ülkemizde uyuşturucu kullanımının boyutlarını ortaya koyan veriler Narkotik Polisi’nin yapmış olduğu yakalamalara dayanmaktadır. (Tablo-V.1) Yıllara göre uyuşturucu kullanımı suçundan yakalanan şahısların sayısının genelde aynı çizgide olduğu görülmekte ise de, yıllar içerisinde aynı şahsın birden çok yasal işlem görmüş olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Polis kayıtlarına geçen uyuşturucu madde kullanıcılarının illere göre dağılımı incelendiğinde; esrar kullanıcılarının birçok ilimizde mevcut olmakla birlikte özellikle İzmir ilimizde daha fazla olduğu görülmektedir.
Hakkında işlem yapılan eroin kullanıcılarının %51’i, kokain kullanıcılarının ise %92’si İstanbul’dadır.
Uyuşturucu haplar açısından ise kullanımın İstanbul başta olmak üzere birkaç ilimizde daha yaygın olduğu görülmektedir.
Anket çalışması;
Uyuşturucu madde kullanmaktan dolayı haklarında yasal işlem yapılan şahısların genel bir profil ortaya çıkarabilmek için, 1995 yılında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca hazırlanan “Madde Bağımlılığı Soru Formları” ilk olarak 1996 yılında taşra birimlerine dağıtılmıştır. Söz konusu formlarda, madde kullanıcılarının sosyo-ekonomik ve kültürel durumları belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak formlar gönüllülük esasına göre doldurulduğundan yıl içersinde hakkında uyuşturucu madde kullanımından işlem yapılan kişilerin sayısı ile anket çalışmasına katılan bağımlıların sayısı eşit miktarda olmamaktadır. 2001 yılı içersinde 3314 şahıs hakkında uyuşturucu madde kullanımından işlem yapılmasına rağmen, 2037* şahıs gönüllü olarak anket çalışmasında yer almıştır.
Bu anket, 1996 yılından itibaren uyuşturucu kullanımı suçundan hakkında işlem yapılan şahıslara uygulanmış ve dikkat çekici sonuçlar ortaya çıkarılmıştır. Anketin uygulandığı son üç yıl boyunca, rakamlarda dikkate değer değişmelerin olmadığı da göz önüne alındığında, anket sonuçlarının gerçeğe yakın olduğu söylenebilir. Buna göre çıkan sonuçların son üç yıllık değerlendirmesi şöyledir:
I-Yaş Grubu
Uyuşturucu kullanıcılarının yaş grubu dikkate alındığında, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 16-30 yaş grubunda uyuşturucu madde kullanımının yoğun olduğu görülmektedir. Her ne kadar literatürde 15-24 veya 12-22 yaş grubu risk grubu olarak tanımlanmasa da genç ve genç erişkin grubunda (16-45) artan kullanıcı sayısı, madde kullanımının kültürel norm haline gelme olasılığı taşıdığına işaret etmektedir. Dolayısıyla koruma ve önlemenin yanısıra daha büyük yaş grubuna, “kültürel benimseme” tarzları üzerinde bilgilendirme yapılmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca 16-45 yaş grubunun uyuşturucu ile tanışma, kullanma, bağımlılık ve bağımlılığın sonuçları ile ilgili süreçle ilişkisi vardır.
II-Başlama Yaşı
16 yaşından küçük grupta madde kullanımına başlama davranışı dikkat çekicidir. 16-30 yaş grubu koruma ve önleme politikaları açısından hedef kitle olarak dikkat çekmektedir. Bu açıdan uyuşturucu madde kullanımına karşı yürütülen eğitim faaliyetlerinin bu yaş grubuna yönelik olarak gerçekleştirilmesi, kullanımın önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. 31-45 yaş grubunda 1999 ve 2000 yıllarına oranla 2001 yılındaki artış dikkat çekicidir. Aktif çalışma çağını simgeleyen bu yaş aralığında ilginç olan bu sonuç başka ölçütlerin devreye girdiğini göstermektedir. (iş-işsizlik, evlilik-boşanma vs.)
III-Cinsiyet
Erkeklerin kadınlara göre daha fazla uyuşturucu bağımlısı oldukları görülmektedir. Bu durumun ülkemizde kadının sosyal statüsü ile ilgili olduğu düşünülebilir. Madde kullanımı ve bununla ilgili olarak ortaya çıkan suçlar diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de çoğunlukla erkekler tarafından işlenmektedir.
Kadın görünüşte toplumsal hayata daha çok katılmakla birlikte eylemleri ona verilen rollerle sınırlı kalmaktadır. Kadının madde kullanımı ciddi bir sorundur. çünkü yardım taleplerini kolay kolay dile getiremezler. Bu nedenle kadınlara yönelik özgül bir program yapılmasına ihtiyaç vardır.
IV-Medeni Durum
Uyuşturucu madde kullananların medeni durumları incelendiğinde, bekâr olmak çoğu psiko-sosyal sorun için risk teşkil ederken burada tersi bir durum ortaya çıkmaktadır. Uyuşturucu madde kullananların çoğunun evli olduğu anket sonucunda görülmektedir. Yalnız yaşama ve boşanma, toplumsal kabul sınırlarının dışında kalan iki tercihtir. Dolayısıyla devam eden evlilikleri “sorunsuz” kabul etmek ve riskin azaldığını düşünmek de gerçekle bağdaşmamaktadır.
V-Eğitim Düzeyi
Uyuşturucu madde kullanımı ve bunlarla ilgili suç işleyenlerin, eğitim düzeyinin düşük olduğu görülmektedir. İlköğretimin 8 yıl olduğu göz önüne alındığında bu durum daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Eğitim, insana yapılan en büyük yatırım olup, insanı özgür ve özerk kılan, toplumdaki genel talepleri ve beklenen vatandaşlık formasyonunu şekillendiren en önemli araçtır. İnsan kendini koruma ve kollama gibi temel özellikleri eğitimle kazanır. Bu veriler de eğitimin suç işleme eğilimini daha aza indirgediğini ortaya koymaktadır.
VI-Kullanılan Maddenin Cinsi
Bağımlıların kullandığı maddelerin başında esrar gelmektedir. Bu da uyuşturucu madde kullananların genellikle kullanıma esrar ile başlamalarından ve bir müddet sonra tatminsizlik nedeniyle eroin gibi daha ağır uyuşturucuları tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca 2001 yılında eroin ve kokain kullanıcılarının sayısının düşmesi, bu maddelerin maliyetinin yükselmesi ve ulaşılabilmesinin zorlaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum da özellikle madde teminini önleme yönündeki mücadelenin başarılı olduğuna işaret etmektedir.
VII-Başlama Nedeni
Yapılan çalışmalar merak ve eğlence nedeni ile maddeye başlandığını, uyuşturucu ile tanışmanın daha çok arkadaş grupları vasıtasıyla olduğunu göstermektedir.
Merak, insani bir yönelim olarak aynı merakı paylaşan diğer insanları bir araya getirir. Bu da ilişkilerin odak noktasındaki çekirdek ilginin belirleyici gücünü arttırmaktadır. Bu doğrultuda kurulmuş olan arkadaş gruplarında inisiyatif, kullanıcı ağırlıklıdır. Böylesi gruplar dışa kapalı olup, kendi kuralları içerisinde hareket ederler.
VIII-Maddeyi Temin Suçu İşleyip İşlemediği
Her ne kadar anket sonuçları, bir taraftan uyuşturucu madde kullanıcılarının, kullandıkları maddeyi temin amacıyla yoğun bir şekilde suç işlemediklerini ortaya koymakta ve mücadeleci gücün caydırıcılık potansiyelinin giderek arttığına da işaret etmektedir. Diğer taraftan çok büyük oranlarda olmamakla birlikte suç ve madde kullanımı ilişkisini de gözler önüne sermektedir. Bu noktadan çıkarak, suçlulara yönelik olarak gerçekleştirilecek ulusal nitelikli rehabilitasyon programlarının önemli bir ihtiyaç haline geldiği görülmektedir.
IX-İş Durumu
Yapılan ankette, kullanıcıların iş durumu değerlendirildiğinde düzensiz çalışma ve iş yokluğunun madde kullanımına olanak tanıdığı ya da madde kullanımı sonucu iş sorunları yaşandığı söylenebilir.
İşsizlik ve istihdam kararsızlığı madde kullanılmasıyla nedensellik düzeyinde ilişkiyi sergileyen bu tablo, ulusal politikalar açısından bireysel refahın önleyici değerine işaret etmektedir.
X-Sabıka Durumu
Madde kullananların yarısından fazlasının uyuşturucu ile ilgili veya ilgisiz bir sabıkasının olduğu görülmektedir. Madde ile ilgili sabıkası olanların sayısının aynı düzeyde bir seyir göstermesi ise, bu konuda bir alt kültür grubunun varlığına işaret etmektedir. Ayrıca adalet sistemi içindeki (tutukevi, ıslahevi, çocuk ceza evi vs.) koruyucu/önleyici ve bilgilendirici faaliyetlerin önemini de ortaya çıkarmaktadır.
XI-Aile Durumu
Her üç yıla bakıldığında, uyuşturucu maddeyle ilgili suç ile aile arasında bir ilişki olmadığını görüyoruz. Ailenin yokluğu, destek sisteminin olmaması gibi yorumlanabilir, ancak büyük çoğunluğunun ailelerinin olması madde kullanımı ve suçu ile ilgili olarak bu konuda bir yorum yapmayı zorlaştırmaktadır.
Ancak, uyuşturucu madde kullananların çoğunun bir ailesinin olması ve ailesiyle birlikte yaşıyor olması, sadece kimsesiz ve yalnız olanların uyuşturucuya başlayacağı tezini de çürütmektedir.
Bu nedenle aile eğitimi, ailede madde kullanan bir bireyin mevcudiyeti halinde ortaya çıkan sorunları kapsayacak biçimde olmalıdır. çünkü ailenin madde bağımlılığı konusunda bilgi sahibi olmaması bireyin bağımlılıktan kurtulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum ailenin koruyuculuğunun önemine bir kez daha dikkat çekmektedir.
XII-Yaşadığı Yer
Uyuşturucu kullananların büyük bir çoğunluğunun (%86.6) ailesi ile birlikte yaşıyor olması çok düşündürücüdür. Bu durum, ailenin merkezi bir öneme sahip olduğunu ve her yönüyle ele alınması gereği ve gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
XIII-Ailesinin Gelir Durumu
Madde kullanımı ve onunla ilgili çalışmalar sosyo-ekonomik düzey ile belirgin bir ilişki ortaya koymamaktadır. Düşük ve orta gelir düzeylerinden bu suçu işleyenlerin yakın olması, eğitim ile ilgili olabileceği gibi ülkemizdeki sosyo-ekonomik boyutun bir yansıması da olabilir.
XIV-Tedavi İsteği
Tedavi isteğinin her zaman madde kullanma isteğine göre daha az olduğu bilinmektedir. Nitekim anket sonuçları da bunu doğrulamaktadır. Madde kullananlar genelde bağımlı olmadıklarını ve tedaviye ihtiyaçları olmadıklarını söylemektedirler.
Ayrıca tedavi isteğinin olmaması, tedavi hizmetlerinin pahalı ve yaygın olmaması ile kullanıcıların tedavi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamasından da kaynaklanabilir.
tıp dergilerinden alınmıştır
Polis kayıtlarına geçen uyuşturucu madde kullanıcılarının illere göre dağılımı incelendiğinde; esrar kullanıcılarının birçok ilimizde mevcut olmakla birlikte özellikle İzmir ilimizde daha fazla olduğu görülmektedir.
Hakkında işlem yapılan eroin kullanıcılarının %51’i, kokain kullanıcılarının ise %92’si İstanbul’dadır.
Uyuşturucu haplar açısından ise kullanımın İstanbul başta olmak üzere birkaç ilimizde daha yaygın olduğu görülmektedir.
Anket çalışması;
Uyuşturucu madde kullanmaktan dolayı haklarında yasal işlem yapılan şahısların genel bir profil ortaya çıkarabilmek için, 1995 yılında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca hazırlanan “Madde Bağımlılığı Soru Formları” ilk olarak 1996 yılında taşra birimlerine dağıtılmıştır. Söz konusu formlarda, madde kullanıcılarının sosyo-ekonomik ve kültürel durumları belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak formlar gönüllülük esasına göre doldurulduğundan yıl içersinde hakkında uyuşturucu madde kullanımından işlem yapılan kişilerin sayısı ile anket çalışmasına katılan bağımlıların sayısı eşit miktarda olmamaktadır. 2001 yılı içersinde 3314 şahıs hakkında uyuşturucu madde kullanımından işlem yapılmasına rağmen, 2037* şahıs gönüllü olarak anket çalışmasında yer almıştır.
Bu anket, 1996 yılından itibaren uyuşturucu kullanımı suçundan hakkında işlem yapılan şahıslara uygulanmış ve dikkat çekici sonuçlar ortaya çıkarılmıştır. Anketin uygulandığı son üç yıl boyunca, rakamlarda dikkate değer değişmelerin olmadığı da göz önüne alındığında, anket sonuçlarının gerçeğe yakın olduğu söylenebilir. Buna göre çıkan sonuçların son üç yıllık değerlendirmesi şöyledir:
I-Yaş Grubu
Uyuşturucu kullanıcılarının yaş grubu dikkate alındığında, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 16-30 yaş grubunda uyuşturucu madde kullanımının yoğun olduğu görülmektedir. Her ne kadar literatürde 15-24 veya 12-22 yaş grubu risk grubu olarak tanımlanmasa da genç ve genç erişkin grubunda (16-45) artan kullanıcı sayısı, madde kullanımının kültürel norm haline gelme olasılığı taşıdığına işaret etmektedir. Dolayısıyla koruma ve önlemenin yanısıra daha büyük yaş grubuna, “kültürel benimseme” tarzları üzerinde bilgilendirme yapılmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca 16-45 yaş grubunun uyuşturucu ile tanışma, kullanma, bağımlılık ve bağımlılığın sonuçları ile ilgili süreçle ilişkisi vardır.
II-Başlama Yaşı
16 yaşından küçük grupta madde kullanımına başlama davranışı dikkat çekicidir. 16-30 yaş grubu koruma ve önleme politikaları açısından hedef kitle olarak dikkat çekmektedir. Bu açıdan uyuşturucu madde kullanımına karşı yürütülen eğitim faaliyetlerinin bu yaş grubuna yönelik olarak gerçekleştirilmesi, kullanımın önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. 31-45 yaş grubunda 1999 ve 2000 yıllarına oranla 2001 yılındaki artış dikkat çekicidir. Aktif çalışma çağını simgeleyen bu yaş aralığında ilginç olan bu sonuç başka ölçütlerin devreye girdiğini göstermektedir. (iş-işsizlik, evlilik-boşanma vs.)
III-Cinsiyet
Erkeklerin kadınlara göre daha fazla uyuşturucu bağımlısı oldukları görülmektedir. Bu durumun ülkemizde kadının sosyal statüsü ile ilgili olduğu düşünülebilir. Madde kullanımı ve bununla ilgili olarak ortaya çıkan suçlar diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de çoğunlukla erkekler tarafından işlenmektedir.
Kadın görünüşte toplumsal hayata daha çok katılmakla birlikte eylemleri ona verilen rollerle sınırlı kalmaktadır. Kadının madde kullanımı ciddi bir sorundur. çünkü yardım taleplerini kolay kolay dile getiremezler. Bu nedenle kadınlara yönelik özgül bir program yapılmasına ihtiyaç vardır.
IV-Medeni Durum
Uyuşturucu madde kullananların medeni durumları incelendiğinde, bekâr olmak çoğu psiko-sosyal sorun için risk teşkil ederken burada tersi bir durum ortaya çıkmaktadır. Uyuşturucu madde kullananların çoğunun evli olduğu anket sonucunda görülmektedir. Yalnız yaşama ve boşanma, toplumsal kabul sınırlarının dışında kalan iki tercihtir. Dolayısıyla devam eden evlilikleri “sorunsuz” kabul etmek ve riskin azaldığını düşünmek de gerçekle bağdaşmamaktadır.
V-Eğitim Düzeyi
Uyuşturucu madde kullanımı ve bunlarla ilgili suç işleyenlerin, eğitim düzeyinin düşük olduğu görülmektedir. İlköğretimin 8 yıl olduğu göz önüne alındığında bu durum daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Eğitim, insana yapılan en büyük yatırım olup, insanı özgür ve özerk kılan, toplumdaki genel talepleri ve beklenen vatandaşlık formasyonunu şekillendiren en önemli araçtır. İnsan kendini koruma ve kollama gibi temel özellikleri eğitimle kazanır. Bu veriler de eğitimin suç işleme eğilimini daha aza indirgediğini ortaya koymaktadır.
VI-Kullanılan Maddenin Cinsi
Bağımlıların kullandığı maddelerin başında esrar gelmektedir. Bu da uyuşturucu madde kullananların genellikle kullanıma esrar ile başlamalarından ve bir müddet sonra tatminsizlik nedeniyle eroin gibi daha ağır uyuşturucuları tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca 2001 yılında eroin ve kokain kullanıcılarının sayısının düşmesi, bu maddelerin maliyetinin yükselmesi ve ulaşılabilmesinin zorlaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum da özellikle madde teminini önleme yönündeki mücadelenin başarılı olduğuna işaret etmektedir.
VII-Başlama Nedeni
Yapılan çalışmalar merak ve eğlence nedeni ile maddeye başlandığını, uyuşturucu ile tanışmanın daha çok arkadaş grupları vasıtasıyla olduğunu göstermektedir.
Merak, insani bir yönelim olarak aynı merakı paylaşan diğer insanları bir araya getirir. Bu da ilişkilerin odak noktasındaki çekirdek ilginin belirleyici gücünü arttırmaktadır. Bu doğrultuda kurulmuş olan arkadaş gruplarında inisiyatif, kullanıcı ağırlıklıdır. Böylesi gruplar dışa kapalı olup, kendi kuralları içerisinde hareket ederler.
VIII-Maddeyi Temin Suçu İşleyip İşlemediği
Her ne kadar anket sonuçları, bir taraftan uyuşturucu madde kullanıcılarının, kullandıkları maddeyi temin amacıyla yoğun bir şekilde suç işlemediklerini ortaya koymakta ve mücadeleci gücün caydırıcılık potansiyelinin giderek arttığına da işaret etmektedir. Diğer taraftan çok büyük oranlarda olmamakla birlikte suç ve madde kullanımı ilişkisini de gözler önüne sermektedir. Bu noktadan çıkarak, suçlulara yönelik olarak gerçekleştirilecek ulusal nitelikli rehabilitasyon programlarının önemli bir ihtiyaç haline geldiği görülmektedir.
IX-İş Durumu
Yapılan ankette, kullanıcıların iş durumu değerlendirildiğinde düzensiz çalışma ve iş yokluğunun madde kullanımına olanak tanıdığı ya da madde kullanımı sonucu iş sorunları yaşandığı söylenebilir.
İşsizlik ve istihdam kararsızlığı madde kullanılmasıyla nedensellik düzeyinde ilişkiyi sergileyen bu tablo, ulusal politikalar açısından bireysel refahın önleyici değerine işaret etmektedir.
X-Sabıka Durumu
Madde kullananların yarısından fazlasının uyuşturucu ile ilgili veya ilgisiz bir sabıkasının olduğu görülmektedir. Madde ile ilgili sabıkası olanların sayısının aynı düzeyde bir seyir göstermesi ise, bu konuda bir alt kültür grubunun varlığına işaret etmektedir. Ayrıca adalet sistemi içindeki (tutukevi, ıslahevi, çocuk ceza evi vs.) koruyucu/önleyici ve bilgilendirici faaliyetlerin önemini de ortaya çıkarmaktadır.
XI-Aile Durumu
Her üç yıla bakıldığında, uyuşturucu maddeyle ilgili suç ile aile arasında bir ilişki olmadığını görüyoruz. Ailenin yokluğu, destek sisteminin olmaması gibi yorumlanabilir, ancak büyük çoğunluğunun ailelerinin olması madde kullanımı ve suçu ile ilgili olarak bu konuda bir yorum yapmayı zorlaştırmaktadır.
Ancak, uyuşturucu madde kullananların çoğunun bir ailesinin olması ve ailesiyle birlikte yaşıyor olması, sadece kimsesiz ve yalnız olanların uyuşturucuya başlayacağı tezini de çürütmektedir.
Bu nedenle aile eğitimi, ailede madde kullanan bir bireyin mevcudiyeti halinde ortaya çıkan sorunları kapsayacak biçimde olmalıdır. çünkü ailenin madde bağımlılığı konusunda bilgi sahibi olmaması bireyin bağımlılıktan kurtulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum ailenin koruyuculuğunun önemine bir kez daha dikkat çekmektedir.
XII-Yaşadığı Yer
Uyuşturucu kullananların büyük bir çoğunluğunun (%86.6) ailesi ile birlikte yaşıyor olması çok düşündürücüdür. Bu durum, ailenin merkezi bir öneme sahip olduğunu ve her yönüyle ele alınması gereği ve gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
XIII-Ailesinin Gelir Durumu
Madde kullanımı ve onunla ilgili çalışmalar sosyo-ekonomik düzey ile belirgin bir ilişki ortaya koymamaktadır. Düşük ve orta gelir düzeylerinden bu suçu işleyenlerin yakın olması, eğitim ile ilgili olabileceği gibi ülkemizdeki sosyo-ekonomik boyutun bir yansıması da olabilir.
XIV-Tedavi İsteği
Tedavi isteğinin her zaman madde kullanma isteğine göre daha az olduğu bilinmektedir. Nitekim anket sonuçları da bunu doğrulamaktadır. Madde kullananlar genelde bağımlı olmadıklarını ve tedaviye ihtiyaçları olmadıklarını söylemektedirler.
Ayrıca tedavi isteğinin olmaması, tedavi hizmetlerinin pahalı ve yaygın olmaması ile kullanıcıların tedavi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamasından da kaynaklanabilir.
tıp dergilerinden alınmıştır