Virüs Çeşitleri ve Özellikleri Hakkında Bilgi Latince zehir anlamına gelen virüs, 19. yüzyılın sonlarına doğru keşfedilmiştir. Bakteriyologlar, bazı hastalıklara bakterilerin neden olduğunu bulmuşlardı. Ancak bazı hastalıkların oluştuğu organizmada, hastalığa neden olan bir bakteri bulunamıyordu. Araştırmacıların dikkatini çeken böyle bir hastalığa tütün bitkisi yapraklarında rastlanmıştır. Hasta bitkinin yaprakları, mozaik şeklinde lekelenip buruştuğu için buna tütün mozaik hastalığı adı verilmiştir. Bu hastalığın bakteriler tarafından değil de, onlardan daha küçük varlıklar tarafından oluştuğu keşfedildi. Daha sonra M.W. Beijerinck hasta tütün yapraklarından hazırladığı özütü, porselen bir filtreden geçirerek bakterileri ayırdı. Süzülen özütü, sağlıklı tütün bitkisi yapraklarına sürdüğünde bitkinin hastalandığını gördü. 1935 yılında M. Stanley tütün mozaik virüsünü, bitki hücrelerinden ayırıp, mikroskopta kristaller halinde görmüştür.
Cansız görünen bu virüsler, biraz suda bekletilerek tütün yaprağına sürüldüğünde bitkinin hastalandığı tespit edilmiştir. Bu çalışmalarla virüslerin ancak canlı hücrelerde üreyebileceği anlaşılmıştır. 20. yüzyılın başlarında bitkilerde, insanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklar yapan virüsler keşfedildi. Ancak virüslerin yapısı hakkındaki bilgiler elektron mikroskobunun bulunmasıyla gelişmiştir. Virüsler morfolojik yapıları ve genel özellikleri yönünden diğer mikroorganizmalardan büyük farklılıklar gösterirler. Bakteri, protozoa ve mantarlarda olduğu gibi tam bir hücre yapısı göstermezler. Yalnız başlarına yaşamak için gerekli olan enerjiyi ve makro molekülleri sentez edemezler. Bu nedenle virüsler tamamen enfekte ettikleri hücrelerin metabolik sistemlerinden yararlanırlar. Yani zorunlu hücre içi paraziti olarak yaşamlarını devam ettirirler. Canlı hücrelerin dışında yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değildir.
a) Virüslerin Genel Özellikleri
Virüsler bakterilerden ve diğer mikroorganizmalardan daha küçüktürler. Morfolojik bakımdan büyüklüğü nanometre olarak belirtilir. Ancak elektron mikroskobu ile görülebilirler. Virüsler sadece, DNA veya RNA’dan oluşan bir yönetici molekül ve protein kılıftan oluşur. DNA veya RNA’ dan oluşan bu yönetici moleküle genom adı verilir. Yönetici molekülleri zarla çevrili değildir. İçine gireceği hücrenin, hücre zarını delen enzime sahiptirler. Bunun dışında enzim sistemleri yoktur. Bu nedenle ATP sentezleyemezler, beslenip büyüyemezler. Ancak canlı hücrelerin içinde çoğalabilirler. Başka bir deyişle zorunlu hücre içi paraziti olarak canlı hücrelerin içinde yaşar ve çoğalabilirler.
Bugün biyoteknolojik metotlar kullanılarak yeni süper virüsler üretilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, bazen virüsler bakteriyi öldürmeden sadece kendilerini çoğaltırlar. Bunu engellemek ve virüsün ulaştığı bakterinin yok olmasını garantilemek için virüslere bakteriyi öldürecek olan bir proteinin genetik kodu yerleştirilir ve virüs kendi genetik materyali yanı sıra bu kodu da bakteriye enjekte eder. Bakteri böylece kendisini zehirleyecek olan proteini sentezlemek zorunda kalır ve kendini öldürür. Başka bir çalışmada ise virüslerin genetik kodu, bakterilerin savunma sisteminden korunacak şekilde değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bakterilerde bulunan ve belirli bazı DNA bölgelerini tanıyarak onları kesen, parçalayan enzimlere “restrüksiyon enzimleri” adı verilir. Bir bakteriye bakteriyofaj girdiğinde bu enzimler hemen yabancı DNA’yı parçalamaya, etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bunu engellemek ve fajı korumak için, fajın genetik kodundan bu enzimlerin tanıdığı bölgeler mümkün olduğu kadar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu işlem yapılırken fajın işlevselliği de zarar görmemelidir. Hangi DNA parçalarının çıkartılıp, hangilerinin korunacağını belirlemek için bilgisayar programlarından yararlanılmaktadır.
b) Virüs Çeşitleri Nelerdir
Virüsler üzerinde yaşadıkları ve hastalık yaptıkları canlı gruplarına göre adlandırılabilir.
Bitkisel Virüsler: Bitkilerde hastalık yaparlar. Kalıtım maddesi olarak RNA bulundururlar. Örneğin, tütün mozaik virüsü, patates, marul, salatalık virüsü.
Hayvansal Virüsler: Sadece insanlar ve hayvanlarda hastalık yaparlar. Bazılarında DNA, bazılarında ise RNA bulunur. Grip, kızamık, kabakulak, su çiçeği, sarı humma, çocuk felci, uçuklar, siğiller ve AİDS hayvansal virüslerin sebep olduğu hastalıklardandır. Bu gün kanserin bile sebepleri arasında virüsler sayılmaktadır.
Bakteriyofajlar: Bakterilerin içinde yaşar ve onları öldürürler. Sadece DNA bulundururlar.
c) Virüslerin Üremesi Hakkında Bilgi
Virüs, tutunucu ipleriyle canlı bir hücrenin zarına yapışır, taşıdığı enzimle hücre zarını eritir. Kendi kalıtım maddesini konak hücrenin içine gönderir. Kılıfı dışarıda kalır. Hücreye giren DNA veya RNA, yönetimi eline geçirerek hücrenin enzim sistemini, ribozomlarını ve gerekli yapı taşlarını kendisi için kullanarak önce kalıtım materyalini çoğaltır. Sonra kendi protein kılıfını hücreye sentezletir (Burada virüs sadece ilgili proteinlerin şifresini verir). Sonra kılıflar kalıtım maddesiyle birleşerek çok sayıda virüs oluşur. Sonuçta hücre parçalanır. Serbest kalan virüsler hemen diğer sağlam hücrelere yapışırlar ve onları enfekte ederler. Virüslerin hücreyi bu şekilde parçalamalarına lizis denir.
d) Virüslerden Korunma
Virüslerin neden olduğu hastalıklarda tedavi amaçlı alınan antibiyotiklerin doğrudan bir yararı yoktur. Bununla birlikte antibiyotikler organizmayı olası bir bakteri enfeksiyonundan korur. Böylece hastalık hafif atlatılır. Herhangi bir virütik hastalık geçirilirse organizma o virüse karşı bağışıklık kazanır. Bu tür hücreler virüslere karşı özel savunma maddeleri üretirler. Bunlara interferon denir. Kızamık, kabakulak, kızıl gibi hastalıklar bu şekildedir. Birçok virüse karşı interferonlar da etkisiz kalmaktadır (AİDS virüsü gibi). Bunda en büyük etmen virüs DNA’sının sürekli kendini değiştirerek yeni yeni şekiller almasıdır.
Cansız görünen bu virüsler, biraz suda bekletilerek tütün yaprağına sürüldüğünde bitkinin hastalandığı tespit edilmiştir. Bu çalışmalarla virüslerin ancak canlı hücrelerde üreyebileceği anlaşılmıştır. 20. yüzyılın başlarında bitkilerde, insanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklar yapan virüsler keşfedildi. Ancak virüslerin yapısı hakkındaki bilgiler elektron mikroskobunun bulunmasıyla gelişmiştir. Virüsler morfolojik yapıları ve genel özellikleri yönünden diğer mikroorganizmalardan büyük farklılıklar gösterirler. Bakteri, protozoa ve mantarlarda olduğu gibi tam bir hücre yapısı göstermezler. Yalnız başlarına yaşamak için gerekli olan enerjiyi ve makro molekülleri sentez edemezler. Bu nedenle virüsler tamamen enfekte ettikleri hücrelerin metabolik sistemlerinden yararlanırlar. Yani zorunlu hücre içi paraziti olarak yaşamlarını devam ettirirler. Canlı hücrelerin dışında yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değildir.
a) Virüslerin Genel Özellikleri
Virüsler bakterilerden ve diğer mikroorganizmalardan daha küçüktürler. Morfolojik bakımdan büyüklüğü nanometre olarak belirtilir. Ancak elektron mikroskobu ile görülebilirler. Virüsler sadece, DNA veya RNA’dan oluşan bir yönetici molekül ve protein kılıftan oluşur. DNA veya RNA’ dan oluşan bu yönetici moleküle genom adı verilir. Yönetici molekülleri zarla çevrili değildir. İçine gireceği hücrenin, hücre zarını delen enzime sahiptirler. Bunun dışında enzim sistemleri yoktur. Bu nedenle ATP sentezleyemezler, beslenip büyüyemezler. Ancak canlı hücrelerin içinde çoğalabilirler. Başka bir deyişle zorunlu hücre içi paraziti olarak canlı hücrelerin içinde yaşar ve çoğalabilirler.
Bugün biyoteknolojik metotlar kullanılarak yeni süper virüsler üretilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, bazen virüsler bakteriyi öldürmeden sadece kendilerini çoğaltırlar. Bunu engellemek ve virüsün ulaştığı bakterinin yok olmasını garantilemek için virüslere bakteriyi öldürecek olan bir proteinin genetik kodu yerleştirilir ve virüs kendi genetik materyali yanı sıra bu kodu da bakteriye enjekte eder. Bakteri böylece kendisini zehirleyecek olan proteini sentezlemek zorunda kalır ve kendini öldürür. Başka bir çalışmada ise virüslerin genetik kodu, bakterilerin savunma sisteminden korunacak şekilde değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bakterilerde bulunan ve belirli bazı DNA bölgelerini tanıyarak onları kesen, parçalayan enzimlere “restrüksiyon enzimleri” adı verilir. Bir bakteriye bakteriyofaj girdiğinde bu enzimler hemen yabancı DNA’yı parçalamaya, etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bunu engellemek ve fajı korumak için, fajın genetik kodundan bu enzimlerin tanıdığı bölgeler mümkün olduğu kadar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu işlem yapılırken fajın işlevselliği de zarar görmemelidir. Hangi DNA parçalarının çıkartılıp, hangilerinin korunacağını belirlemek için bilgisayar programlarından yararlanılmaktadır.
b) Virüs Çeşitleri Nelerdir
Virüsler üzerinde yaşadıkları ve hastalık yaptıkları canlı gruplarına göre adlandırılabilir.
Bitkisel Virüsler: Bitkilerde hastalık yaparlar. Kalıtım maddesi olarak RNA bulundururlar. Örneğin, tütün mozaik virüsü, patates, marul, salatalık virüsü.
Hayvansal Virüsler: Sadece insanlar ve hayvanlarda hastalık yaparlar. Bazılarında DNA, bazılarında ise RNA bulunur. Grip, kızamık, kabakulak, su çiçeği, sarı humma, çocuk felci, uçuklar, siğiller ve AİDS hayvansal virüslerin sebep olduğu hastalıklardandır. Bu gün kanserin bile sebepleri arasında virüsler sayılmaktadır.
Bakteriyofajlar: Bakterilerin içinde yaşar ve onları öldürürler. Sadece DNA bulundururlar.
c) Virüslerin Üremesi Hakkında Bilgi
Virüs, tutunucu ipleriyle canlı bir hücrenin zarına yapışır, taşıdığı enzimle hücre zarını eritir. Kendi kalıtım maddesini konak hücrenin içine gönderir. Kılıfı dışarıda kalır. Hücreye giren DNA veya RNA, yönetimi eline geçirerek hücrenin enzim sistemini, ribozomlarını ve gerekli yapı taşlarını kendisi için kullanarak önce kalıtım materyalini çoğaltır. Sonra kendi protein kılıfını hücreye sentezletir (Burada virüs sadece ilgili proteinlerin şifresini verir). Sonra kılıflar kalıtım maddesiyle birleşerek çok sayıda virüs oluşur. Sonuçta hücre parçalanır. Serbest kalan virüsler hemen diğer sağlam hücrelere yapışırlar ve onları enfekte ederler. Virüslerin hücreyi bu şekilde parçalamalarına lizis denir.
d) Virüslerden Korunma
Virüslerin neden olduğu hastalıklarda tedavi amaçlı alınan antibiyotiklerin doğrudan bir yararı yoktur. Bununla birlikte antibiyotikler organizmayı olası bir bakteri enfeksiyonundan korur. Böylece hastalık hafif atlatılır. Herhangi bir virütik hastalık geçirilirse organizma o virüse karşı bağışıklık kazanır. Bu tür hücreler virüslere karşı özel savunma maddeleri üretirler. Bunlara interferon denir. Kızamık, kabakulak, kızıl gibi hastalıklar bu şekildedir. Birçok virüse karşı interferonlar da etkisiz kalmaktadır (AİDS virüsü gibi). Bunda en büyük etmen virüs DNA’sının sürekli kendini değiştirerek yeni yeni şekiller almasıdır.