Yaygın Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Kaygı bozukluğu nedir?

Kaygı bütün canlıların sahip olduğu bir duygudur. Günlük yaşamın bir parçasıdır. Hepimiz günlük yaşantımızda gerektiğinde bir ölçüde kaygı duymaktayız. Normalde bu kaygı hafif ve baş edilebilirdir. Kaygı düzeyi baş edilemez ölçüde olduğunda sosyal yaşantımızı etkiler ve süreklilik arz ettiğinde ise çeşitli fiziksel sağlık problemlerine yol açar. Bu durumda yaygın kaygı bozukluğundan bahsederiz. Yaygın kaygı bozukluğundan mustarip kişiler anlam veremedikleri bir tedirginlik ve sürekli kötü bir şeyler olacakmış hissi yaşarlar. Bu nedenle günlük işlerine odaklanma sorunu, sosyal yaşantısında uyumsuzluklar ve fiziksel sağlık sorunları yaşarlar. Kaslarda gerginlik, sırt ve boyunda olmak üzere vücudun çeşitli yerlerinde ağrı, bulantı, aşırı terleme gibi bedensel rahatsızlıklar çekerler. Bütün bunlara ek olarak da kaygı düzeylerini kontrol edemediklerinden dolayı hastalanma ve akıllarını kaçırma endişeleri eklenir.

Yaygın Kaygı Bozukluğundan kimler etkilenir?

Yaygın kaygı bozukluğu kadınlarda erkeklere göre iki misli daha sık görülen ruhsal bir rahatsızlıktır. Kronik bir seyri olan rahatsızlıktan etkilenenler tedavi görmedikleri sürece genelde ömür boyu mustariptirler. Yaygın kaygı bozukluğu olan kişilerin birçoğu fobi, depresyon, olumsuz düşünce ve davranış bozuklukları gibi ruhsal rahatsızlıkların yanı sıra ilişki sorunları da yaşarlar. Yaygın kaygı bozukluğu toplumun %5 gibi bir kesimini etkiler ve yaş ilerledikçe hastalığın bulguları daha da belirginleştiği görülmektedir. Yaygın kaygı bozukluğu yaşlı popülasyonda daha sık görülmektedir.

Yaygın Kaygı Bozukluğunun nedenleri nelerdir?

Yaygın kaygı bozukluğunun gelişiminde bazı kalıtsal etkenlerin etkili olabileceğinin yanı sıra daha çok kişilerin çocukluk ve ergenlik dönemlerine ait stres verici yaşamsal olaylara sürekli maruz kalmaları belirleyici olur. Kişilik özellikleri stres ve gerginliğe yatkın olan bireylerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Erken çocukluk dönemlerinde bireyin bakımını üstlenen anne ve bakıcılar gibi birinci derecede önemli kişilerin tutum ve davranışları yaygın kaygı bozukluğunun gelişiminde en önemli etkenlerden biridir.

Düşünce yapısı Yaygın Kaygı Bozukluğunu nasıl etkiler?

Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler anlam veremedikleri bir endişe ve kaygıya sahiplerdir. Sürekli başlarına ya da yakınlarının başlarına kötü bir şeyler gelecekmiş hissini yaşarlar. Bu kaygı bütün yaşam alanlarına sirayet eder. Yaşadıkları kaygı, endişe ve korkuların gerçek sebepleri olduğunu hisseden kişiler bunları düşüncelere büründürürler. Günlük hayatlarında birçok kez durumlar iyi gözükse de mantıklı hiç bir dayanak olmadan "...ama ya şöyle" ya da "böyle olursa ne olur" düşüncesine kapıldıklarını ve huzursuzlandıklarını fark ederler. Bunun akabinde ise yarattıkları senaryonun gelişmesini önlemek için birçok önlem almak için yaşamlarını seferber ederler. Aldıkları önlemlerin yetersiz kalabileceği düşünceleriyle sonu bitmek bilmez senaryolar kurgularlar. Bu durum endişelerini daha da arttırmaktadır. Bütün bu kaygılar ve düşünceleri taşıyan kişiler bazen akıllarını kaçıracaklarmış hissine kapılabilirler.

Yaygın Kaygı Bozukluğu nasıl tedavi edilir?

Yaygın kaygı bozukluğu tedavisi mümkün bir ruhsal bozukluktur.

Öncelikle yapılması gereken en önemli iş bir psikiyatrist veya klinik psikoloğa başvurulmasıdır. Yaygın kaygı bozukluğunun fiziksel bir rahatsızlığa bağlı olup olmadığını tespit edilebilmesi için bazen fizik muayene ve psikolojik değerlendirmenin yanı sıra laboratuvar tetkik ve incelemelerine de gerek duyulabilmektedir.

Yaygın kaygı bozukluğu hastaları tedaviden genellikle yarar görürler. Tedavi psikoterapi ile olabileceği gibi ilaçla da yapılabilmektedir. Bazen her iki yöntemi beraber yürütülmesi gerekebilir. İlaçların etkilerinin iki hafta gibi bir sürede başladığı ve sonuçlarını altı ay gibi uzun bir sürede gösterdikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Kronik seyirli bir rahatsızlık olduğu unutulmamalı ve bazen ilaçların iyileşme sağlandıktan sonra bir müddet daha kullanılması gerektiği unutulmamalı. Psikoterapilerle kalıcı iyileşmeler sağlanabilir. Psikoterapilerin başarısının genelde yöntemin kişiye uygunluğu ve psikoterapistin bilgi ve tecrübesi belirlemektedir. Bilişsel Davranışçı, Psikodinamik Psikoterapiler, Bütüncül ve Duygu Odaklı Terapi yöntemleri oldukça sık uygulanmaktadır. Özellikle Bütüncül ve Duygu Odaklı Psikoterapide başarı oranı yüksektir ve nüks oranları düşüktür.

Yaygın Kaygı Bozukluğu olanlar ne yapmalı?

Müzmin bir bozukluk olduğu göz önünde bulundurulursa kontrol ve takipler elden bırakılmamalı, öncelikle atakların önlenmesi için verilen tedavi protokollerine uyulması önem arz etmeli. Uygulanan psikoterapi seanslarının aksatılmaması, yaşam tarzı, beslenme biçimi, gerekirse çalışma ortamlarının yeniden revize edilmesi gibi hususlara dikkat edilmeli. Tatil, dinlenme ve eğlence anlayışları uzman klinik psikolog veya psikiyatrist takibinde yeniden gözden geçirilmeli.
 
Üst Alt