Yunan Karanlık Çağları
(yaklaşık M.Ö. 1100–M.Ö. 750) Yunan tarihinde, Dor istilaları sonucu giderek gücünü yitirerek M.Ö. 11. yüzyılda yıkıldığı varsayılan Miken Uygarlığı ile M.Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda ilk Yunan şehir devletlerinin görülmeye başlandığı ve Homeros tarafından Yunan dilinde ilk yazılı eserlerin verildiği çağ arasında geçen dönemdir.
Karanlık çağların başlangıcı
Yunan Uygarlığı'ndaki çöküşün Ege Denizi içinde yaşanan çok büyük bir volkanik hareketlenmeden kaynaklandığı düşünülmektedir. Tarihin en büyük yanardağ felaketlerinden olduğu sanılan bu olay sonucunda en büyük tahribat Minos Uygarlığı'nın beşiği olan Girit Adası'nda yaşandı. Çok büyük bir açlık ve yıkım içine giren Girit, Miken toplumlarınca yağmalanınca da yıkıldı ve bunun sonrasında Mikenler de Dorlar tarafından yağmalarla yıkıldı. Bunun üzerine yüzyıllar boyunca Yunan toplumları toparlanamadı.
Arkeolojik bulgular bu dönemde doğu Akdeniz dünyasındaki uygarlıklarda genel olarak bir çöküş sürecinin gerçekleştiğini göstermektedir. Miken Uygarlığı'nın büyük şehir ve sarayları bu dönemde zarar görmüş ve terkedilmişti. Troy ve antik Gazze'de de yıkılan şehirler vardı. Bu yıkımlar sonucunda kültür ve sanat büyük bir duraksama içine girdi. Yunan ile birlikte pek çok dilin daha yazı sistemleri unutuldu. Yunan karanlık çağlarında çömlekçilikte basit geometrik şekiller kullanılıyordu ve Miken Uygarlığı'nda görülen figürler unutulmuştu ya da kullanılmıyordu. Bu dönemlerde Yunanlar kıtlığa ve kalabalıklığa yol açmamak için daha çok küçük yerleşim birimlerinde yaşıyorlardı. Yapılan arkeolojik kazılarda diğer kültürlerden ögelere rastlanmaması bu dönemde uluslararası ticaretin en aza indirgenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Farklı görüşler
Bir kurama göre Miken Uygarlığı'nın yıkılmasına neden olan etmen büyük bir çevresel felaketti. Homeros ve Hesiod'un epiklerinde betimlenen yüksek tepelerde kentler kurma, ormandan av sağlayarak geçinme ve at kullanımına dayalı kültür, bu felkatten sonra yerini denizle daha içli dışlı olan bir topluma bıraktı. Be ekolojik bozulmanın insan eliyle harap edilen ormanlardan kaynaklandığı da düşünülmektedir. Platon bu dönem ile ilgili olarak bir kuramında tüm bu bozulmanın insanların ormanlara saldığı keçiler nedeniyle erozyonun hızlanmış olabileceğini söylemiştir. Aynı dönemin araştırmacılardan, Massey, bu doğal çevre felaketlerinin daha önceki tarihlerde gerçekleşen afetlerde dolayı olduğunu düşünür. Bunlara göre Yunan karanlık çağlarının doğmasına neden olan yıkılış süreci yalnızca Dorların Yunan topraklarına yaptığı istilalardan dolayı değil insanların çevreye verdiği zarardan ya da yaşanan doğal afetlerden kaynaklanmaktadır.
Toparlanma süreci
Bu dönemde Yunanları, aristokrasi sistemi ortaya çıkana dek krallar yönetti. Savaş sanatında köklü değişiklikler görüldü. Atlı süvariler üzerindeki yoğunluk yerini yavaş yavaş piyade askerlere bırakmaya başladı. Silah ve kullanım gereçlerinde tuncun yerini, üretimdeki kolaylık ve ucuzluk ile bölgede bolca bulunmasından dolayı demir aldı. Daha önceleri Yunan toplumlarında görülen eşitlik olgusu yavaş yavaş yok olmaya başladı ve toplumun sınıflara ayrılmasının ilk adımları başladı. Krallar tahtlarından indirilmeye başladı ve toplumda çekirdek aileler yerlerini sülale kavramına bıraktı.
Bu geniş aileler kökenlerini Truva Savaşı'ndaki kahramanlara dayanıyormuş gibi göstererek kendilerine bir geçmiş tasarladırlar. Çoğu zaman Herakles ile kan bağları olduğunu öne süren bu aileler ile birlikte toplumdaki sınıf ayrımları iyiden iyiye belirgin hâle geldi.
Homeros'un bu dönemle ilgili olarak yazmış olduğu epiklerin büyük ölçüde kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan geleneksel söylencelerden oluştuğu düşünülmektedir. Bu büyük duraksama döneminin hemen sonrasında Yunan dünyası büyük bir kalkınma ve yenilenme süreci içine girdi. Bu Karadeniz ve İspanya'ya kadar o dönemde Yunanların yaşıyor olduğu her yere yayıldı.
Yeni yazı sisteminin bulunması
Girit Uygarlığı'nda kullanılan çizgisel yazaçlar içerdiğine inanılan heceli yazma sistemi unutulmaya başlanmıştı. Uzun bir süre yazılı eserlerin de verilmediği bu karanlık çağlarda Fenikelilerin geliştirmiş olduğu abecedenYunan Alfabesi uyarlandı. Bu sadece Yunancayı yazmak için değil Doğu Akdeniz'de konuşulan pek çok dilin yazımında da kullanıldı. Mikenlerin kullanmış olduğu Linear B tipi yazı (her yazaçın bir heceyi simgelemesi durumu) yerini tekli harf sistemine bıraktı. Etrüskler de bu yeni yazı sistemini alarak bundan yararlandı. Yunan abecesi bugün ölü bir dil olan Limnicenin ve Anadolu dillerin de yazımında kullanıldı. Yine de eski heceli yazım sistemi bütünüyle unutulmadı ve Kıbrıs uygarlıkları tarafından Hellenistik Dönem'e dek kullanılmaya devam etti.
Akdeniz Savaşları ve Deniz Halkları
Toparlanma süreci boyunca, hemen hemen tüm Akdeniz toplumlarındaki gibi yaşam sıkıntısı, açlık ve kıtlıktan bezmiş olan toplumlarca mevcut kralları tahttan indirmek amacıyla geniş çapta pek çok isyan ve girişim yaptı. Hitit Krallığı da bu dönemde Deniz Halkları denen, tamamı Akdeniz, Karadeniz ve Anadolu kıyılarından gelmiş olan toplumnlarca işgal edilip kralı ülkeden sürüldü. Buna benzer başka bir topluluk daha sonra İ.Ö. 1224'te Mısır Kralı Merneptah ve İ.Ö. 1186'da III. Ramses'e karşı da darbe girişiminde bulundular. Mısırlılar bu saldırıların üzerine iki savaş anıtı yaptılar. Karnak ve Luksor'da bulunan bu anıtların kalıntıları Deniz Halkları'na ilişkin bilgi veren tek kaynaklardır. Bu Halklara verilen "Deniz Halkları" ilk kez Mısırlıların bu anıtlarda kullandığı addır.
(yaklaşık M.Ö. 1100–M.Ö. 750) Yunan tarihinde, Dor istilaları sonucu giderek gücünü yitirerek M.Ö. 11. yüzyılda yıkıldığı varsayılan Miken Uygarlığı ile M.Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda ilk Yunan şehir devletlerinin görülmeye başlandığı ve Homeros tarafından Yunan dilinde ilk yazılı eserlerin verildiği çağ arasında geçen dönemdir.
Karanlık çağların başlangıcı
Yunan Uygarlığı'ndaki çöküşün Ege Denizi içinde yaşanan çok büyük bir volkanik hareketlenmeden kaynaklandığı düşünülmektedir. Tarihin en büyük yanardağ felaketlerinden olduğu sanılan bu olay sonucunda en büyük tahribat Minos Uygarlığı'nın beşiği olan Girit Adası'nda yaşandı. Çok büyük bir açlık ve yıkım içine giren Girit, Miken toplumlarınca yağmalanınca da yıkıldı ve bunun sonrasında Mikenler de Dorlar tarafından yağmalarla yıkıldı. Bunun üzerine yüzyıllar boyunca Yunan toplumları toparlanamadı.
Arkeolojik bulgular bu dönemde doğu Akdeniz dünyasındaki uygarlıklarda genel olarak bir çöküş sürecinin gerçekleştiğini göstermektedir. Miken Uygarlığı'nın büyük şehir ve sarayları bu dönemde zarar görmüş ve terkedilmişti. Troy ve antik Gazze'de de yıkılan şehirler vardı. Bu yıkımlar sonucunda kültür ve sanat büyük bir duraksama içine girdi. Yunan ile birlikte pek çok dilin daha yazı sistemleri unutuldu. Yunan karanlık çağlarında çömlekçilikte basit geometrik şekiller kullanılıyordu ve Miken Uygarlığı'nda görülen figürler unutulmuştu ya da kullanılmıyordu. Bu dönemlerde Yunanlar kıtlığa ve kalabalıklığa yol açmamak için daha çok küçük yerleşim birimlerinde yaşıyorlardı. Yapılan arkeolojik kazılarda diğer kültürlerden ögelere rastlanmaması bu dönemde uluslararası ticaretin en aza indirgenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Farklı görüşler
Bir kurama göre Miken Uygarlığı'nın yıkılmasına neden olan etmen büyük bir çevresel felaketti. Homeros ve Hesiod'un epiklerinde betimlenen yüksek tepelerde kentler kurma, ormandan av sağlayarak geçinme ve at kullanımına dayalı kültür, bu felkatten sonra yerini denizle daha içli dışlı olan bir topluma bıraktı. Be ekolojik bozulmanın insan eliyle harap edilen ormanlardan kaynaklandığı da düşünülmektedir. Platon bu dönem ile ilgili olarak bir kuramında tüm bu bozulmanın insanların ormanlara saldığı keçiler nedeniyle erozyonun hızlanmış olabileceğini söylemiştir. Aynı dönemin araştırmacılardan, Massey, bu doğal çevre felaketlerinin daha önceki tarihlerde gerçekleşen afetlerde dolayı olduğunu düşünür. Bunlara göre Yunan karanlık çağlarının doğmasına neden olan yıkılış süreci yalnızca Dorların Yunan topraklarına yaptığı istilalardan dolayı değil insanların çevreye verdiği zarardan ya da yaşanan doğal afetlerden kaynaklanmaktadır.
Toparlanma süreci
Bu dönemde Yunanları, aristokrasi sistemi ortaya çıkana dek krallar yönetti. Savaş sanatında köklü değişiklikler görüldü. Atlı süvariler üzerindeki yoğunluk yerini yavaş yavaş piyade askerlere bırakmaya başladı. Silah ve kullanım gereçlerinde tuncun yerini, üretimdeki kolaylık ve ucuzluk ile bölgede bolca bulunmasından dolayı demir aldı. Daha önceleri Yunan toplumlarında görülen eşitlik olgusu yavaş yavaş yok olmaya başladı ve toplumun sınıflara ayrılmasının ilk adımları başladı. Krallar tahtlarından indirilmeye başladı ve toplumda çekirdek aileler yerlerini sülale kavramına bıraktı.
Bu geniş aileler kökenlerini Truva Savaşı'ndaki kahramanlara dayanıyormuş gibi göstererek kendilerine bir geçmiş tasarladırlar. Çoğu zaman Herakles ile kan bağları olduğunu öne süren bu aileler ile birlikte toplumdaki sınıf ayrımları iyiden iyiye belirgin hâle geldi.
Homeros'un bu dönemle ilgili olarak yazmış olduğu epiklerin büyük ölçüde kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan geleneksel söylencelerden oluştuğu düşünülmektedir. Bu büyük duraksama döneminin hemen sonrasında Yunan dünyası büyük bir kalkınma ve yenilenme süreci içine girdi. Bu Karadeniz ve İspanya'ya kadar o dönemde Yunanların yaşıyor olduğu her yere yayıldı.
Yeni yazı sisteminin bulunması
Girit Uygarlığı'nda kullanılan çizgisel yazaçlar içerdiğine inanılan heceli yazma sistemi unutulmaya başlanmıştı. Uzun bir süre yazılı eserlerin de verilmediği bu karanlık çağlarda Fenikelilerin geliştirmiş olduğu abecedenYunan Alfabesi uyarlandı. Bu sadece Yunancayı yazmak için değil Doğu Akdeniz'de konuşulan pek çok dilin yazımında da kullanıldı. Mikenlerin kullanmış olduğu Linear B tipi yazı (her yazaçın bir heceyi simgelemesi durumu) yerini tekli harf sistemine bıraktı. Etrüskler de bu yeni yazı sistemini alarak bundan yararlandı. Yunan abecesi bugün ölü bir dil olan Limnicenin ve Anadolu dillerin de yazımında kullanıldı. Yine de eski heceli yazım sistemi bütünüyle unutulmadı ve Kıbrıs uygarlıkları tarafından Hellenistik Dönem'e dek kullanılmaya devam etti.
Akdeniz Savaşları ve Deniz Halkları
Toparlanma süreci boyunca, hemen hemen tüm Akdeniz toplumlarındaki gibi yaşam sıkıntısı, açlık ve kıtlıktan bezmiş olan toplumlarca mevcut kralları tahttan indirmek amacıyla geniş çapta pek çok isyan ve girişim yaptı. Hitit Krallığı da bu dönemde Deniz Halkları denen, tamamı Akdeniz, Karadeniz ve Anadolu kıyılarından gelmiş olan toplumnlarca işgal edilip kralı ülkeden sürüldü. Buna benzer başka bir topluluk daha sonra İ.Ö. 1224'te Mısır Kralı Merneptah ve İ.Ö. 1186'da III. Ramses'e karşı da darbe girişiminde bulundular. Mısırlılar bu saldırıların üzerine iki savaş anıtı yaptılar. Karnak ve Luksor'da bulunan bu anıtların kalıntıları Deniz Halkları'na ilişkin bilgi veren tek kaynaklardır. Bu Halklara verilen "Deniz Halkları" ilk kez Mısırlıların bu anıtlarda kullandığı addır.