zeberus1234
Yeni Üye
Âlim ve velîlerden. İsmi Ali bin Abdülber bin Ali, künyesi Ebü'l-Hasan el-Hüseynî el-Venâî’dir. 1756 (H.1170) senesinde, Mısır’ın Saîd limanı köylerinden Venâ’da doğdu. 1797 (H.1212) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti.
Ali Venâî, Kâhire’de büyüdü. Zamânının ileri gelen âlimlerinden ilim ve edeb öğrendi. Muhammed bin Ali eş-Şirvânî’den icâzet, diploma aldı. Henüz on sekiz yaşında çeşitli ilimlerde kitaplar yazmaya başladı. Bir taraftan da büyük hadîs âlimi Seyyid Murtaza'nın derslerine devâm edip hadîs ilmi mütehassısları arasına girdi. Mânevî ilimler adı verilen tasavvuftan da nasîblendi. Halvetî yolunun büyüklerinden Ahmed ed-Derdî’nin sohbetlerinde kemâle gelip olgunlaştı.
Ali el-Venâî çok ibâdet eder, nefsinin terbiyesi ile uğraşırdı. Bu gayretleri neticesinde kendisinden kerâmet, hârikulâde hâlleri görüldü. Sık sık rüyâsında Peygamber efendimizi görür ve mânevî iltifatlarına kavuşurdu. Yine rüyâda, Peygamber efendimiz mübârek parmağını Ali el-Venâî’nin ağzına koyup hareket ettirdi ve; “Gece sana “Lâ ilâhe illallah Vallahü ekber Allahü ekber” demen kâfidir” buyurdu. Ali el-Venâî iki defa da Resûlullah efendimizi uyanık gördü. İlkinde Tâhâ sûresini okurken görmüştü.
Ali el-Venâî’ye rüyâsında İsm-i A’zâm duâsı öğretildi. Geceleri çok namaz kılardı. Bir ara Mekke-i mükerremeye gitti, orada üç sene kadar ilim öğretti ve ibâdetle meşgûl oldu. Peygamber efendimizin mübârek kabr-i şerîflerini ziyâretten sonra Mısır’a döndü. Herkes kendisini sevgi ve hürmetle karşıladı. Çok geçmeden mânevî bir işâretle Medîne-i münevvereye gitmesi emredildi. Zîrâ bu, vefâtının Medîne’de olacağına dâir bir müjde idi. Derhâl yola çıkıp önce Mekke’ye oradan da Medîne-i münevvereye vardı. Çok geçmeden müjdelendiği gibi hakîkaten Medîne’de vefât etti.
Ali el-Venâî’nin yazdığı eserlerden bâzıları şunlardır: 1) Tuhfet-ül-Efkâr, 2) Delîl-üs Sâlik ilâ Melik-il Memâlik, 3) Risâlet-üt-Tevhîd, 4) Necât-ür-Rûh, 5) Risâlet-ün fil-Akâid, 6) Şerhu Salevât ed-Derdîr, 7) Umdet-ül-Ebrâr fî Ahkâm-il-Hac vel İ’timâr.
1) Câmi-u Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.200
2) Brockelman; sup 2, s.424
3) El-A’lâm; c.4, s.298
4) Mu’cem-ül-Matbûât; s.160
5) Esmâ-ül Müellifîn; c.1, s.770
Ali Venâî, Kâhire’de büyüdü. Zamânının ileri gelen âlimlerinden ilim ve edeb öğrendi. Muhammed bin Ali eş-Şirvânî’den icâzet, diploma aldı. Henüz on sekiz yaşında çeşitli ilimlerde kitaplar yazmaya başladı. Bir taraftan da büyük hadîs âlimi Seyyid Murtaza'nın derslerine devâm edip hadîs ilmi mütehassısları arasına girdi. Mânevî ilimler adı verilen tasavvuftan da nasîblendi. Halvetî yolunun büyüklerinden Ahmed ed-Derdî’nin sohbetlerinde kemâle gelip olgunlaştı.
Ali el-Venâî çok ibâdet eder, nefsinin terbiyesi ile uğraşırdı. Bu gayretleri neticesinde kendisinden kerâmet, hârikulâde hâlleri görüldü. Sık sık rüyâsında Peygamber efendimizi görür ve mânevî iltifatlarına kavuşurdu. Yine rüyâda, Peygamber efendimiz mübârek parmağını Ali el-Venâî’nin ağzına koyup hareket ettirdi ve; “Gece sana “Lâ ilâhe illallah Vallahü ekber Allahü ekber” demen kâfidir” buyurdu. Ali el-Venâî iki defa da Resûlullah efendimizi uyanık gördü. İlkinde Tâhâ sûresini okurken görmüştü.
Ali el-Venâî’ye rüyâsında İsm-i A’zâm duâsı öğretildi. Geceleri çok namaz kılardı. Bir ara Mekke-i mükerremeye gitti, orada üç sene kadar ilim öğretti ve ibâdetle meşgûl oldu. Peygamber efendimizin mübârek kabr-i şerîflerini ziyâretten sonra Mısır’a döndü. Herkes kendisini sevgi ve hürmetle karşıladı. Çok geçmeden mânevî bir işâretle Medîne-i münevvereye gitmesi emredildi. Zîrâ bu, vefâtının Medîne’de olacağına dâir bir müjde idi. Derhâl yola çıkıp önce Mekke’ye oradan da Medîne-i münevvereye vardı. Çok geçmeden müjdelendiği gibi hakîkaten Medîne’de vefât etti.
Ali el-Venâî’nin yazdığı eserlerden bâzıları şunlardır: 1) Tuhfet-ül-Efkâr, 2) Delîl-üs Sâlik ilâ Melik-il Memâlik, 3) Risâlet-üt-Tevhîd, 4) Necât-ür-Rûh, 5) Risâlet-ün fil-Akâid, 6) Şerhu Salevât ed-Derdîr, 7) Umdet-ül-Ebrâr fî Ahkâm-il-Hac vel İ’timâr.
1) Câmi-u Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.200
2) Brockelman; sup 2, s.424
3) El-A’lâm; c.4, s.298
4) Mu’cem-ül-Matbûât; s.160
5) Esmâ-ül Müellifîn; c.1, s.770