SoruCevap
Yeni Üye
Yaşadığım İstanbul aslında yazarın tamamen kendi yaşadığı anılardan İstanbul ’a bakışını anlattığı bir kitap değil Selim İleri kitapta edebiyatımızın usta kalemlerinin murekkeplerinden damlayan kelimelere sıkca yer vermiş Şunu hemen soylemeliyim ki yazarın inanılmaz bir hafızası olduğu da gercek 50 yıllık surec icini ozellikle anlatmış ve sadece anı bağlamında da kalmamış Dediğim gibi cok usta kalemlerin yorumlarına da yer vermiş Kimler yok ki Abdulhak Şinasi ’den Sait Faik ’e, Yaşar Kemal ’den Haldun Taner ’e, Cemil Meric ’ten Ahmet Umit ’e, Edmondo de Amicis ’ten Ziya Osman Saba ’ya
Kitap İstanbul ’u Yaşamak, Sanatın Yordamıyla, ‘Sahne Ve Perde Yıldızları ’, Oburcuk Yine Mutfakta isimlerinde dort bolumden oluşmakta Yazar her bolumde aslında aklına gelenleri bolum kalıplarına koymadan yazmış diyebilirim Cunku bazen oyle hatıralara dalmış, oyle pasajlar yakalamış ki kitaplardan donup onlarla meşk etmeye başlamış ve kitabın alanlarından firar etmiş Tabi kitabı okuyan herkes Selim İleri ’nin entelektuel yanına bir kere daha hayran olacaktır şuphesiz Kitap sadece İstanbul betimlemeleriyle bize nefes aldırmak, 50 yıl oncenin İstanbul ’uyla bugunu birbirine kırdırmak icin yazılmamış Hic adını duymadığınız bircok yazarla tanışacağınızdan eminim
İstanbul bircok millete başkentlik yapmış, tarihin her doneminde memleketler icinde hep kayırılanı olmuş Lakin kayırılma dediysek, ailenin en kucuk cocuğu muamelesi gormemiştir ne yazık ki Hırpalanmıştır İstanbul ‘Allah cirkin şansı versin ’ derler halk arasında işte o hesap İstanbul guzelliği nedeniyle hep cekişmelerin arasında, savaşların ortasında, duşmanlıkların namlusunda belirmiştir Gozlerini boğaza duşen guneşin siluetine karşı acmak isteyenlerin hasetlerine kurban edilmiştir
İstanbul ’a sadece harici zararlar dokunmamıştır şuphesiz İstanbul ictende yıkımlara uğramıştır Yakın tarihten geriye sararsak eğer AVM kulturune boyun eğdirilmiş, betonlaşma arasında yeşillikler yok olmuş Sahiller haricinde kafamızı kaldırıp yıldızlara seyre dalma ozgurluğumuzu elimizden almışlar Gokdelenler biraz da İstanbul ’un tarihi havasını delip gecmişler Adnan Menderes doneminde de acılar cekmiş İstanbul 24 Eylul 1956 ’da ‘İstanbul İmarı ’ adıyla başlayan calışmalar gunumuzde pek cok onemli caddenin ve meydanın yapılmasıyla son bulmuştur Şuphesiz bu suclanacak bir calışma değildir fakat o donem kazı yapılan yerler ve bulunan tarihi eserlerin uzerinden dozerlerle gecilmiştir Ozen eksikliği hat safhadadır Bu calışmalar da ozellikle araba yolu mantığı gudulmesi de tamamen ahları vahları tetiklemektedir Ozellikle 50 ’lerde Balkanlar ’dan gelen goc dalgası ve kırsal kesiminde kentlere hızla akın etmesi İstanbul ’da ciddi bir gecekondululaşma realitesini ortaya koydu Cumhuriyet ’in kuruluşunda 650700 bin olan nufusuz gitgide artmaya başladı Değindiğim gibi ozellikle 50 ’ler kırılma noktası oldu ve şehir hızla betonlaşmaya başladı Kitapta şoyle bir bolum var sanırım yeterince perşembenin carşambadan belli olduğunun ozetidir:
‘‘Tepeler duzleştirilecek, korular yerle bir edilecek, rengarenk kucuk evler yıkılacak; koynundan binlerce kocaman fabrika bacasının ve ehram şeklindeki kule catısının yukseldiği, saray, iş yeri, imalathane dizileriyle bir taraftan kesilecek; uzun, dumduz, birbirine benzer sokaklar İstanbul ’u birbirine muvazi kocaman yollara ayıracak; telgraf telleri gurultulu şehrin damlarının uzerinde buyuk bir orumcek ağı gibi ic ice gececek; Galata koprusunun ustunde siyah bir silindir şapka ve bere selinden başka bir şey gorulmeyecek; esrarlı Sarayburnu bir hayvanat bahcesi, Yedikule bir hapishane, Hepdomon bir tabiat tarihi muzesi olarak gorulecek; her şey sağlam, hendesi, faydalı, kurşuni, kasvet verici olacak ve artık ne yana yakıla edilen duaların, ne şarkıların yukseldiği, ne de sevdalı gozlerin dikildiği guzel Trakya semasını kocaman kara bir bulut durmadan kaplayacak (Edmondo de Amicis)
Yeniden kitaba donmek gerekirse aslında kitap bu surecleri anlatıyor Yazar kendi gordukleri yazmış, ceşitli okumalarında gozune ilişenleri aktarmış ve hepimizden farksız şekilde bu gidişin durdurulmasının zorluğunu bile bile gecmişin şehvetine kapılmış
Cocukluğum, cocukluğum…
Uzakta kalan bahceler
O sabahlar, o geceler,
Gelmez gunler cocukluğum
(Ziya Osman Saba)
Cağaloğlu ’nda yazar, yonetmen, senarist sofralarında konuşulanları da getirmiş ellerimizin arasına Selim İleri O donemin Sıraselviler ’ini, Cihangir ’ini, Kadıkoy ’unu, Beyazıt ’ını, Capa ’sını getirdiği gibi Laf arasında Sıraselviler ’in adını aldığı sıra sıra uzanan servilerin de yok olup gittiğinden bahsetmiş, her evin arkasında sıralanan portakal ağaclarının olduğu bahcelerden, Fenerbahce ’den, Bakırkoy ’den
‘‘ Yaşadığım İstanbul bize 50 yıl evvelinin İstanbul ’unu elitist gozlerden ırak bir şekilde pur ozlemle anlatmış, aktarmış Hangi İstanbul ’u istediğimizi bize bırakmadan, kendi goruşunu saklamadan acıkca dışa vurarak yazmış yazar Fakat satır aralarında bizim hangi İstanbul ’u isteyeceğimizden de emin değil gibi Selim İleri Ben gitgide Kirecburnu ozleminde olanlardanım, tum İstanbul ’un Kirecburnu gibi olduğu zamanlara ozlem duyanlardan…
‘‘ Cocuğunu asma koprude sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
ici sut dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya atılan
(Sunay Akın)
Kitap İstanbul ’u Yaşamak, Sanatın Yordamıyla, ‘Sahne Ve Perde Yıldızları ’, Oburcuk Yine Mutfakta isimlerinde dort bolumden oluşmakta Yazar her bolumde aslında aklına gelenleri bolum kalıplarına koymadan yazmış diyebilirim Cunku bazen oyle hatıralara dalmış, oyle pasajlar yakalamış ki kitaplardan donup onlarla meşk etmeye başlamış ve kitabın alanlarından firar etmiş Tabi kitabı okuyan herkes Selim İleri ’nin entelektuel yanına bir kere daha hayran olacaktır şuphesiz Kitap sadece İstanbul betimlemeleriyle bize nefes aldırmak, 50 yıl oncenin İstanbul ’uyla bugunu birbirine kırdırmak icin yazılmamış Hic adını duymadığınız bircok yazarla tanışacağınızdan eminim
İstanbul bircok millete başkentlik yapmış, tarihin her doneminde memleketler icinde hep kayırılanı olmuş Lakin kayırılma dediysek, ailenin en kucuk cocuğu muamelesi gormemiştir ne yazık ki Hırpalanmıştır İstanbul ‘Allah cirkin şansı versin ’ derler halk arasında işte o hesap İstanbul guzelliği nedeniyle hep cekişmelerin arasında, savaşların ortasında, duşmanlıkların namlusunda belirmiştir Gozlerini boğaza duşen guneşin siluetine karşı acmak isteyenlerin hasetlerine kurban edilmiştir
İstanbul ’a sadece harici zararlar dokunmamıştır şuphesiz İstanbul ictende yıkımlara uğramıştır Yakın tarihten geriye sararsak eğer AVM kulturune boyun eğdirilmiş, betonlaşma arasında yeşillikler yok olmuş Sahiller haricinde kafamızı kaldırıp yıldızlara seyre dalma ozgurluğumuzu elimizden almışlar Gokdelenler biraz da İstanbul ’un tarihi havasını delip gecmişler Adnan Menderes doneminde de acılar cekmiş İstanbul 24 Eylul 1956 ’da ‘İstanbul İmarı ’ adıyla başlayan calışmalar gunumuzde pek cok onemli caddenin ve meydanın yapılmasıyla son bulmuştur Şuphesiz bu suclanacak bir calışma değildir fakat o donem kazı yapılan yerler ve bulunan tarihi eserlerin uzerinden dozerlerle gecilmiştir Ozen eksikliği hat safhadadır Bu calışmalar da ozellikle araba yolu mantığı gudulmesi de tamamen ahları vahları tetiklemektedir Ozellikle 50 ’lerde Balkanlar ’dan gelen goc dalgası ve kırsal kesiminde kentlere hızla akın etmesi İstanbul ’da ciddi bir gecekondululaşma realitesini ortaya koydu Cumhuriyet ’in kuruluşunda 650700 bin olan nufusuz gitgide artmaya başladı Değindiğim gibi ozellikle 50 ’ler kırılma noktası oldu ve şehir hızla betonlaşmaya başladı Kitapta şoyle bir bolum var sanırım yeterince perşembenin carşambadan belli olduğunun ozetidir:
‘‘Tepeler duzleştirilecek, korular yerle bir edilecek, rengarenk kucuk evler yıkılacak; koynundan binlerce kocaman fabrika bacasının ve ehram şeklindeki kule catısının yukseldiği, saray, iş yeri, imalathane dizileriyle bir taraftan kesilecek; uzun, dumduz, birbirine benzer sokaklar İstanbul ’u birbirine muvazi kocaman yollara ayıracak; telgraf telleri gurultulu şehrin damlarının uzerinde buyuk bir orumcek ağı gibi ic ice gececek; Galata koprusunun ustunde siyah bir silindir şapka ve bere selinden başka bir şey gorulmeyecek; esrarlı Sarayburnu bir hayvanat bahcesi, Yedikule bir hapishane, Hepdomon bir tabiat tarihi muzesi olarak gorulecek; her şey sağlam, hendesi, faydalı, kurşuni, kasvet verici olacak ve artık ne yana yakıla edilen duaların, ne şarkıların yukseldiği, ne de sevdalı gozlerin dikildiği guzel Trakya semasını kocaman kara bir bulut durmadan kaplayacak (Edmondo de Amicis)
Yeniden kitaba donmek gerekirse aslında kitap bu surecleri anlatıyor Yazar kendi gordukleri yazmış, ceşitli okumalarında gozune ilişenleri aktarmış ve hepimizden farksız şekilde bu gidişin durdurulmasının zorluğunu bile bile gecmişin şehvetine kapılmış
Cocukluğum, cocukluğum…
Uzakta kalan bahceler
O sabahlar, o geceler,
Gelmez gunler cocukluğum
(Ziya Osman Saba)
Cağaloğlu ’nda yazar, yonetmen, senarist sofralarında konuşulanları da getirmiş ellerimizin arasına Selim İleri O donemin Sıraselviler ’ini, Cihangir ’ini, Kadıkoy ’unu, Beyazıt ’ını, Capa ’sını getirdiği gibi Laf arasında Sıraselviler ’in adını aldığı sıra sıra uzanan servilerin de yok olup gittiğinden bahsetmiş, her evin arkasında sıralanan portakal ağaclarının olduğu bahcelerden, Fenerbahce ’den, Bakırkoy ’den
‘‘ Yaşadığım İstanbul bize 50 yıl evvelinin İstanbul ’unu elitist gozlerden ırak bir şekilde pur ozlemle anlatmış, aktarmış Hangi İstanbul ’u istediğimizi bize bırakmadan, kendi goruşunu saklamadan acıkca dışa vurarak yazmış yazar Fakat satır aralarında bizim hangi İstanbul ’u isteyeceğimizden de emin değil gibi Selim İleri Ben gitgide Kirecburnu ozleminde olanlardanım, tum İstanbul ’un Kirecburnu gibi olduğu zamanlara ozlem duyanlardan…
‘‘ Cocuğunu asma koprude sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
ici sut dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya atılan
(Sunay Akın)