Her ilişkide sert virajlar; sistemi ve yolcularını sarsabilir hatta büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakabilir. İlişkilerde zaman zaman dış etkenler zaman zaman da iletişim problemleri, koalisyonlar, güç ve iktidar savaşları gibi içsel problemler ilişkiyi zorlar. Zorluk ya da problem her ne olursa olsun, ilişkiyi daha iyiye götürme motivasyonunu bünyesinde barındırır. Peki dezavantajlı durumları avantajlı durumlara çevirmek için neler yapılabilir?
İlişkilerde problem yaşanması kaçınılmaz görünse de, bazıları ilişkide spazm yapar ve uzun süreli rahatsızlık hissi vererek huzuru kaçırabilir. Bazı evliliklerde huzurun kaçışının sebepleri netken diğer bazılarında birikintiler sebebiyle muallak görünebilir. Sorun her ne olursa olsun kavga ya da tartışmalarda “ayrılma” “boşanma” sözcüklerinim ağıza alınmaması alınabilecek ciddi önlemlerden biridir. Evlilik her şeye rağmen devam etmesi gereken bir kurum olmamakla beraber her şeye rağmen ayrılmadan önce her yolun denenmesi gereken bir birlikteliktir. Her sorunda “ayrılma” sözcüğünü alışkanlık haline getiren ilişkilerde sanki aralık bir kapıdan sürekli ilişkiye soğuk hava girer ve bu hava akımı tarafların güvenlik duygusunu etkileyebilir.
Her çiftin bir tartışma döngüsü vardır, bu döngüyü anlamak ve bu döngüye müdahale etmek önemlidir. Bazen çok ufak şeyler bile tartışmaların doğasını etkileyebilir. Bir danışanım buna şöyle bir örnek vermişti: “eşim çok dokunsaldır ve ben tartışırken ne yapar eder ona bir şekilde mutlaka dokunurum, ve bilirim ki dokunabilirsem enerjisi dengelenir ve o kavga çok büyümez.” Siz de tartışırken hep aynı şey oluyorsa ve bundan rahatsızsanız her seferinde başka bir şey yapın. Biri değişirse diğeri mutlaka değişecektir. Özellikle olumlu geri bildirimleri kullanmak, tartışma arasında haklı olunan bir konunun altını çizerek “şu konuda haklısın” diyebilmek, karşı tarafın söylediğinin aynısını söyleyerek karşı tarafa anlaşıldığını hissettirmek önemlidir. Tartışmalarda bu konuyu konuşmanın ilk ve son zamanıymış aceleciliğinde davranmamak ve konuyu sonra tekrar konuşmayı tasarlayarak tartışmayı sonlandırma olgunluğuna erişmek önemlidir. İlişkilerin kazananı, haklısı olmaz; tartışma sonrasında kim diğerine ilk adımı atarsa o ilişkiyi koruyan kişi odur. “Neden hep ben geri adım atayım” tuzağına düşmemek önemlidir. Zira ilişkide her bireyin kapalı-açık rolleri vardır.
Tartışmalarda öfke duygusu yükseldiğinde ara vermek ve uzaklaşmak en önemli krize müdahale tekniklerinden biridir. Taraflardan birinin fiziksel ortamı değiştirmesi, mümkünse evden çıkması, tarafların bir süre yalnız kalmaları ve bu süre içinde kendi kendini sakinleştirebilecek yeterlilikte olmaları önemlidir. Bireysel kalınan zamanları diğerine detaylıca öfkelenmeye harcamak, sürekli yapılan tartışmayı düşünmek, “keşke şöyle söyleseydim” gibi cümleleri kurmak veya ona vereceği cezanın nasıl bir şey olması gerektiğine zaman harcamak, ayrı kalınan zamanlarda yine öfkeye yenik düşerek öfke çıkartmak için tel açmak veya mesajlar atmak, karşı tarafın ne kadar acımsız vs olduğunu düşünmek, öfkeyle ağızdan çıkan cümleleri tekrar tekrar düşünerek unutulmaz kılmak en elverizşsiz tartışma sonrası yöntemleridir. Bunun yerine kişi kendisini sakinleştirecek bir meşgale ile ilgilenmeli, çok öfkeli ise mümkünse hızlı koşmak, spor yapmak gibi enerji harcatan şeylerle uğraşmalıdır. Tekrar kaşı karşıya gelindiğinde öfke duygusu sakinleşmediyse konuşmayı ertelemelidir. Ancak ertelemek küsmek anlamına GELMEZ. Kavga sonrası yatak AYRILMAZ.
Çocukların tartışmalardan olabildiğince uzak tutulması en önemlisi de onların taraf tutulmamasıdır. Özellikle belirli yaşlardan sonra çocuklara “kim haklı” diyen ebeveynlerin sayısı hiç de azımsanmayacak orandadır.
Tartışma konusunu mümkün olduğunca sınırlı tutmak kavgaların büyümesini engelleyen en önemli müdahalelerden biridir. “zaten sen hep böyle yapıyorsun” cümlesindeki gibi hep,hiç,asla, daima gibi genelleyici terimlerden kaçınmak da yardımcı faktörlerdendir.
Tartışmanın boyutu ne olursa olsun birbirine fiziksel müdahalede bulunmamak gerekir. Bu konuda tarafların sınırlarını olabildiğince korumaları, bu konu üzerinden tehditkar ya da provakatör olmamaları önemlidir. Sinir anında ne yaptığını ne söylediğini bilmemek, gözü kararmak gibi durumlar; profesyonel desteğin şart olduğunu gösterir.
Tartışmaların tonu git gide sertleşiyorsa, hep aynı şey oluyor ve çift bunun üstesinden gelemiyorsa, fiziksel ve ruhsal mesafeler arttıysa ve artmaya devam ediyorsa, öfke nöbetleri geçiriliyorsa, tartışmalardan sonra uzun küslükler oluyorsa bir uzman desteği alınması önerilir.
İlişkilerde problem yaşanması kaçınılmaz görünse de, bazıları ilişkide spazm yapar ve uzun süreli rahatsızlık hissi vererek huzuru kaçırabilir. Bazı evliliklerde huzurun kaçışının sebepleri netken diğer bazılarında birikintiler sebebiyle muallak görünebilir. Sorun her ne olursa olsun kavga ya da tartışmalarda “ayrılma” “boşanma” sözcüklerinim ağıza alınmaması alınabilecek ciddi önlemlerden biridir. Evlilik her şeye rağmen devam etmesi gereken bir kurum olmamakla beraber her şeye rağmen ayrılmadan önce her yolun denenmesi gereken bir birlikteliktir. Her sorunda “ayrılma” sözcüğünü alışkanlık haline getiren ilişkilerde sanki aralık bir kapıdan sürekli ilişkiye soğuk hava girer ve bu hava akımı tarafların güvenlik duygusunu etkileyebilir.
Her çiftin bir tartışma döngüsü vardır, bu döngüyü anlamak ve bu döngüye müdahale etmek önemlidir. Bazen çok ufak şeyler bile tartışmaların doğasını etkileyebilir. Bir danışanım buna şöyle bir örnek vermişti: “eşim çok dokunsaldır ve ben tartışırken ne yapar eder ona bir şekilde mutlaka dokunurum, ve bilirim ki dokunabilirsem enerjisi dengelenir ve o kavga çok büyümez.” Siz de tartışırken hep aynı şey oluyorsa ve bundan rahatsızsanız her seferinde başka bir şey yapın. Biri değişirse diğeri mutlaka değişecektir. Özellikle olumlu geri bildirimleri kullanmak, tartışma arasında haklı olunan bir konunun altını çizerek “şu konuda haklısın” diyebilmek, karşı tarafın söylediğinin aynısını söyleyerek karşı tarafa anlaşıldığını hissettirmek önemlidir. Tartışmalarda bu konuyu konuşmanın ilk ve son zamanıymış aceleciliğinde davranmamak ve konuyu sonra tekrar konuşmayı tasarlayarak tartışmayı sonlandırma olgunluğuna erişmek önemlidir. İlişkilerin kazananı, haklısı olmaz; tartışma sonrasında kim diğerine ilk adımı atarsa o ilişkiyi koruyan kişi odur. “Neden hep ben geri adım atayım” tuzağına düşmemek önemlidir. Zira ilişkide her bireyin kapalı-açık rolleri vardır.
Tartışmalarda öfke duygusu yükseldiğinde ara vermek ve uzaklaşmak en önemli krize müdahale tekniklerinden biridir. Taraflardan birinin fiziksel ortamı değiştirmesi, mümkünse evden çıkması, tarafların bir süre yalnız kalmaları ve bu süre içinde kendi kendini sakinleştirebilecek yeterlilikte olmaları önemlidir. Bireysel kalınan zamanları diğerine detaylıca öfkelenmeye harcamak, sürekli yapılan tartışmayı düşünmek, “keşke şöyle söyleseydim” gibi cümleleri kurmak veya ona vereceği cezanın nasıl bir şey olması gerektiğine zaman harcamak, ayrı kalınan zamanlarda yine öfkeye yenik düşerek öfke çıkartmak için tel açmak veya mesajlar atmak, karşı tarafın ne kadar acımsız vs olduğunu düşünmek, öfkeyle ağızdan çıkan cümleleri tekrar tekrar düşünerek unutulmaz kılmak en elverizşsiz tartışma sonrası yöntemleridir. Bunun yerine kişi kendisini sakinleştirecek bir meşgale ile ilgilenmeli, çok öfkeli ise mümkünse hızlı koşmak, spor yapmak gibi enerji harcatan şeylerle uğraşmalıdır. Tekrar kaşı karşıya gelindiğinde öfke duygusu sakinleşmediyse konuşmayı ertelemelidir. Ancak ertelemek küsmek anlamına GELMEZ. Kavga sonrası yatak AYRILMAZ.
Çocukların tartışmalardan olabildiğince uzak tutulması en önemlisi de onların taraf tutulmamasıdır. Özellikle belirli yaşlardan sonra çocuklara “kim haklı” diyen ebeveynlerin sayısı hiç de azımsanmayacak orandadır.
Tartışma konusunu mümkün olduğunca sınırlı tutmak kavgaların büyümesini engelleyen en önemli müdahalelerden biridir. “zaten sen hep böyle yapıyorsun” cümlesindeki gibi hep,hiç,asla, daima gibi genelleyici terimlerden kaçınmak da yardımcı faktörlerdendir.
Tartışmanın boyutu ne olursa olsun birbirine fiziksel müdahalede bulunmamak gerekir. Bu konuda tarafların sınırlarını olabildiğince korumaları, bu konu üzerinden tehditkar ya da provakatör olmamaları önemlidir. Sinir anında ne yaptığını ne söylediğini bilmemek, gözü kararmak gibi durumlar; profesyonel desteğin şart olduğunu gösterir.
Tartışmaların tonu git gide sertleşiyorsa, hep aynı şey oluyor ve çift bunun üstesinden gelemiyorsa, fiziksel ve ruhsal mesafeler arttıysa ve artmaya devam ediyorsa, öfke nöbetleri geçiriliyorsa, tartışmalardan sonra uzun küslükler oluyorsa bir uzman desteği alınması önerilir.