Sosyal medya ve toplumda zayıf olma algısı o kadar yerleşti ki yediden yetmişe herkes zayıf olma telaşında..Bunu sağlıklı olarak yapan da var, günlerce aç kalıp vücuduna türlü işkenceler çektiren de var. İsterseniz gelin bu diyetleri hep birlikte inceleyelim. Obezite; vücut ağırlığının olması gerekenden daha fazla olmasıdır. Obezite, vücutta yağ dokusu oranının artması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Obezite uzun süren bir enerji dengesizliği sonucudur. Bunun belli başlı nedenleri:
1.Fazla yeme,
2.Fiziksel hareketlerin azlığı,
3.Psikolojik bozukluklar,
4.Metabolik ve hormonal bozukluklar
5.Kalıtımsal faktörler.
Bu faktörler arasında en önemlisi, fazla yemedir. Birçoğumuz kendi yediklerimiz ve içtiklerimiz hakkında net bilgilere sahip değiliz. Bazılarımız, fiziksel hareketler için harcanan enerji konusunda da yeterince bilgi sahibi değiliz. Hareket ediyorum diye fazla yemek, bazen farkında olmadan şişmanlığımıza da yol açabilir.
Obezite tedavisinde; diyet tedavisi, fiziksel aktivitenin artırılması, davranış değişikliği, ilaç tedavisinin birkaçı ya da hepsi kullanılmaktadır. Burada unutulmaması gereken nokta, her ne kombinasyon kullanılırsa kullanılsın, kalıcı çözüm için beslenme tedavisininde (diyetin) muhakak uygulanması gerektiğidir. Diyet obezite tedavisinin birinci basamağını oluşturur. Diyet atlanarak diğer tedavi yöntemlerine geçiş, şişmanlık tedavisinde başarısızlığa neden olur. Diyet kelimesi bile çoğumuzda daha başlangıçta negatif bir algıya sebep oluyor. Aslında diyetin anlamı, kişinin sağlıklı beslenme programına alınmasıdır. Obezitenin, diyet tedavisindeki amacı, hastanın ideal kilosuna indirilmesi; bunu başardıktan sonra da bir ömür boyu sağlıklı beslenme alışkanlığı edinerek, istediklerini yiyerek ama yine oto kontrolü sağlayarak ideal veya ideale yakın vücut ağırlığının korunmasıdır. Bu, ancak kişinin yaşam biçiminde sağlıklı ve sürekli bir değişiklik yapması ile mümkün olacaktır. Aynı aile içinde sadece şişman olan kişinin bu programa uyması ve uymaya zorlanması sınırlı ve geçici bir yarar sağlayacaktır. Bu sebeple uygulamada ikilem ortadan kaldırılarak ailenin tüm bireylerinin programı uygulaması sağlanmalıdır. Bunun ilk şartı mutfak değişikliklerinin yani, mutfak reformunun yapılmasıdır. Mutfak iştah açıcı, şişmanlatıcı özelliğinden çıkarılıp, ideal kiloyu koruyucu kaloriyi sağlayacak nitelik ve çeşitlilik özelliğine kavuşturulmalıdır.
Beslenme tedavisinde atlanılmaması gereken nokta, programın bizim bireysel özelliklerimizi yansıtan bir çerçevede olmasıdır. Ağız tadımızı bozmayacak, sosyo-ekonomik durumuza uygun, yaşam tarzımıza adapte olmuş, esnek, çok fazla yasak içermeyen, beslenme alışkanlıklarımızı uzun vadede değiştirecek şekilde sunulmalı, kısa dönemli şok programlar olmaması önemlidir.
Sağlıklı beslenme programının obezitedeki yerini ve özelliklerini belirtikten sonra, hatalı diyet programlarının (şok diyet programları) bize verdiği zararlardan bahsetmekte ve bilgilerimizi tazelemekte fayda var.
HATALI ZAYIFLAMA PROGRAMLARININ ÖZELLİKLERİ
Bireye özgü olamayan beslenme programları,
Kısa sürede hızlı kilo kaybını sağlayan çok düşük enerjili diyetler,
Tek tip besine dayalı diyetler,
Karbonhidratları ve proteinleri ayırma diyetleri,
Akupunktur ile birlikte yapılan açlık diyetleri,
Diüretik etki yapan ilaçlar, otlar, çaylar ve saunalar.
Bilinçsizce kullanılan zayıflama hapları ile.
Günümüzde internette bile satışı kolay olan, sadece insanların hayallerini satın almaya yönelik, bitkisel adı altında satılan zayıflama destek ürünleri içeren zayıflama programları.
Hatalı zayıflama programlarına birkaç örnek verelim:
İsveç Diyeti: Yaklaşık 1 hafta uygulanan ve haftada 2-3 kg ağırlık kaybına neden olan çok düşük kalorili ( yaklaşık 500 kkal) bir diyettir.
Tek Tip Besine Dayalı Diyetler: Lahana çorbası diyeti, domates diyeti, soğan çorbası diyeti tek tip besine dayalı diyetlere örnektir.
Beverly Hills Diyeti: Tek besine dayalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 900 kkal/gün civarındadır. Enerjinin karbonhidrattan gelen oranı %95, proteinden gelen oranı %5 ve yağdan gelen oranı ise % 0’dır. Bu diyette protein, vitaminler ( B grubu vitaminler) ve mineraller (kalsiyum, çinko, demir, fosfor, magnezyum) yetersiz bulunmaktadır.
Pritikin Diyeti: Vejeteryan tipi, düşük yağlı ve yüksek posalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 700-1200 kkal/gün civarındadır. Enerji karbonhidrattan gelen oranı % 65, proteinden gelen oranı %25 ve yağdan gelen oranı ise % 10’ dur. Bu diyet ise B12 vitamini ve kalsiyum açısından yetersizdir.
Formüla Diyetler: Hazır toz veya sıvı formdaki ürünleri içerir. Öğün zamanında normal besinler yerine bu ürünler tüketilir. Enerjisi yaklaşık 400 kkal/gün veya 900 kkal/gün civarındadır.
Kan Grubu Diyetleri: Bireylerin kan gruplarına göre uygulanan diyetlerdir. Örneğin bireyin kan grubu ‘A’ ve ‘0’ ise diyette süt ve ürünleri bulunmamaktadır. Enerjisi yaklaşık 900-1000kkal/gün civarındadır.
Ketojenik Diyetler: Karbonhidrat miktarı aşırı kısıtlandığında( günlük 50 g altında) kanda keton cisimciklerin artmasına, yani ketosize neden olan diyetlerdir.
Düşük kalorili ketojenik diyetler: Bu diyetlerin karbonhidrat içerikleri günlük enerjinin yaklaşık % 5’ i kadar yani çok düşüktür, protein ve yağ içerikleri ise yüksektir.
Çok düşük kalorili ketojenik diyetler
Açlık Diyeti: Bu diyetin enerjisi günlük 200 kkal den azdır. İlk 2-3 haftada günde 1-1,5 kg kayıplar olurken daha sonra bu kayıplar günde 0,5 kg’a düşer. Bu diyetin ölüm riski yüksektir.
Çok düşük kalorili diyetler: Bu diyetin enerjisi günlük 200-800 kkal arasındadır. İlk 1-2 hafta günde 0,8 kg ağırlık kayıpları olurken 3. Hafta 0,3 kg a düşmektedir.
Düşük kalorili diyet çeşitlerinin tanımından sonra bu diyetlerin vücut sitemlerimize verdiği zararlara bakalım:
Merkezi Sinir Sistemi: Baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk.
Kardiyovasküler Sistem: Kardiyak aritmi, hipotansiyon
Gastrointestinal Sistem: Bulantı, kusma, diyare, konstipasyon, abdominal rahatsızlık, safra taşı.
Genito- üriner sistem: Menstruasyon (adet) düzensizliği, böbrek taşları
Diğer: Soğuğa karşı intolerans, kuru cilt, saç dökülmesi ve incelmesi, uyuşukluk, proteinüri, mineral-elektrolit dengesinde bozukluk, bazal metabolizmada azalma
Özetle; çok düşük kalorili diyetlerin;
Vücut ağırlığın hızlı kaybı ile yağsız vücut kütlesinin daha çok kaybına ve nitrojen kaybına neden olmaktadır.
Bazal metabolizma hızının azalmasına ( yaklaşık % 20) ve dolayısıyla kaybedilen ağırlığın korunmamasına neden olacağını,
Sağlık açısından riskli olduğunu ve ölümle sonuçlanabileceğini bilmek gerekmektedir.
Yani sonuç olarak; adı ne olursa olsun popüler diyetlerin (şok diyetlerin) temeli çok düşük kaloriye dayanmaktadır. Dolayısıyla içeriğinde ne olursa olsun, doğal olarak hızlı kilo kaybı oluşacaktır. Hızlı kilo vermek her ne kadar cazip görünsede, buz dağı arka kısmını da düşünmek gerekir. Neden? Çünkü hızlı kilo verildiğinde yağsız vücut kitlesinden daha çok, asıl gitmesini istediğimiz vücut yağından daha az kayıp olmaktadır. Önemli olan o verilen kiloların korunmasıdır. Ne kadar çok verirsek, o kadar çok yiyerek kilomuzu koruruz. Bu nedenle amaç her zaman yüksek enerji alımı ile verebildiğimiz kadar kilo verip o noktada korumak olmalıdır. Önemli olan kasdan, sudan değil yağdan kilo kaybetmektir. Bu kriterlerin sağlanması için de mutlaka bir uzmandan yardım alın. Kilolarınızı kaybedin, sağlığınızı değil..
Mutlu ve sağlıklı günler dilerim.
1.Fazla yeme,
2.Fiziksel hareketlerin azlığı,
3.Psikolojik bozukluklar,
4.Metabolik ve hormonal bozukluklar
5.Kalıtımsal faktörler.
Bu faktörler arasında en önemlisi, fazla yemedir. Birçoğumuz kendi yediklerimiz ve içtiklerimiz hakkında net bilgilere sahip değiliz. Bazılarımız, fiziksel hareketler için harcanan enerji konusunda da yeterince bilgi sahibi değiliz. Hareket ediyorum diye fazla yemek, bazen farkında olmadan şişmanlığımıza da yol açabilir.
Obezite tedavisinde; diyet tedavisi, fiziksel aktivitenin artırılması, davranış değişikliği, ilaç tedavisinin birkaçı ya da hepsi kullanılmaktadır. Burada unutulmaması gereken nokta, her ne kombinasyon kullanılırsa kullanılsın, kalıcı çözüm için beslenme tedavisininde (diyetin) muhakak uygulanması gerektiğidir. Diyet obezite tedavisinin birinci basamağını oluşturur. Diyet atlanarak diğer tedavi yöntemlerine geçiş, şişmanlık tedavisinde başarısızlığa neden olur. Diyet kelimesi bile çoğumuzda daha başlangıçta negatif bir algıya sebep oluyor. Aslında diyetin anlamı, kişinin sağlıklı beslenme programına alınmasıdır. Obezitenin, diyet tedavisindeki amacı, hastanın ideal kilosuna indirilmesi; bunu başardıktan sonra da bir ömür boyu sağlıklı beslenme alışkanlığı edinerek, istediklerini yiyerek ama yine oto kontrolü sağlayarak ideal veya ideale yakın vücut ağırlığının korunmasıdır. Bu, ancak kişinin yaşam biçiminde sağlıklı ve sürekli bir değişiklik yapması ile mümkün olacaktır. Aynı aile içinde sadece şişman olan kişinin bu programa uyması ve uymaya zorlanması sınırlı ve geçici bir yarar sağlayacaktır. Bu sebeple uygulamada ikilem ortadan kaldırılarak ailenin tüm bireylerinin programı uygulaması sağlanmalıdır. Bunun ilk şartı mutfak değişikliklerinin yani, mutfak reformunun yapılmasıdır. Mutfak iştah açıcı, şişmanlatıcı özelliğinden çıkarılıp, ideal kiloyu koruyucu kaloriyi sağlayacak nitelik ve çeşitlilik özelliğine kavuşturulmalıdır.
Beslenme tedavisinde atlanılmaması gereken nokta, programın bizim bireysel özelliklerimizi yansıtan bir çerçevede olmasıdır. Ağız tadımızı bozmayacak, sosyo-ekonomik durumuza uygun, yaşam tarzımıza adapte olmuş, esnek, çok fazla yasak içermeyen, beslenme alışkanlıklarımızı uzun vadede değiştirecek şekilde sunulmalı, kısa dönemli şok programlar olmaması önemlidir.
Sağlıklı beslenme programının obezitedeki yerini ve özelliklerini belirtikten sonra, hatalı diyet programlarının (şok diyet programları) bize verdiği zararlardan bahsetmekte ve bilgilerimizi tazelemekte fayda var.
HATALI ZAYIFLAMA PROGRAMLARININ ÖZELLİKLERİ
Bireye özgü olamayan beslenme programları,
Kısa sürede hızlı kilo kaybını sağlayan çok düşük enerjili diyetler,
Tek tip besine dayalı diyetler,
Karbonhidratları ve proteinleri ayırma diyetleri,
Akupunktur ile birlikte yapılan açlık diyetleri,
Diüretik etki yapan ilaçlar, otlar, çaylar ve saunalar.
Bilinçsizce kullanılan zayıflama hapları ile.
Günümüzde internette bile satışı kolay olan, sadece insanların hayallerini satın almaya yönelik, bitkisel adı altında satılan zayıflama destek ürünleri içeren zayıflama programları.
Hatalı zayıflama programlarına birkaç örnek verelim:
İsveç Diyeti: Yaklaşık 1 hafta uygulanan ve haftada 2-3 kg ağırlık kaybına neden olan çok düşük kalorili ( yaklaşık 500 kkal) bir diyettir.
Tek Tip Besine Dayalı Diyetler: Lahana çorbası diyeti, domates diyeti, soğan çorbası diyeti tek tip besine dayalı diyetlere örnektir.
Beverly Hills Diyeti: Tek besine dayalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 900 kkal/gün civarındadır. Enerjinin karbonhidrattan gelen oranı %95, proteinden gelen oranı %5 ve yağdan gelen oranı ise % 0’dır. Bu diyette protein, vitaminler ( B grubu vitaminler) ve mineraller (kalsiyum, çinko, demir, fosfor, magnezyum) yetersiz bulunmaktadır.
Pritikin Diyeti: Vejeteryan tipi, düşük yağlı ve yüksek posalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 700-1200 kkal/gün civarındadır. Enerji karbonhidrattan gelen oranı % 65, proteinden gelen oranı %25 ve yağdan gelen oranı ise % 10’ dur. Bu diyet ise B12 vitamini ve kalsiyum açısından yetersizdir.
Formüla Diyetler: Hazır toz veya sıvı formdaki ürünleri içerir. Öğün zamanında normal besinler yerine bu ürünler tüketilir. Enerjisi yaklaşık 400 kkal/gün veya 900 kkal/gün civarındadır.
Kan Grubu Diyetleri: Bireylerin kan gruplarına göre uygulanan diyetlerdir. Örneğin bireyin kan grubu ‘A’ ve ‘0’ ise diyette süt ve ürünleri bulunmamaktadır. Enerjisi yaklaşık 900-1000kkal/gün civarındadır.
Ketojenik Diyetler: Karbonhidrat miktarı aşırı kısıtlandığında( günlük 50 g altında) kanda keton cisimciklerin artmasına, yani ketosize neden olan diyetlerdir.
Düşük kalorili ketojenik diyetler: Bu diyetlerin karbonhidrat içerikleri günlük enerjinin yaklaşık % 5’ i kadar yani çok düşüktür, protein ve yağ içerikleri ise yüksektir.
Çok düşük kalorili ketojenik diyetler
Açlık Diyeti: Bu diyetin enerjisi günlük 200 kkal den azdır. İlk 2-3 haftada günde 1-1,5 kg kayıplar olurken daha sonra bu kayıplar günde 0,5 kg’a düşer. Bu diyetin ölüm riski yüksektir.
Çok düşük kalorili diyetler: Bu diyetin enerjisi günlük 200-800 kkal arasındadır. İlk 1-2 hafta günde 0,8 kg ağırlık kayıpları olurken 3. Hafta 0,3 kg a düşmektedir.
Düşük kalorili diyet çeşitlerinin tanımından sonra bu diyetlerin vücut sitemlerimize verdiği zararlara bakalım:
Merkezi Sinir Sistemi: Baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk.
Kardiyovasküler Sistem: Kardiyak aritmi, hipotansiyon
Gastrointestinal Sistem: Bulantı, kusma, diyare, konstipasyon, abdominal rahatsızlık, safra taşı.
Genito- üriner sistem: Menstruasyon (adet) düzensizliği, böbrek taşları
Diğer: Soğuğa karşı intolerans, kuru cilt, saç dökülmesi ve incelmesi, uyuşukluk, proteinüri, mineral-elektrolit dengesinde bozukluk, bazal metabolizmada azalma
Özetle; çok düşük kalorili diyetlerin;
Vücut ağırlığın hızlı kaybı ile yağsız vücut kütlesinin daha çok kaybına ve nitrojen kaybına neden olmaktadır.
Bazal metabolizma hızının azalmasına ( yaklaşık % 20) ve dolayısıyla kaybedilen ağırlığın korunmamasına neden olacağını,
Sağlık açısından riskli olduğunu ve ölümle sonuçlanabileceğini bilmek gerekmektedir.
Yani sonuç olarak; adı ne olursa olsun popüler diyetlerin (şok diyetlerin) temeli çok düşük kaloriye dayanmaktadır. Dolayısıyla içeriğinde ne olursa olsun, doğal olarak hızlı kilo kaybı oluşacaktır. Hızlı kilo vermek her ne kadar cazip görünsede, buz dağı arka kısmını da düşünmek gerekir. Neden? Çünkü hızlı kilo verildiğinde yağsız vücut kitlesinden daha çok, asıl gitmesini istediğimiz vücut yağından daha az kayıp olmaktadır. Önemli olan o verilen kiloların korunmasıdır. Ne kadar çok verirsek, o kadar çok yiyerek kilomuzu koruruz. Bu nedenle amaç her zaman yüksek enerji alımı ile verebildiğimiz kadar kilo verip o noktada korumak olmalıdır. Önemli olan kasdan, sudan değil yağdan kilo kaybetmektir. Bu kriterlerin sağlanması için de mutlaka bir uzmandan yardım alın. Kilolarınızı kaybedin, sağlığınızı değil..
Mutlu ve sağlıklı günler dilerim.