Yankılı Kayalar Romanının Ozeti Ahmet Yılmaz Boyunağa
Anne ve babasını acı bir şekilde yitiren Mehmet, kız kardeşiyle birlikte koyunden ayrılıp İstanbul ’daki dayısının yanına gelir Burada pek cok zorluğa goğus germek zorunda kalır Herkesin takdir ettiği bir kişiliğe sahip olan Mehmet ’in en buyuk isteğiyse okuyup doktor olmak ve koyune geri donup koy halkına hizmet etmektedir…
İdealist bir koy cocuğu olan Mehmet ’in idealine ulaşmak adına yaptığı fedakarlıklar, gosterdiği azim ve kız kardeşiyle birlikte hayatın zorluklarına karşı yılmadan, bıkmadan verdiği mucadele…
MEB tavsiyeli Yankılı Kayalar, Ahmet Yılmaz Boyunağa ’nın usta kaleminden cıkmış heyecan ve duygu dolu bir ilk genclik romanı…
TATLI GUNLER
Ben, Doğu Anadolu ’nun bir dağ koyunde doğdum Koyumuz başı karlı ve dumanlı bir dağın eteklerindedir Kışlarımız hep karlı gecer; kısa suren yazımıza da doyum olmaz Bizler yazı sabırsızlıkla bekleriz; cunku hepimiz yaza, o tatlı sıcağa hasretiz Hele biz cocuklar! Yaz aylarında, kışın birikmiş olan enerjimizi, yuksek kayaların tepesinde ya da aşağıdaki ovada akan cayda harcarız Korkunc kayalıklar, bizim oyun yerlerimizdir Bazen keciler gibi dağa tırmanır, yankı yapan kayalara sesleniriz:
Heyyyy! Sen kimsin? Cevap versene!…
Seslerimiz değişmiş, korkunclaşmış, karışmış ve tanınmaz halde uğuldayarak geri doner:
Heyyyy! Heyyyyyy! Sen kimsin? Kimsiiiin? Kimsiiiin? Cevap… Vap… Vap… Verseneeee! Seneee! Seneeeeee!
Uğultu boylece surer gider Biz urkeriz Bazen de kahkahadan kırılırız Sonra yine devam ederiz;
Ben Dağlar Padişahıyım!…
…dağlar padişahıyım; hıyım!… hıyım!… hıyım!
Dağımızda karanlık ağızlı, korkunc bir mağara da vardır Bazı gunler bu mağaranın icine girer, giderek koyulaşan karanlıkta biraz ilerler, sonra da korkarak, cığlık cığlığa geri kacarız Bu mağarada define olduğunu hayal ederiz Cay kıyısında ayaklarımızı suya sokar, birbirimize bulduğumuz defineyle neler yapacağımızı anlatırız Koyumuze daha buyuk bir okul, cami ve rahatca yurunebilecek bir kopru, fakir hastaların bedava bakılacakları bir hastane yaptırır; altınların bir kısmını fakir fukaraya dağıtırız Anamıza, babamıza ve yakınlarımıza da bir suru hediye alırız…
Kırlara ve oyunlara duyamaz, akşamları sofra başında yorgunluktan uyuyakalır; genellikle kucakta yatağa taşındığımızın farkına bile varmayız Toprak ve hayvancılık işlerinde ailelerimize yardımcı olduğumuz zamanların dışında, doyamadığımız yaz gunlerimiz hep boyle gecer
Babam inşaat işcisidir Yazları ilceye giderek calışır; kışın iş olmadığı icin evde oturur, genellikle yazın kazandığı para ile geciniriz O iri yarı, bıyıklı, yiğit bir adamdır Herkesin yardımına koşan cok ama cok iyi bir insandır Koyumuzde onu sevmeyen bir tek kişi bile yoktur İlceden eve gelirken bize şekerler, helvalar, koyumuzde olmayan yiyecekler getirir Onun gelmesini sabırsızlıkla beklerim Tabi yalnız getirdiği yiyecekler icin değil, onu cok sevip ozlediğimden…
Anam da cok iyi kalpli, şefkatli, guler yuzlu ve tatlı sozludur Yalnız bize karşı değil, herkese karşı boyledir Bir komşumuzu hasta gormesin Hemen eve koşar, alelacele duvardaki cividen indirdiği tavayı ocağın uzerine yerleştirir, bol yağlı bir corba hazırlar Bunu bakır tasa doldurarak, sıcak sıcak hasta komşumuza yollar
Anamın elinden her iş gelir Komşumuz Kezban nine, onun icin: “Cok becerikli taze! der Anam İneklerimizi sağar, peynirimizi, yağımızı ve yoğurdumuzu yapar Tavuklarımızı kuluckaya yatırır
Babamın kerpicten yaptığı, uc goz odalı bir evde otururu? İki ineğimiz ve on beşyirmi tavuğumuz var Tavuklarımız evimizin bitişiğindeki ahırın etrafında dolaşır, yem ararlar Bahcemizin ortasındaki şirin kuyumuz, neşeli cıkrık sesleriyle cevresine hayat sacar
Baharda, civcivler bahcemize başka bir hava getirir Oteye beriye koşuşan sarı, beyaz ve kara civcivleri, kardeşim Hatice ile pay ederiz:
Şu beyaz ile şu kınalı benim!
Hayıııııyy! Benim!
Uc yaşındaki kardeşim, henuz bazı harfleri soyleyemez Bu yuzden bazen ne soylediğini anlayamayız Boyle durumlarda anlaşmamıza onun her soylediğini hemen anlayan annem yardımcı olur
Sahi soylemeyi unuttum; benim adım Mehmet Kara Mehmet de derler bana On bir yaşındayım Dorduncu sınıfa gidiyorum Okumayı cok severim Oğretmenimin verdiği ve Ankara ’daki bir kardeş okulun gonderdiği butun cocuk kitaplarını zevkle okudum Anam da babam da okula gidememişler Bu yuzden odunc aldığım kitapları onlara da okumamı isterler Ben okurken onlar da merakla dinlerler Kemalettin Tuğcu ’nun kitaplarını, Define Adası ’nı, Calınan Tac ’ı, Seksen Gunde Dunya Turu ’nu cok sevdiler Babam, akşamları kar yağarken: “Haydi bakalım Mehmet! Oku kaldığımız yerden! deyince bir gece evvel bıraktığımız yerden kitaba devam ederiz Dışarıda ruzgar uğuldayarak ve kucuk evimizi sarsarak eserken kopek ulumaları duyulur, ocağın ustundeki caydanlık fokurdarken ben okurum Onlar da butun dikkatleriyle beni dinlerler Bazen babam kitaplardaki kotu kişilere kızar, soylenir
Anam da acıklı yerlerde ağlar; ama bize belli etmek istemez Başortusunun ucuyla gizlice gozyaşlarını siler Orduğu kazaktan başını kaldırmaz Babam kitabı uzandığı sedirde dinler Kitabımız guzel bir şekilde bitince rahat bir nefes alırlar Sanki olay kendi başlarından gecmiş gibi sevinirler
Anam cok guzel bazlama acar Babam doyamaz onun yaptığı bazlamalara Neşe icinde karnımızı doyururken, yoksulları da ac bırakmaması icin yuce Allah ’a dua ederiz hep birlikte
Anne ve babasını acı bir şekilde yitiren Mehmet, kız kardeşiyle birlikte koyunden ayrılıp İstanbul ’daki dayısının yanına gelir Burada pek cok zorluğa goğus germek zorunda kalır Herkesin takdir ettiği bir kişiliğe sahip olan Mehmet ’in en buyuk isteğiyse okuyup doktor olmak ve koyune geri donup koy halkına hizmet etmektedir…
İdealist bir koy cocuğu olan Mehmet ’in idealine ulaşmak adına yaptığı fedakarlıklar, gosterdiği azim ve kız kardeşiyle birlikte hayatın zorluklarına karşı yılmadan, bıkmadan verdiği mucadele…
MEB tavsiyeli Yankılı Kayalar, Ahmet Yılmaz Boyunağa ’nın usta kaleminden cıkmış heyecan ve duygu dolu bir ilk genclik romanı…
TATLI GUNLER
Ben, Doğu Anadolu ’nun bir dağ koyunde doğdum Koyumuz başı karlı ve dumanlı bir dağın eteklerindedir Kışlarımız hep karlı gecer; kısa suren yazımıza da doyum olmaz Bizler yazı sabırsızlıkla bekleriz; cunku hepimiz yaza, o tatlı sıcağa hasretiz Hele biz cocuklar! Yaz aylarında, kışın birikmiş olan enerjimizi, yuksek kayaların tepesinde ya da aşağıdaki ovada akan cayda harcarız Korkunc kayalıklar, bizim oyun yerlerimizdir Bazen keciler gibi dağa tırmanır, yankı yapan kayalara sesleniriz:
Heyyyy! Sen kimsin? Cevap versene!…
Seslerimiz değişmiş, korkunclaşmış, karışmış ve tanınmaz halde uğuldayarak geri doner:
Heyyyy! Heyyyyyy! Sen kimsin? Kimsiiiin? Kimsiiiin? Cevap… Vap… Vap… Verseneeee! Seneee! Seneeeeee!
Uğultu boylece surer gider Biz urkeriz Bazen de kahkahadan kırılırız Sonra yine devam ederiz;
Ben Dağlar Padişahıyım!…
…dağlar padişahıyım; hıyım!… hıyım!… hıyım!
Dağımızda karanlık ağızlı, korkunc bir mağara da vardır Bazı gunler bu mağaranın icine girer, giderek koyulaşan karanlıkta biraz ilerler, sonra da korkarak, cığlık cığlığa geri kacarız Bu mağarada define olduğunu hayal ederiz Cay kıyısında ayaklarımızı suya sokar, birbirimize bulduğumuz defineyle neler yapacağımızı anlatırız Koyumuze daha buyuk bir okul, cami ve rahatca yurunebilecek bir kopru, fakir hastaların bedava bakılacakları bir hastane yaptırır; altınların bir kısmını fakir fukaraya dağıtırız Anamıza, babamıza ve yakınlarımıza da bir suru hediye alırız…
Kırlara ve oyunlara duyamaz, akşamları sofra başında yorgunluktan uyuyakalır; genellikle kucakta yatağa taşındığımızın farkına bile varmayız Toprak ve hayvancılık işlerinde ailelerimize yardımcı olduğumuz zamanların dışında, doyamadığımız yaz gunlerimiz hep boyle gecer
Babam inşaat işcisidir Yazları ilceye giderek calışır; kışın iş olmadığı icin evde oturur, genellikle yazın kazandığı para ile geciniriz O iri yarı, bıyıklı, yiğit bir adamdır Herkesin yardımına koşan cok ama cok iyi bir insandır Koyumuzde onu sevmeyen bir tek kişi bile yoktur İlceden eve gelirken bize şekerler, helvalar, koyumuzde olmayan yiyecekler getirir Onun gelmesini sabırsızlıkla beklerim Tabi yalnız getirdiği yiyecekler icin değil, onu cok sevip ozlediğimden…
Anam da cok iyi kalpli, şefkatli, guler yuzlu ve tatlı sozludur Yalnız bize karşı değil, herkese karşı boyledir Bir komşumuzu hasta gormesin Hemen eve koşar, alelacele duvardaki cividen indirdiği tavayı ocağın uzerine yerleştirir, bol yağlı bir corba hazırlar Bunu bakır tasa doldurarak, sıcak sıcak hasta komşumuza yollar
Anamın elinden her iş gelir Komşumuz Kezban nine, onun icin: “Cok becerikli taze! der Anam İneklerimizi sağar, peynirimizi, yağımızı ve yoğurdumuzu yapar Tavuklarımızı kuluckaya yatırır
Babamın kerpicten yaptığı, uc goz odalı bir evde otururu? İki ineğimiz ve on beşyirmi tavuğumuz var Tavuklarımız evimizin bitişiğindeki ahırın etrafında dolaşır, yem ararlar Bahcemizin ortasındaki şirin kuyumuz, neşeli cıkrık sesleriyle cevresine hayat sacar
Baharda, civcivler bahcemize başka bir hava getirir Oteye beriye koşuşan sarı, beyaz ve kara civcivleri, kardeşim Hatice ile pay ederiz:
Şu beyaz ile şu kınalı benim!
Hayıııııyy! Benim!
Uc yaşındaki kardeşim, henuz bazı harfleri soyleyemez Bu yuzden bazen ne soylediğini anlayamayız Boyle durumlarda anlaşmamıza onun her soylediğini hemen anlayan annem yardımcı olur
Sahi soylemeyi unuttum; benim adım Mehmet Kara Mehmet de derler bana On bir yaşındayım Dorduncu sınıfa gidiyorum Okumayı cok severim Oğretmenimin verdiği ve Ankara ’daki bir kardeş okulun gonderdiği butun cocuk kitaplarını zevkle okudum Anam da babam da okula gidememişler Bu yuzden odunc aldığım kitapları onlara da okumamı isterler Ben okurken onlar da merakla dinlerler Kemalettin Tuğcu ’nun kitaplarını, Define Adası ’nı, Calınan Tac ’ı, Seksen Gunde Dunya Turu ’nu cok sevdiler Babam, akşamları kar yağarken: “Haydi bakalım Mehmet! Oku kaldığımız yerden! deyince bir gece evvel bıraktığımız yerden kitaba devam ederiz Dışarıda ruzgar uğuldayarak ve kucuk evimizi sarsarak eserken kopek ulumaları duyulur, ocağın ustundeki caydanlık fokurdarken ben okurum Onlar da butun dikkatleriyle beni dinlerler Bazen babam kitaplardaki kotu kişilere kızar, soylenir
Anam da acıklı yerlerde ağlar; ama bize belli etmek istemez Başortusunun ucuyla gizlice gozyaşlarını siler Orduğu kazaktan başını kaldırmaz Babam kitabı uzandığı sedirde dinler Kitabımız guzel bir şekilde bitince rahat bir nefes alırlar Sanki olay kendi başlarından gecmiş gibi sevinirler
Anam cok guzel bazlama acar Babam doyamaz onun yaptığı bazlamalara Neşe icinde karnımızı doyururken, yoksulları da ac bırakmaması icin yuce Allah ’a dua ederiz hep birlikte