanslılar da Kütahya ve Uşak yöresini yeniden ele geçirmişlerdir. Bu durum 1233 tarihine kadar sürmüştür.

XIII.yüzyılın ilk yarısında Alaaddin Keykubat Uşak yöresini Anadolu Selçuklu topraklarına katmış ve bu dönemde Malatya yöresinden gelen Germiyanoğulları Uşak ve çevresine yerleşmişlerdir. Germiyanoğulları 1300 yılında burada bağımsızlığını ilan etmiş, bu durum Yıldırım Beyazıt’ın 1390’da yöreyi Osmanlı topraklarına katmasına kadar sürmüştür. Ancak Yıldırım Beyazıt Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilince, Timur yöreyi yeniden Germiyanoğullarına vermiştir. Uşak ve yöresi 1429’da Germiyanoğullarının son hükümdarı II.Yakup Bey’in vasiyeti ile kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı döneminde Anadolu eyaletinin Kütahya sancağına bağlı bir kaza konumunda olan Uşak, XVI.yüzyılda Celali İsyanlarından, XVIII.yüzyılda da Ayânların baskılarından etkilenmiştir. XIX.yüzyıl sonlarında Hüdavendigâr (Bursa) vilayetinin Kütahya sancağına bağlı bir kaza olarak yönetilmiştir. 1867 yılında Belediyesi kurulmuştur.

Balkan Savaşları ve I.Dünya Savaşı’ndan sonra Makedonya ve Trakya göçmenlerinin bir bölümü buraya yerleştirilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında 29 Ağustos 1920-2 Eylül 1922 arasında Yunan işgalinde kalmıştır. Yunan generali Trikopis Uşak’ta Elma Dağı’nda Türk kuvvetlerine teslim olmuştur. Bu dönemde Uşak yakılmıştır. Bu yangında Uşak kaza merkezindeki Kurtuluş Mahallesinin yarısı, Hamidiye, Sarayaltı ve Durak Mahallesinin tamamı yanmıştır. Uşak Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yapılan incelemelerde 650 ev, l resmi bina, 3 hamam, 2 mektep, l hastane, 5 han ve otel. 5 cami ve mescit. 4 medrese. 2 kiremithane. 2 fabrika. 26 çeşme ve su terazisinin yandığı tespit edilmiştir.


Cumhuriyetin ilanından sonra Uşak, Kütahya vilayetinin bir kazası olarak kalmış, Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile Banaz, Sivaslı, Karahallı ve Ulubey Nahiyeleri, Uşak Kazasına bağlanmıştır. 1953 yılında Uşak il konumuna getirilmiş, Manisa İlinden Eşme buraya bağlanmış ve diğer nahiyeler kaza konumuna getirilmiştir.

Uşak ve çevresinde günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Blandaus Antik Kent kalıntıları, höyükler, Tümülüsler, Sivaslı’da Antik Sebaste kenti Roma ve Bizans kalıntıları, Ulubey Kanyonları, Selçikler Erice Köyü Ballıkaya Kilisesi, Bulkaz Dağı yamacındaki Delikkaya Kilisesi, Uşak Ulu Camisi (XV.yüzyıl), Burmalı Cami (XVI.yüzyıl), Çakoloz Camisi (XIX.yüzyıl), Şeyh Hacı kemal Türbesi (1892), Aliağa Çeşmesi (XVI.yüzyıl), Ciccim Çeşmesi (XIX.yüzyıl), Cankış Çeşmesi (1901), Çanlı Köprü (1256), Beyler Han Köprüsü, Halı Pazarı Köprüsü ve Türk sivil mimari örneklerinden Uşak evleri bulunmaktadır.

Uşak Gezgin Gözüyle

Karun Hazineleri:1960'lı yılların ortalarında Uşak'ın Güre Köyü yakınındaki Lidya Tümülüsünde yapılan kaçak kazılarda bulunan eserler, götürüldüğü Amerika'dan 1993 yılında mahkeme yoluyla geri alınan M.Ö. 6. yüzyıl Lidya dönemi eserleridir. Büyüklü küçüklü 450 parçadan oluşan bu hazine 1996 yılından bu yana Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Antik Çağda Anadolu'nun batısında yeralan, tarihçi Heredot'a göre üç sülalenin yönettiği Lidya İmparatorluğununun son sülalesi Mermnadlar, ülkeye yaklaşık 141 yıl egemen olmuşlar, Lidya'nın bölgede siyasi ve ekonomik yönden en önemli ülke olmasını sağlamışlardır.
M.Ö. 7.y.yılın başında parayı icat ederek insanlık tarihindeki en önemli buluşlardan birini gerçekleştiren Lidya'nın, devrinin en zengin ülkesi olmasının önemli nedeni, Tmolos (Bozdağlar) dağlarından çıkan ve Hermos (Gediz) nehrine karışan Sart deresinin alüviyonları içerisindeki altındır. Birtakım entrikalarla ülkeyi ele geçiren üçüncü sülalenin son kralı Kroisos, M.Ö 560 yılında tahta geçmiş ve akılalmaz zenginliği ile Karun kadar zengin değimi ile ününü günümüze kadar taşımıştır.
Karun Hazineleri, M.Ö. 560-546 yılları arasında ülkesini yöneten bu kralın dönemine ait, Uşak ilinin 25 km. batısında, Uşak-İzmir karaolunun üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki Lidya Tümülüslerinden çıkan eserlerdir. Kaçak kazılarda bulunan ve yurtdışına kaçırılan eserler, mahkeme yolu ile ülkemize tekrar geri getirilmiş ve Uşak Müzesinde sergilenmektedir. Lidya döneminin en görkemli eserleri olarak bilinen bu eserler altın gümüş bronz ve mermerden meydana gelmiştir.

Sebaste: (Selcikler) Sebaste şehri, Roma İmparatoru Augustus tarafından M.Ö. 20 yılında Sebaste adıyla kurulmuştur. Roma döneminde 12 önemli şehirden biridir. M.S. 9. yüzyılda yakın çevresindeki kentlerin piskoposluk merkezi haline gelmiştir. En görkemli çağlarını Bizans döneminde yaşayan kentte büyük ve küçük olmak üzere iki kilise bulunmaktadır.
Blaundus: (Sülümenli) Ulubey ilçesi Sülümenli köyü yakınlarında, Büyük İskender'in Anadolu seferinden sonra Makedonya'dan gelenler tarafından kurulmuştur. En önemli yapıları kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarlarıdır. Uşak'ta gezilip görülecek ören yerleri arasında, Alaudda (Hacımköy), Mesotimolos (Düzköy), Akmonia (Ahatköy) yer almaktadır.

Uşak Sözlü Tarih

Avşar Beyi Söylencesi:Avşar Beylerinden biri ava çıkmıştır.Av peşinde koşarken Bizans sınırına girmiştir.Ttusak olarak Tekfurun huzuruna çıkarılır.Tekfur:"buralarda ne arıyorsun?" diye sorar.Avşar Beyi:,"Hiç, canım sıkılmıştı şöyle bir çıkıp gezeyim bir kale fethhedeyimdedim" der.Tekfur güler,"Kaleyi tek başına mı alacaksın" der.Avşar Beyi de gülümser " Hayır dağın öbür yamacında silahlı 10.000 askerim var.birkaç saat içinde dönmezsem buraya üşüşüp taşüstünde taş koymayacaklar,çok kan dökülecektir." der.

Tekfur korkar onbin atlıyla başedeccek askeri yoktur.Bir çare aramaya koyulur."Aramızda bir antlaşma yapalım ben size yılda bin altın beşyüz koyun bir o kadar da deve at versem,bu savaştan vaz geçermisiniz?"Afşar Beyi şöyle bir düşünür:"Kan dökülmesini istemeyen bir insansınız.Hatırınız için önerinizi kabul ediyorum.Hemen hazırlayın ben döndükten sonra da yollayın,sakın ola ki yola asker çıkarmayın,atlılarım üzerime asker saldırdığınızı düşünüp kaleye saldırabilirler...isteklerimi de tam zamanında gönderin."der.Bizans tekfuru böyle bir belayı savuşturduğu için memnundur.Tek başına bir kaleyi aldığı için namı artan Afşar Beyi zamanla bölgeye tamamıyla hakim olur.

Ali ile Kezban söylencesi:Yörede yaşayan zengin bir alenin Kezban adında çok güzel bir kızı vardır.Dağ eteğinde sürüsünü otlatan çoban bir gün kızı görür ve sevdalanır.Kezban da ona tutulmuştur.Ali yıllarca sırrını saklar ama bir gün gelir artık dayanamaz ve anasını kızı istemeye gönderir ana yüreği dayanamaz ve varır kız kapısına kızı ailesinden ister.Bey kızar:"Oluna söyle yüksek dağların başı dumanlı olur.Baş döndürür.Başını yükseklerde gezdireceğine,dağın eteğinde sürüsünü otlatsın kendi dengini bulsun "der.Bu sözler Hem Ali yi hemde Kezban'ı derinden yaralar iki aşık kaçmaya karar verirler.Gece yarısı bir pınar başında buluşurlar.ama pusu kuran beyin adamları ikisinide öldürürler.Olay tüm çevreyi etkiler.Her ikisininde ardından türküler yakılır.
Evren Dede söylencesi:Bir zamanlar Banaz ilçesinin günümüzde Evren Dede koruluğu denilen yerde türküler çalıp söyleyen bir Türkmen koca yaşamaktadır.Ezgiler öylesine yankılanır ki duyan sese doğru koşar ve Evren Dede susmadıkça yanından ayrılamazmış.Bir gün gelir artık koruluktan ses gelmez olur koruluğa gidenler Evren Dede den hiçbir iz bulamazlar.Ama sazından gelen nağmeler koruluğa sinmiştir.Yel estikçe sesler dökülür.çamların uğultusuna karışıp Uşaklılar a Evren Dede'nin ezgilerini dinletir.Günümüzde de yel estiğinde yörede aynı namelerin geldiği ne inanılır.
KAYNAK: http://okuyan_2.tripod.com/efsaneler/efsaneler1.htm

Uşak Cami ve Mescitleri


Ulu Cami (Merkez)

Uşak il merkezinde bulunan Uşak Ulu Camisi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, Germiyanoğulları dönemi mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Caminin giriş kapısı üzerindeki Arapça yazılı sülüs kitabesi bulunuyorsa da bu kitabe cami ile bağlantılı değildir. Bir çeşmeye ait olan bu kitabe caminin yapım tarihi ile ilgili bir bakıma bilgi vermektedir.

Bu kitabede “Germiyan illerinin beyi Süleyman Şah oğlu Yakup Bey h.822 (1419) yılında yaptırdı ve suyunu getirdi” yazılıdır.

Cami ile ilgili araştırma yapan Mahmut Akok: “Meskür çeşme evvelce camiin kuzey avlusunun bir kenarında iken son yapılan tamirler ve avlunun tanzimi sırasında buradan kaldırılmış ve üzerinde bulunan kitabe de caminin yapılış tarihine uyması bakımından bugün bulunduğu yere konulmuştur” demektedir.

Uşak Ulu Camisi Germiyanoğulları devri, özellikle Beylikler devri ile Osmanlı mimarisi arasında bir geçiş dönemini yansıtmaktadır. Bununla beraber bu yapı daha geç dönemlerde onarılmış, XIX. yüzyılda ampir üslubunda bezenmiştir. Yine bu dönemde önüne bir son cemaat yeri eklenmiştir.

Cami kesme taştan bir yapı olup, önündeki son cemaat yeri ve ibadet mekânı ile bütün halinde tek bir kütle görünümündedir. Avlusunun mihrap ve kısmen de doğu yönünde bir mezarlık bulunmaktadır. Taş döşeli avlusu ise günümüzde yol seviyesinden birkaç metre daha aşağıda kalmıştır. Caminin doğu duvarına sonradan bitişik olarak yapılan minaresi de ayrı bir kütle görünümündedir. Son cemaat yeri pandantifli, dıştan sekiz köşe kasnaklı beş kubbe ile örtülü, üç kapılıdır. Cephe görünümünü geniş sivri kemerlerin oluşturduğu kalın taş sütunlar oluşturmaktadır. Son yıllarda bu taş sütunlar camekânla kapatılmıştır.

Son cemaat yerinden ibadet mekânına ampir üslubunda bir kapıdan girilmektedir. İbadet mekânı 18.50x22.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânı dört kütlevi paye ile üç sahna bölünmüştür. Bunlardan girişin önünde sivri tonozla örtülü bir nevi giriş holü, bunun arkasında 10 m. çapında büyük bir kubbenin örttüğü asıl ibadet mekânı bulunmaktadır. Bu bölümün üzerini örten kubbe geniş kemerlerin yardımı ve payeler ile çevre duvarlarının üzerine oturtulmuştur. Bunun yanı sıra kubbe dışında kalan iki yan bölümler üçer küçük kubbe ile örtülüdür.

Mihrap taş oymadan olup, geç dönemlerde yapılan onarımlar sırasında orijinalliğinden oldukça uzaklaşmış ve bezemelerle de ampir üslubuna dönüşmüştür. Minber ise orijinalliğinden uzak bir görünümdedir. Eski minbere ait bazı parçalar yeni yapılan minber üzerine eklenmiştir.

Uşak Ulu Camisi kendine özgü bir yapı olmasına rağmen aynı dönemde yapılmış diğer yapılarla da ortak benzerlikler göstermektedir. Edirne Eski Cami, Sofya Büyük Cami ve Filibe Cuma Camisi ile plan yönünden ilginç benzerlikleri vardır. Bu konuda araştırma yapan Mahmut Akok; “Orta sahna verilen kıymet ve burada yaratılmış olan genişlik ve irtifa ile müteakip çağlarda inkişaf ettirilmiş merkezi tek sahanlı camilerin bir nevi prototipi gibi durmaktadır” demektedir.

Caminin yanındaki minare beden duvarlarına kadar yükselen dikdörtgen taş kaide üzerinde Türk üçgenlerinin yardımı ile tek şerefeli yuvarlak gövdeye geçilmektedir.


Burmalı Cami (Merkez)

Uşak İl merkezinde, şeker fabrikaları ile Buğday Pazarı’nı ayıran yolların köşesinde bulunan bu caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ayrıca kitabesi de günümüze gelemediğinden banisinin ve mimarının isimleri bilinmemektedir. Bununla beraber yapı üslubundan XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Caminin giriş kapısının sağında yer alan onarım kitabesinden de h.1185 (1769) yılında onarıldığı öğrenilmektedir.

Kitabe:
“Çün harabe müşerref oldu bu cami ey hüncaz
Hoş delalet kıldı tamirine Abdullah izam
Hayre sai olduğu içün ol azizi muhterem
Yeğinle buldu hayatı kubbe şadırvan can
Çün minare giyecek başına bir zerrin külah
Dedi tarihi bir müferriş camii oldu bu tamam hicri sene 1185 (1769).”

Kesme taştan yapılmış olan camiye merdivenli bir avludan girilmektedir. Giriş portalinin önü sonradan camekânla kapatılmıştır. İki kare mekânın birleşmesinden meydana gelen caminin ibadet yerinin önündeki bölüm basık kubbelidir. Bu kısmın sonradan eklendiği sanılmaktadır. Son cemaat yeri niteliğindeki bu kısmın duvarlarında sivri kemerli nişler bulunmaktadır. Bu bölümün üzerini örten kubbe sekizgen bir kasnak üzerine oturmaktadır. Böylece ibadet mekânını örten ana kubbeye uyum sağlanmak istenmiştir.


İbadet mekânının duvarları 1.50 m. kalınlığında olup, 9.00x9.00 m. ölçüsünde kare planlıdır. Bu bölümün üzerini örten kubbe sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Kubbenin basık oluşu iç mekâna ağır bir görünüm vermiştir. İbadet mekânı küçük pencerelerle aydınlatılmış olmasına rağmen iç mekân loştur. İç mekânı süsleyen bezemeler XIX. yüzyılda yapılmıştır.

Mihrap üçgen bir niş şeklinde çıkıntılı olup, taşa oyulma sureti ile yapılmış, üzeri mukarnasla sonuçlandırılmıştır. Geç devirde yapılmış olan ahşap minberin üzerine eski minbere ait eski parçalar da eklenmiştir.

Girişin sağında yer alan minare ilk mekânın uzantısı ile birleştirilmiştir. Sekizgen kaide üzerine kırmızı tuğladan silindirik olarak yapılan gövde tek şerefelidir. Gövde üzerindeki kırmızı tuğladan yivler helezoni bir şekilde dizilerek minareye değişik bir görünüm kazandırılmıştır.


Çakoloz Camisi (Merkez)

Uşak il merkezi Kurtuluş Mahallesi, Çakoloz Cami Sokağı’nda bulunan bu caminin de kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber portal üzerinde bulunan Sultan II. Abdülhamit’e ait tuğradan XIX. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca caminin mimari üslubu da bunu açıkça göstermektedir. Cami çeşitli tarihlerde yangın geçirmiş ve onarılmıştır. Uşaklı Çakoloz ailesinin bu onarımlarda büyük payı olduğundan camiye Çakoloz ismi verilmiştir. Caminin gerçek ismi ve banisi de bilinmemektedir.

Cami kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen bir avlunun güneydoğu kenarındadır. Kütlevi bir görünümü olan yapıda XIX. yüzyıl mimarisinin batı etkileri açıkça görülmektedir. Cephe görünümünde kırmızı kemerler, duvarlara gömülmüş ayaklar üzerine oturtulmuş volütler, diş kesimleri ve kornişlerle hareketlilik verilmiştir. XX. yüzyılda caminin önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir. Bu bölüm sivri kemerlerle birbirine bağlanmış dört kalın sütun ve bunların üzerini örten üç küçük kubbeden meydana gelmiştir. Son cemaat yerinden rokoko üslubunda bir portalle ibadet mekânına girilmektedir. Bu portal kademeli kırma kemer şeklinde olup, akantus yaprakları ile bezenmiştir. Kemerin üzerine oturduğu konsollar kompozit sütun başlıklı yivli sütunlara dayanmaktadır. Kırma kemerin ortasına da kabartma çiçek ve karanfil yaprakları yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde de Sultan II. Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır.

İbadet mekânı doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olup, bugün üzeri oldukça yüksek bir çatı ile örtülmüştür. İlk yapımında kubbeli olduğu sanılmaktadır. Mihrap dışarıya çıkıntı yapan bir niş şeklindedir. Ahşap minberin ise hiçbir mimari ve sanat tarihi yönünden özelliği yoktur.

Son cemaat yeri ile ibadet mekânını birleştiren köşeye minare yerleştirilmiştir. Minare kare kaide üzerinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir.

Uşak Türbeleri


Şeyh Hacı Kemal Türbesi (Merkez)
Uşak il merkezinde, Kurtuluş İlköğretim Okulu’nun arkasında bulunan bu türbenin Germiyanoğulları zamanında Uçbeylerinden Hacı kemal’e ait olduğu söylenmektedir. Bir başka söylentiye göre de Hacı kemal Sultan Yıldırım Beyazıt’ın karısı Devlet Hatun’un kızkardeşi Cemile Hatun ile evli idi. Türbe içerisinde iki lahit bulunmaktadır. Ancak bu söylentilere açıklık getirecek bir belgeye rastlanmamıştır.

Şeyh Hacı Kemal’in mezarı üzerinde h.1311 (1892) tarihli kitabe bulunmaktadır.

Kitabe:
“İadei şeref eyledi Hacı Kemal Sultan himmeti kutsiyyesi yerini buldu. Mamur sağ olsun âlemde din vatan hayhuhan kıldılar bu eseri necate sebebi magfur 1311.”

Şeyh Hacı Kemal’in Germiyanoğulları zamanında Uçbeyi olduğu söylenirse de mezar taşındaki tarih ile arada büyük bir fark bulunmaktadır.

Türbe kesme taştan dikdörtgen planlı olup üzeri yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin kuzey cephesinde dikdörtgen şeklinde bir kapıdan içerisine girilmektedir. Bu kapının iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir. Kapı ve pencerelerin üzerleri tuğladan yassı kemerli nişlerle şekillendirilmiştir. Ayrıca doğu yönündeki cepheye de sivri kemerli bir pencere daha açılmıştır. Türbe içerisinde herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamaktadır.


Hacim Sultan Türbesi (Sivaslı)
Uşak ili Sivaslı ilçesisi Hacım Köyü mezarlığında bulunan türbe üzerinde kitabe yeri olmasına rağmen kitabe yeri boş bırakılmıştır. Yalnızca h.1223 ( 1808) tarihi yazılıdır. Bu tarihin türbenin yapımı ile ilgili olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Ancak türbe içerisindeki kalem işlerinin XIX. yüzyılın başına ait olduğu da görülmektedir.

Bu türbenin Hacim Sultan’a ait olduğu söylenmekte olup, Hacim Sultan’ın Hazreti Pir’in üçüncü halifesidir. Onunla birlikte Horasan’dan Anadolu’ya geldiği rivayet edilmektedir.


Türbe düzgün kesme taştan sekizgen planlı olup, yüksek kasnaklı içten pandantifli kubbe, dıştan çatı ile örtülüdür. Giriş kapısı önünde yuvarlak kemerli bir giriş bulunmaktadır. Bu bölümün sonradan türbeye eklendiği sanılmaktadır. Türbenin giriş kapısı üzerinde geometrik motifli mermer bir plaka üzerinde iki palmet motifine yer verilmiştir.

İç mekân muntazam kesme kalker taşından yapılmış, yer yer de devşirme parçalardan yararlanılmıştır. Türbenin içerisi oldukça sade olup, pandantiflerde XIX. yüzyıla ait kalem işleri görülmektedir.

Uşak Çeşmeleri


Cankış Çeşmesi (Merkez)
Uşak Aybey Mahallesi’nde, Eski Hükümet Konağı yakınında bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre h.1320 (1901) yılında, dönemin zengin ağalarından olan İbrahim Ağa’nın kızı Emine Hatun tarafından yaptırılmıştır. Söylentiye göre Emine Hanım üç günlük gelin iken ölmüş, babası İbrahim Ağa tarafından onun ruhu için yaptırılmıştır.

Kitabe:
“Ve sahabüz rabbühün saraban tahura
Gerek Allah kıldı bu çeşmeyi Emine
Hatun fi sebilullah akıttı böyle
Bu ab-ı revan hem delil oldu
Bu çeşmeyi pederi İbrahim Ağa
Dai duada satlabı (dar)
Canan ola 1320 (1921)”

Çeşme kesme taştan yuvarlak bir niş şeklindedir. Bu yuvarlak kemer yanlardaki yivli konsollar üzerine oturtulmuştur. Niş içerisinde kabartma bir bordür çepeçevre dolaşmaktadır. Çeşme günümüze iyi bir durumda gelmiştir.


Ali Ağa Çeşmesi (Merkez)
Uşak il merkezinde Ali Ağa denilen bir semtte Ali Ağa Sokağı’nda, dört yol ağzında bulunmaktadır. Çeşmenin yapım tarihi bilinmemekle beraber, üzerindeki onarım kitabesinden h. 1202 (1787) yılında onarıldığı anlaşılmaktadır.

Onarım Kitabesi:
“Maşallah bu mekânda çeşme
Müminler geçip akıttı içreye
Bu Hamdüllillah vücut buldu geh-i
Cümlemizin sayi olmasın leh-i
Ali Ağa çeşmesi diye buldu şöhret
Mahalle-i Kamer ehalisi bünyad
Sene 1202’sinde buldu hitam.”

Çeşmenin orijinal yapısı bilinmemektedir. Bugünkü hali ile XVIII. yüzyıl geç dönem çeşmelerini yansıtmakta olup, kesme taştan yapılmıştır. Günümüzde çukurda kalan çeşme, iki yuvarlak kemerli bir niş şeklindedir. Bu kemerler düz yivli konsollar tarafından taşınmaktadır.


Cimcim Çeşmesi (Merkez)
Uşak il merkezi Cimcim Sokağı başında, Halit Ziya İlköğretim Okulu’nun yakınında bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre; h.1316 (1896) yılında yaptırılmıştır. Banisi bilinmemektedir.

Kitabe:
“Toplanıp ehli mürüvvet yaptılar bu çeşmeyi
Oldu çari ab feyz harü şevrullah ile
Görmek istersen eğer dünyada ab-ı kevseri
Çeşme-i Cimcimden iç bi kâse aşkullah ile
Sene 1316 (1896).”

Çeşme muntazam kesme taştan yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. İkiyüzlü olan çeşmenin her iki yüzünde basık yuvarlak silmeli kemerler, akantus yapraklı yivli ayaklar üzerindeki konsollara oturmaktadır. Köşe dolgularında kabartma ay yıldız motifleri bulunmaktadır. Çeşmenin cephesi oldukça hareketli natüralist bitki kıvrımları ile barok dönemi sanatını yansıtmaktadır. Ancak kıvrımlarındaki incelik taş oyma sanatının en güzel örneğini yansıtmaktadır.

Uşak Köprüleri


Beylerhan Köprüsü (Merkez)

Uşak il merkezi, Selendi yolunda, Gediz Nehri üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan Germiyanoğulları dönemi veya Osmanlı’nın ilk döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Köprü h.1309 (1892) yılında Beylerhan Köyü’nden Mıdıkoğlu Sabit Ağa tarafından onarılmıştır. Bunu belirten kitabe de köprünün büyük gözü üzerine yerleştirilmiştir. Köprü halk arasında Köprübaşı, Sarıkız, Güre ve Beynihan isimleri ile tanınmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan köprü yuvarlak altı gözden meydana gelmiştir. Bunlardan üç göz büyük, üç göz de küçüktür. Bunlardan büyük gözün su seviyesinden yüksekliği de 7.50 m. dir. Köprünün uzunluğu 60 m. genişliği 3 m. olup, en büyük kemer açıklığı da 10 m. dir.

Köprü günümüzde iyi durumda olup, halen kullanılmaktadır.


Buğdaylı Köprüsü (Buğday Pazarı Köprüsü) (Merkez)

Uşak il merkezinde, şehrin içerisinden akan Dokuzsele Deresi üzerinde bulunan bu köprüyü kitabesinden öğrenildiğine göre Hüseyin Ağa isimli bir kişi 1600 yılında yaptırmıştır.

Köprü sarı kesme taştan, iki yuvarlak gözlü olarak yapılmıştır. Uzunluğu 8.50 m. genişliği 4. m. dereden yüksekliği de 2 m. dir.

Köprü günümüzde iyi bir durumdadır.


Çataltepe Köprüsü

Uşak ili, Uşak-İzmir karayolu üzerinde, Gediz Çayı üzerindeki bu köprünün yapım tarihini belirten bir kitabesi günümüze gelememiştir. Bununla beraber yapı üslubundan Selçuklular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Köprü 1900 yılında yıkılmış ve aynı tarihte Olucak Köyü’nden Hacı Mustafa Oğlu Ahmet Ağa tarafından onarılmıştır. Köprünün büyük gözü çatlamış ve iki yandan demir putrellerle kuvvetlendirilmiştir.

Köprü kesme taştan, üç gözlüdür. Uzunluğu 45 m. eni 3.50 m. dir. Gediz Nehri’nden büyük gözün yüksekliği 7.50 m. dir.


Hacı Gedik Köprüsü (Merkez)
Uşak il merkezinde, Uşak-Karahallı yolunda, Banaz Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda Uşaklı Hacı Gedikoğlu Hacı Mustafa Efendi tarafından 1880 yılında yaptırıldığı belirtilmektedir.

Köprünün yapımı ile ilgili bir de söylence bulunmaktadır. Araştırmacı Gülgün Tunç’tan öğrenildiğine göre; köprüyü yaptıran Hacı Mustafa Efendi halı ticareti ile uğraşan bir kişi imiş. Bir gün sırtında halı ile köprüden geçerken düşme tehlikesi geçirmiştir. O anda “Ulu Tanrım beni zengin et de buraya bir köprü yaptırayım” diye dua etmiştir. Aradan yıllar geçmiş Hacı Mustafa Efendi zengin olmuş ve verdiği sözü tutarak bu köprüyü yaptırmıştır.

Köprü kesme taştan üç gözden meydana gelmiştir. Uzunluğu 26 m. genişliği 4.50 m. dir. Köprünün bir büyük orta ayağı, iki de daha küçük yan ayağı bulunmaktadır. Tabliye kısmı ahşap olup, bunun dışında kalan bütün bölümleri kesme taştandır. Ahşap tabliye Uşak Valiliği tarafından 1955 yılında beton olarak yenilenmiştir.


Halı Pazarı Köprüsü (Merkez)
Uşak il merkezinde Dokuzsele Deresi üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Kaynaklarda köprünün 1550 yılında yapıldığına dair bazı notlar bulunmaktadır. Ayrıca Evliya Çelebi de 1671 yılında bu köprüden geçtiğini belirtmiştir.

Kesme taştan yapılmış olan köprü tek gözlü olup, uzunluğu 12 m. eni 5 m. dir. Dokuzsele Deresi’nden kilit taşına kadar olan yüksekliği de 2.50 m. dir. Köprü günümüzde iyi durumdadır.


Çanlı Köprü (Merkez)

Uşak il merkezine 5 km. uzaklıkta, Uşak-Denizli karayolunda, Banaz Çayı’na dökülen Dokuzsele Deresi üzerinde bulunan bu köprüyü, kitabesinden öğrenildiğine göre Sipahsalar Şecaüddin isimli bir kişi h.653 (1255) yılında yaptırmıştır. Köprü büyük olasılıkla Selçuklu döneminde yapılmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan köprü tek gözlüdür. Uzunluğu 8 m. genişliği 3 m. dere suyundan yüksekliği de 5 m. dir. Köprü günümüzde harap bir durumdadır.


Tabakhane Köprüsü (Merkez)

Uşak il merkezini ikiye bölen ve Dokuzsele Deresi üzerinde bulunan bu köprü eski Tabakhane Semti’ndedir. Köprünün kitabesi günümüze gelememekle beraber 1800 yılında Osmanlı döneminde yapıldığı bilinmektedir.

Beyaz kesme taştan yapılan köprü tek gözlü olup, uzunluğu 5.50 m. genişliği de 6 m. dir. Dere üzerinden yüksekliği 2 m. ye yakındır.

Köprü günümüzde kullanılmakta olup, Dokuzsele Deresi üzerinde bundan başka birkaç köprü daha bulunmaktadır.


Cılandıras (Ceylandras) Köprüsü (Karahallı)

Uşak il merkezine 35 km. uzaklıkta, Karahallı ilçesinde, Banaz Çayı üzerinde bulunan bu köprünün, bazı kaynaklarda MÖ.600 yıllarında Lydia’lılar tarafından yaptırıldığı belirtilmiştir. Bazı kaynaklarda da Roma dönemine ait olduğu yazılmıştır. Büyük olasılıkla bu köprü yöreden geçen kral yolunun bir parçasıdır.

Kayalar üzerine yapılan bu köprü kesme taştandır. Hafifi sivri tek gözlü olan köprü 24 m. uzunluğunda, 1.75 m. genişliğindedir. Bu ölçüler dikkate alınacak olunursa ve tabliye kısmının da çok az oluşundan ötürü köprünün yalnızca yaya geçitlerine ayrıldığı sanılmaktadır.

Köprü değişik zamanlarda onarım geçirmiştir. Karahallı Belediyesinin yapmış olduğu onarımla da köprünün tabliyesi betonlaştırılmış ve iki yanına da birer korkuluk yerleştirilmiştir.


Taş Köprü (Ulubey)

Uşak ili Ulubey ilçesinde, kuru bir dere yatağı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVII.-XVIII. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü moloz taştan yapılmış olup, yuvarlak kemerli tek gözden meydana gelmiştir. Köprü iki yönden kemer gözünün orta noktasına kadar yükselmektedir. Köprü üzerinde kesme taştan koruma duvarları yapılmıştır. Yalnızca yayalara mahsus olan bu köprü günümüzde iyi bir durumdadır.

Uşak Müzeleri


Uşak Müzesi (Merkez)

Uşak yöresi antik çağın Lydia Bölgesi’nin önemli bir yerleşim alanı idi. Bu bölgede Heredotos’tan öğrenildiğine göre; Lydia hükümdar sülalelerinden Heraglikler hâkim olmuş, onları Lydia imparatoru Kroisos izlemiştir. Yörede bu dönemlere ait çok sayıda eserle karşılaşılmış ayrıca kazılar yapılmıştır. Bu arkeolojik çalışmaların sonucu olarak da Uşak’ta bir müze kurulmasına karar verilmiştir. Uşak Müzesi olarak kullanılan bu yapı 1967 yılında yapılmaya başlanmış ve 1970 yılında da tamamlanmıştır.

Uşak Müzesi yeni yapılan binasında 23 Mayıs 1970 tarihinde ziyarete açılmıştır. Öncelikle arkeoloji ve etnoğrafya müzesi olarak düzenlenen Uşak Müzesi 1 Eylül 1978’de Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi’nin açılmasından sonra yalnızca arkeolojik eserlerin sergilendiği bir müze durumuna getirilmiştir. Karun Hazinesi olarak isimlendirilen Lydia Krallığına ait eserlerin Amerika’dan hukuk yolu ile getirtilmesinden sonra yeni baştan düzenlenmiştir.

Müzede Neolitik dönemden başlayarak Osmanlı dönemine kadar uzanan, oldukça uzun bir zaman sürecini kapsayan eserler bir araya getirilmiştir. Bunların arasında idoller, baltalar, kaplar, Lydia kültürünü yansıtan gümüş tabak, kadeh, bilezik ve vazolar; Helenistik ve Roma Çağı kandilleri, tıpta kullanılan aletler; altın gümüş ve bronz sikkeler, çeşitli adak taşları, heykeller ve lahitler bulunmaktadır.

Müzenin en önemli koleksiyonu olarak tanımlanan Karun Hazineleri ise ayrı bir bölümde sergilenmektedir. Lydia eserleri olarak bilinen bu hazine 1965–1968 yıllarında kaçak kazılarda ortaya çıkarılmış, illegal yollardan Amerika’ya kaçırılmış ve 1993 yılında Türk Hükümeti’nin çalışmaları sonucunda ülkeye getirilmiştir. Bu eserler çıktıkları bölgeden ötürü Uşak Müzesi’nde teşhir edilmiştir. Bu koleksiyon içerisinde altın ve gümüş takılar, içki ve koku kapları, bronz kalıplar, süs eşyaları bulunmaktadır. MÖ. VI. yüzyıla ait olan Karun Hazineleri 363 parça eserden meydana gelmiştir.

Uşak Müzesi bahçesinde mermer sütunlar, sütun başlıkları, heykeller, lahitler, steller, çeşitli mimari parçalar, adak taşları, sunaklar ve küpler sergilenmektedir.


Kurtuluş Mahallesi Doğan Sokak No:1
Tel : (0276) 227 39 30
Faks : (0276) 223 59 01


Atatürk ve Etnografya Müzesi (Merkez)

Uşak il merkezi, Bozkurt Mahallesi, Hisarkapı Sokağı’nda Uşaklı Kaftancı ailesi tarafından 1910 yılında yaptırılan iki katlı bina, Atatürk’ün doğumunun 100.Yıldönümü nedeni ile onarılarak 1 Eylül 1981’de Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Bu konakta Kurtuluş Savaşı sırasında, Uşak’ın kurtuluşundan 2 gün sonra 2 Eylül 1922’de Uşak’a gelen Atatürk, İsmet İnönü ve diğer komutanlar 3–4 gün kalmışlar ve burasını karargâh olarak kullanmışlardır. Ayrıca İstiklal Savaşı sırasında Yunan Kuvvetleri Başkomutanı General Trikopis’in esir alınarak Atatürk’ün huzuruna çıkarılmıştır.

XIX. yüzyıl Osmanlı mimari örneği olan bu konağın giriş katında yöresel etnoğrafik malzemeler sergilenmiştir. Bu bölümde XVI.-XVII. Yüzyıl Uşak halıları, takılar bulunmaktadır. Müzenin ikinci katında Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili fotoğrafların yanı sıra Ankara Anıtkabir Müzesi’nden getirilen Atatürk’ün özel eşyaları sergilenmektedir.


Bozkurt Mahallesi Hisarkapı Sokak No:77
Tel : (0276) 227 39 81
Faks : (0276) 223 59 01

Uşak Kervansaray ve Hanları


Paşa Hanı (Taşhan) (Merkez)


Uşak il merkezinde bulunan bu hanı Tiritoğlu Mehmet Paşa bir Fransız mimara yaptırmıştır. Yapım tarihini belirten bir kitabe günümüze gelememekle beraber XIX. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Han kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Alt katta yuvarlak kemerler içerisine alınmış dükkânlar, üst katta da 30 civarında oda bulunmaktadır.

Günümüzde özel bir şahsın mülkiyetinde otel olarak işletilmektedir.


Hacı Gedik Hanı (Merkez)
Uşak il merkezinde Halı Pazarı Mevkii’nde bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIX. yüzyılın ikinci yarısına ait olduğu sanılmaktadır.

Kesme taştan iki katlı olarak yapılan bu hanın alt ve üstünde 30 civarında oda ve dükkan bulunmaktadır.


Kervansaray (İnay Hanı) (Ulubey)

Uşak ili Ulubey ilçesi İnay Köyü’nde bulunan bu kervansarayın yapım tarihini belirten kitabesi günümüze gelememiş olup, kaynaklarda da onunla ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır. Yapı üslubundan XIII.-XIV. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Günümüzde harap bir durumda olan kervansaray kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Cephe görünümünde kesme taşa ağırlık verilmiş dikdörtgen planlıdır.

Giriş kapısından dikdörtgen bir avluya geçilmektedir. Giriş kapısı yayvan yuvarlak kemerli olup, Selçuklu yapılarındaki görkemli portallere burada rastlanmamaktadır. Avlunun çevresinde yuvarlak kemerli mekânlar sıralanmıştır. Avlunun üzeri tuğla hatıllı beşik kemerlerle örtülmüştür.

Uşak Bedestenleri


Bedesten (Merkez)

Uşak il merkezinde bulunan bu bedestenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber bazı kaynaklarda bir İtalyan mimar tarafından 1901’de yaptırıldığına dair bilgi bulunmaktadır.

Bedesten kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, dikdörtgenin iki ucu arasına da birer giriş kapısı yerleştirilmiştir. İnce uzun bir koridorun çevresinde odalar sıralanmıştır. Yapı üslubu XX. yüzyılın başlarına ait herhangi bir ekole uymamaktadır. Bedesten uzun süre harap durumda kalmış 1980’li yıllarda restore edilmiştir. Bu restorasyon sırasında tamamen özgünlüğünden uzaklaşmış olup, XX. yüzyılın sonlarına ait modern bir mimari özelliği göstermektedir.

Günümüzde Sarraflar Çarşısı olarak kullanılmaktadır.

Uşak Sivil Mimari Örnekleri


Uşak yöresinde sivil mimari doğal koşullara ve iklime uygun olarak yapılmıştır. Dar sokaklar çevresinde sıralanmış oymalı konsollar, çıkmalar, cumbalar ile dışa açılan evlerin yanı sıra bahçe içerisinde iki veya üç katlı konak türü yapılar da bulunmaktadır. Bununla beraber, Uşak’taki deprem ve yangınlar yöredeki sivil mimari örneklerinin günümüze ulaşmasını engellemiştir. Ayrıca yeni yapılanmalar da sayıları çok az olan bu örneklerin yok olmasına neden olmaktadır. Günümüzde yalnızca Aybey Mahallesi’nde az sayıda da olsa XIX. yüzyıla tarihlendirilen evler bulunmaktadır.

Evliya Çelebi; Uşak evlerinin bağ ve bahçeler içerisinde, toprak damlı olduklarından söz etmiştir. XIX. yüzyılın sonlarında Uşak’a gelen Cuinet kerpiç evlerin yanı sıra ahşap evlerin de büyük çoğunlukta olduğunu belirtmiştir. Ne var ki bu evlerin çoğu yanmış ve yerlerine yeni yapılar yapılmıştır. O dönemde yapılan evlerin taş temelli, alt katlarının kerpiçten, üst katlarının da ahşaptan olduğu, üzerlerinin de ahşap bir çatı ile örtüldüğü anlaşılmaktadır.

Uşak’ta bahçe içerisindeki evler genellikle iki katlı olup, dışa kapalı sofaların etrafında odalar sıralanmıştır. Alt katlar kışlık, üst katlar da yazlık olarak düzenlenmiştir. Evlerin tümünde sofalar çok geniş tutulmuş ve ev yaşantısında önemli bir rol oynamıştır. Bu sofaların arkasında, özellikle yer katında depo ve kilerler, üst katlarda da günlük yaşamın geçtiği odalara yer verilmiştir. Katlar arasındaki bağlantıyı ahşap merdivenler sağlamıştır.

Uşak’ın konak tipi evlerinde ana kapıdan taş veya toprak örtülü bir avluya girilmektedir. Yer katında üzeri çardakla örtülü bir sofa, avlunun bir kenarında ahırlar, diğer yanında da hizmetkârlara ait odalar bulunmaktadır. Bu yer katında da depo, kiler önemli bir bölümü meydana getirmektedir.

Üst katların avluya bakan yüzlerinde geniş sofalara yer verilmiş bu sofalardan öndeki yazlık kuzeye bakan arka sofa da kışlık olarak düşünülmüştür. Ev içerisindeki odaların tümü bu sofalara açılmaktadır. Avluya bakan ön sofa ahşap direklerle desteklenmiş bağdadi kemerlere, kafeslere yer verilmiştir. Üst katlar ise boydan boya dışa dönük ve çıkmalıdır. Bu çıkmalar üzerinde ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri görülmektedir.

Uşak evlerinin en büyük özelliği de orta ve üst katta bulunan Sohbet Odası denilen mekânlardır. Oldukça büyük ölçüdeki bu odada yaşmaklı ocaklara, ahşap tavanlara, dolaplara, yüklüklere, sergenlere, nişlere özen gösterilmiştir. Ev halkının toplandığı sohbet odasının yanında Aş Odası denilen ve yemek yenilen bir oda daha bulunmaktadır. Evlerin bu bölümlerindeki odalar ailelerin maddi koşullarına göre ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri ile bezenmiştir. Özellikle yaşmaklı ocaklar, dolap, yüklük kapakları, çıta ve göbekli tavanlar, bitkisel ve geometrik motiflerle bezeli kapı ve panolar bunların tipik örnekleridir.

Evlerin tabanları genellikle ahşapla kaplanmıştır. Dışa açılan dikdörtgen pencerelerin üzerlerine geometrik motifli alçı tepe pencereleri sıralanmıştır. Evlerin çoğu ahşap çatılı ve kiremit örtülüdür.

Uşak yöresindeki köy evlerinde bile ahşap bezemeli odalara, dolap, pencere ve kapılara rastlanmaktadır.

Uşak Doğal Güzellikleri


Uşak ili İç Batı Anadolu Eşiği üzerinde yer alıp, il alanının kuzey, kuzeydoğu ve doğu kesimlerinde dağlıktır. Bunun dışında kalan alanlar geniş platolar halindedir. İl topraklarının % 58’i platolarla, % 37’si de dağlarla kaplıdır. Ovalık alanlar ise % 55.5’i bulur. İldeki dağlık alanlar vadilerle yarılmıştır. İlin en önemli yükseltileri Ahır Dağı (1.915 m.), Tahtalı Tepe (1.644 m.), Kemer Dağı (1.197 m.) ve Koca Dağ’dır (934 m.). İl merkezinin kuzeyindeki Elinoğlu Tepesi de 1.387 m.ye yükselmektedir.


Ahır Dağı

Uşak’ın doğusunda yer alan Ahır Dağı Afyonkarahisar ile Kütahya arasındaki dağ sınırını oluşturur ve bu dağın bir bölümü de Uşak il toprakları içerisindedir. Eyüp, Kartal ve Sümbüllü tepeleri Ahır Dağı’nın başlıca yükseltileridir. Bunlar zengin bir bitki örtüsü ile kaplıdırlar. Bunun yanı sıra Omur Baba, Ahmetler, Kemer ve Kurt Dağı tepeleri bitki örtüsü bakımından yoksuldur.


Murat Dağı

Uşak-Kütahya il sınırını oluşturan Murat Dağı’nın önemli bir bölümü Uşak il merkezi ile Banaz ilçesi arasındadır. Bu dağ 2.309 m. yüksekliği ile ilin en yüksek noktasıdır. Zengin çam ormanları ile kaplı olan bu dağ volkanik bir oluşumdur. Doğusunda da Tahtalı Tepe (1.644 m.) bulunmaktadır.


Elma Dağı

Uşak il merkezinin kuzeyinde Murat Dağı’nın güneyinde yer alan Elma Dağı 1.805 m. yüksekliğindedir. Çevresi geniş otlak ve yaylalarla kaplıdır.


Akarsuları

Uşak il topraklarında Büyük Menderes Nehri’nin kollarından Banaz Çayı ile Gediz Irmağı bulunmaktadır. Bunların çok sayıdaki küçük kolları da Uşak’ın kuzeyindeki dağlık alanlardan doğmaktadır.


Gediz Irmağı

Gediz Irmağı Murat ve Eğrigöz dağlarından kaynaklanır ve Uşak’ın en önemli akarsularından birisidir. Kütahya il sınırları içerisinde akan Gediz Irmağı Emirfakılı Köyü’nün kuzeyinden Uşak topraklarına girmektedir. Bundan sonra Güre Bucağı’na kadar kuzey-güney yönünde akar. Güre yakınlarında batıya yönelir ve Manisa topraklarına girerek İzmir’de Ege Denizi’ne dökülür.

Gediz Irmağı’nın Uşak’taki en önemli kolu Karabol Çayı’dır. Uşak il merkezinin 1 km. batısından doğan bu çay Güre Bucak merkezine kadar ulaşır ve orada Gediz’e katılır.


Banaz Çayı
Büyük Menderes’in Yukarı Havzası’ndan kaynaklanan Banaz Çayı Uşak’ın en önemli akarsuyudur. Kuzey-güney doğrultusunda akarak Denizli’de Büyük Menderes’e katılır. Banaz Çayı’nın Murat Dağı’ndan kaynaklanmasından Büyük Menderes’e kadar olan uzunluğu 165 km. dir. Bu alan içerisinde Kocadere ile birleşir. Demirciler Deresi de en önemli kollarından birisidir. Demirciler Deresi Ulubey ilçe merkezinden geçtikten sonra Banaz Çayı’na katılır. Banaz Çayı ve kollarının zaman zaman taşkınlıkları çevreye zarar vermektedir.


Göletler
Uşak-Ankara karayolu üzerindeki Göğem’den 7 km. içeride Göğem Göleti bulunmaktadır. Göletin çevresi ormanlık olup, özel mülkiyetin yapıları burada bulunmaktadır.

Örencik-Eşme yolu üzerinde Takmak bucağına 2,5 km. uzağında sulama ve içme amaçlı yapılan Takmak Göleti bulunmaktadır. Bu gölet tarım alanları ile çevrili olup, aynalı sazan balığı yetiştirilmektedir.

Uşak il merkezi ile Karaağaç Köyü arasında 1993 yılında Karaağaç Göleti yapılmıştır. Yöre halkı tarafından gölet çevresi mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Bu göletlerin dışında Tokmak, Üçpınar, Karaahmetli, Yeleğen, Yeşilkavak, Alahabalı, Güneyköy, Altıntaş, Baltalı, Kızılhisar, Kuşdemir, Yenice, Dümenler göletleri bulunmaktadır.


Vadiler ve Ovalar

Uşak il topraklarının %5,5’ini kaplayan ovaların en önemlileri Banaz Ovası ile Uşak Ovası’dır. Bu ovalar tarıma elverişli olup, toprakları kalkerli, demir oksitli, manlı ve yer yer de taşlıktır.


Banaz Ovası
Uşak’ın kuzey-güney doğrultusunda yer alan Banaz Çayı vadisindeki Banaz Ovası, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda olup, ilin en yüksek ovasıdır. Banaz Çayı’nın taşıdığı alüvyonların burada birikmesinden ötürü de önemli bir tahıl alanıdır.


Uşak Ovası

İlin doğu-batı doğrultusunda bulunan bu ovanın kenarında Uşak il merkezi kurulmuştur. Deniz seviyesinden 890 m. yüksekliğindeki bu ovanın tabanı kalın bir alüvyonla örtülüdür. Güneyinde 100 m. yüksekliğe ulaşan tepeler bulunmaktadır. Ova 5.500 hektar yüzölçümünde olup, uzunluğu da 12 km. dir.

Bu ovanın doğusunda Çanlı Çayı Vadisi bulunmakta olup, Uşak’ın önemli bir tarım merkezidir.


Kanyonlar
Uşak ilinin güney ve güneybatı kesiminde doğal oluşum olan kanyonlar bulunmaktadır. Bu kanyonlar Kazancı Deresi ile Banaz Çayı’nın oluşturduğu Ulubey ilçesinin Uşak-Karahallı karayolunun doğusunda bulunmaktadır. Bu kanyonlar antik Blaundus kenti ile bir bütünlük sağlamaktadır.


Ulubey Kanyonu
Uşak ili Ulubey ilçesindeki bu kanyon ABD'deki Grand Kanyonu'ndan sonra uzunluk bakımından dünyanın en büyük 2. kanyonu olma özelliğini taşımaktadır.

İlin güney ve güneybatı kesimlerinde jeolojik yapının özelliğinden dolayı oluşan Ulubey Kanyon’unda her yıl 27–28 Mayıs tarihlerinde Ulubey Kültür Turizm ve Kanyon Festivali yapılma çalışmaları yürütülmektedir. Planlanan festival çalışmaları kapsamında kanyonun dibinden geçen Dokuzsele Deresi temizlenecek ve kanyon turizme açılacaktır.



Uşak Kaplıca ve İçmeleri

Uşak il toprakları şifalı su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Banaz’a 7 km. uzaklıktaki Hamamboğazı şifalı suları ile Ulubey’deki Aksaz Hamamı bunların başında gelmektedir.


Hamamboğazı Kaplıcası (Banaz)

Uşak ili Banaz ilçesinin 7 km. kuzeydoğusunda bulunan şifalı suların tümüne Hamamboğazı Şifalı Suları ismi verilmiştir. Çevresi çam ağaçları ile kaplı olan kaplıcanın bulunduğu yer deniz seviyesinden 1.047 m. yüksekliktedir. Kaplıcada gazoz, sarı kız ve kara kız denilen üç ayrı su bulunmaktadır. Gazoz; kükürt, demir ve diğer şifalı madenleri içermektedir. Sarı kız; kükürtlü ve ılık, kara kız orta sıcaklıktadır. Toplam debi 40 lt sn olup sıcaklık 60 derecedir. Fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik analizleri yapılmış ve sağlık açısından çok yararlı görülmüştür. Kişi başına günlük su tüketimi 700 lt. olarak kabul edilen kaplıcanın suyunun Mide, Karaciğer, Bağırsak ve özellikle kronik romatizma hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir.

İstanbul üniversitesi Tıbbi Ekoloji ve Hidro, Klimataloi Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yapılan analizlere göre; hareket sistemi, gerektiren nöroloji hastalıklarına banyo kürü şeklinde iyi gelmektedir.

Hamamboğazı Kaplıcaları Çevre ve Orman Bakanlığı’nın onayı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı adına 49 yıl süreyle tahsis edilerek, Bakanlar Kurulunun 22.10.2004 tarih ve 2004/8328 sayılı kararları ile Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir.


Aksaz Kaplıcası (Ulubey)
Uşak ili Ulubey ilçesine 25 km. uzaklıktaki Aksaz Kaplıcası deniz seviyesinden 650 m. yüksekliğindedir. Ağaçlık ve çamlık bir alanda bulunan kaplıcanın suyu Aksaz Çayı kenarındaki büyük bir granit kayasının dibinden, beş ayrı yerden kaynamaktadır. Sularının toplam debisi sn. de 20 lt.dir. Suyu kükürtlü olup 39 derecedir. Bu su sülfatlı karbonatlı sular kapsamı içerisindedir. Kaplıcanın suyu ağrılara, sancılara, felçlilere ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.


Emirfakılı Kaplıcası (Merkez)
Uşak il merkezine bağlı Güre Bucağı, Emirfakılı Köyü yakınlarındaki bu kaplıca Roma döneminden itibaren kullanılmaktadır. İl bazında önemli bir kaplıca olup, özel kişi mülkiyetindedir. 1976’dan bu yana halka hizmet vermektedir. 6 lt/sn. debiye sahiptir. 36 derece sıcaklıktadır.


Örencik Kaplıcası (Merkez)
Uşak-İzmir karayolu üzerinde bulunan bu kaplıcanın suyu 38 derece sıcaklıkta olup, 14 lt/sn. debiye sahiptir. Kişi başına günlük su tüketimi 700 lt. dir.

Kaplıca yakınında kadın ve erkek hamamları olup, suyu karaciğer, mide ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.


Mesire Yerleri

Akse Çamlığı (Merkez)

Uşak il merkezinin kuzeydoğusunda ve 3 km. uzağında bulunan bu mesire yeri orman içi dinlenme yeridir.

Çamlığın çevresinde kızılçam, söğüt ve kavak ağaçlarının ağırlıklı olduğu bir bitki örtüsü vardır. Çamlıkta piknik yapılacak alanlar ve turistik tesisler bulunmaktadır.


Ilıcak Subaşı Parkı (Merkez)

Uşak-İzmir yolu çıkışında bulunan bu park alanı 10 bin m2’lik bir alanı kaplamaktadır. Hafif eğimli dere kıyısında bulunan bu alan uzun süreden beri yöre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Bu alanda piknik ve dinlenme alanları, oyun alanları, futbol sahası, tenis kortları, yüzme havuzu ve spor tesisleri bulunmaktadır.


Göğen Köyü Çamlığı (Merkez)
Uşak il merkezine 15 km. uzaklıktaki Göğen Köyü çamlık bir alan olup, buradaki mesire yeri yöre halkınca kullanılmaktadır. Çevresinde özel mülkler ve bazı tesisler bulunmaktadır.


Çokkozlar Mesire Yeri (Merkez)
Uşak il merkezine 3 km. uzaklıkta Sorkun Köyü ile Dereyolu Bağları arasında bulunan bu mesire yeri söğüt ağaçları ile kaplıdır. 10 m2’lik bu alan yöre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır.


Evrendede Mesire Yeri (Banaz)

Uşak ili Banaz ilçesine 4 km. uzaklıkta bulunan bu mesire yeri 1.5 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Mesire yeri karaçam ve kızılçamlarla kaplı olup, burada bir de yüzme havuzu bulunmaktadır. Çevre düzenlemesi yapılan bu alanda çeşitli turistik tesisler vardır.


Evrenli Mesire Yeri (Sivaslı)

Uşak ili Sivaslı ilçesine 1 km. uzaklıkta, Bulkaz Dağı eteklerindeki mesire yeri ağaçlık bir alandır. Çevresinde turistik tesisler bulunmaktadır.

Çokrağan Mesire Yeri (Banaz)

Uşak ili Banaz ilçesinin Yukarı Karacahisar Köyü yakınında çamlık bir alandır. Gediz Irmağı’nın ana kollarından birini oluşturan Çokrağan Suyu buradaki çamlıktan doğmaktadır. Yaz aylarında mesire yeri olarak kullanılmaktadır.


Ulubey Çamlığı (Ulubey)
Uşak ili Ulubey ilçesi girişi yakınında bulunan 80 bin m2’lik bu alan Ulubey Kanyonuna açılmaktadır. Çamlık alanından kanyona inen merdivenler bulunmakta olup, çevresinde dinlenme tesisleri bulunmaktadır.
 
Üst Alt